Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bembeyaz Kar ve Lekeler!
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
10 Mart 2011 Perşembe

Bembeyaz Kar ve Lekeler!

Nedenini bilmiyorum ama kar yağarken içimi müthiş bir mutluluk kaplar. İnsan bazen hiç neden yokken mutsuz olur, hatta bedbin olur ya, tam tersi bir durum… Derininde yatan sebep nedir hiç düşünmedim ama bu yüzden kışın kar yağmasını bekler, özlerim. Diğer taraftan aklıma mutlaka karda kışta yuvasız, aç-açıkta olanlar gelir; burulurum. Hayat daima çok yönlü. Pürüzsüz, devamlı mutluluk yok. Mutluluğun renkleri var, o renkleri veren de sorunlar, sıkıntılar… Galiba…

Salı akşam üstü Kızılay civarında bir görüşmem vardı. Çıktığımda her taraf karla kaplıydı ve Ankara trafiği felç vaziyetteydi. İki toplantım daha vardı ama iptal etmek zorunda kaldık. Normal zamanda 15 dakikada gidebileceğim evime 3 saatte gittim. Eve erken gitmekte güzel oluyor. (21.00 için erken diyorum) Yemeği evde yemeği seviyorum. Bu bakımdan kar ve yemekten kaynaklanan iki mutluluk üst üste iyi oldu. Notebbook bilgisayarımda ofisimde kaldığı için çalışma yapamadım, yazımı yazamadım, mecburen birkaç saat televizyon izledim. Yalnız evde televizyon izlerken bir şeyi bir kez daha fark ettim ki, biz toplumu bozmak için yayın yapıyoruz . Üzülerek tekrar hatırladığım bu durumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bizim televizyonları, özellikle televizyon haberlerini her gün izleyerek normal kalmak mümkün değil. Normal anormal, anormal olan ise normal gösteriliyor…  İnsan hayatı çevresinden öğrenir. İnsanoğlu taklitçi ve yaratıcılığı olan bir varlıktır. Çevresinde gördüklerinden, yaşadıklarından etkilenir. Televizyonlarda gördüklerinden de eğer motive olmuş ise aynen yaşamış gibi etkilenebilir. Öğrenmenin 3 yolu olduğu söylenir; 1-Görsel 2-İşitsel 3-Hissel-Duygusal.  Toplumda çoğunluğun öğrenme şekli görseldir. Televizyon, görsel alanda çok önemli bir araçtır. Bizde maalesef hayatı normal gösteren, soluk almayı, sağlıklı olmayı, güzelliği, iyi olmaktan mutluluk duymayı öğreten dizi, haber, program hemen hemen yok gibi... Herkes ya kahraman, ya olağanüstü yaşantıya sahip. Başına garip olaylar gelenler, garip tepkiler verenler normal... Yoksa çıkarıp ayakkabısını fırlatan ünlü olur mu, “zırt-pırt alkollü evime gelir” diyenler kahramanmış gibi takdim edilir mi?

Hadi dizileri anladım; izletmek için abartmak zorundalar ama haberlere ne oluyor? Aynı haberi farklı kanallarda izliyorsunuz, farklı şeyler anlatılıyor ve farklı sonuçlara ulaşıyorsunuz. Tam bir bilgi bombardımanı ve bilgi kirliliği var. Buna en fazla da siyaset sebep oluyor ve siyaset kullanıyor. Ve de tabi ki kullanılıyor. Tekrar söyleyeyim, çok vahim çünkü, siyaset kullanılıyor. (Tahmin edin bakalım kullanan kim?) 

Bu tarz yayın politikası yada politikasızlığı sonucu, benim gibi belli bir yaşa gelmiş olanlar neyse de özellikle gençler zor durumdalar. Erkek çocuklar ya futbolculara ya kurtlar vadisi tiplerine özendirilirken, kız çocuklar ise ya mankenleri ya dizi oyuncularını örnek alıyorlar. Makulü, aklı, ahlakiliği, dürüstlüğü, bilim adamı/kadını olmayı, mutlu olmasını bilmeyi, normal insan olmayı teşvik eden yayın anlayışı maalesef oluşmamış.

Yayın politikasındaki garabet en yoğun olarak ta siyaset camiasını etkiliyor. Baksanıza son zamanlarda siyasetin tartıştığı aile sigortası dışında kalan tüm konular tam dizilik. Çapkınlıklar, rüşvetler, dedikodular… Vatandaşta bu tarza çok yatkın. Ne de olsa alıştırıldı tabi…

Biraz netameli bir konuda yazdım. Bazı yorumcularımız “Buna benzer örnekler her ülkede var, ayakkabı fırlatan, taciz edildim diyen her ülkede ünlü olur” diyebilir. Doğrudur ama her ülkede bunları yapanlar iyi-olumlu ünlü olmaz, kötü-olumsuz, tasvip edilmeyen ünlüler olurlar. Adamı yerin dibine sokarlar. Bizde “Reklamın kötüsü olmaz”, “Para kazanda nasıl kazanırsan kazan”, “İlk gün pezevenk ikinci gün beyefendi olursun”, “Ünlü ol da nasıl olursan ol”, “Gemisini yürüten kaptan” kuralları geçerli. Var mı Allah’tan korkan, kuldan utanan, inancına iman katan?

Kısaca, toplumsal ahlak anlayışımızda medyadan çokça kaynaklanan bir garabet var demek istiyorum. Bilmem anlatabildim mi?         

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 11 Mart 2011 Cuma 17:52
Gençliğimizde Bizans Entrikalarından söz edilirdi. Meğerse Entrikaların daniskası geçmişte Osmanlı'lardaymış, günümüzde de CHP'de!!!
 Misafir
 11 Mart 2011 Cuma 17:03
"Kar lekeleri",Güneşin açıp,karın erimesi ile ortadan kalkabilir.Oysa VİCDAN Lekelerini çıkaracak yok edecek ne bir deterjan üretilebildi,nede bir tabiat olayı.Allah VİCDAN Lekelerinden korusun.
 Misafir
 11 Mart 2011 Cuma 11:20
Tebasının Oda tv diye bildiği, son gelişmelerle,aslında "Yatak Odası tv" olduğu anlaşılan, Çirkin tezgahların senaryolarının yazıldığı mekan ve taraftarları arasına,CHP kurmay heyetlerinin katılmış olması,12 Haziran seçimlerinin dengesini altüst edecektir.Seçimlere katılım oranını en az 10-15 Puan daha aşağıya düşüreceği kesindir.Bu da Bir Partiye yüzde kaç puan daha eklemiş olacaktır.matematik hesabını bilenler bunu rahat bulabilir.G.K.A.
 -AB-
 11 Mart 2011 Cuma 11:11
(3) Aman yanlış anlaşılmasın, ben Avrupa Birliği raporları esas alınmalı filan demiyorum, onlar pohpohlarken de, eleştirirken de ben bize bakalım, kendi değerlerimiz üzerinden yorumlayalım diyordum. Fakat ortada bir tezat olduğunu görmemiz lazım. Bu birçok konuda da geçerli. Görsel ve Hissel kullanıldığında İşitsel yönümüz köreliyor. Duyuyoruz ama anlayamıyoruz sanki; sorgulayamıyor, hesap soramıyoruz. Yağan temiz kar da bahçemize düşünce ancak bizim bahçemiz kadar beyaz kalabiliyor. A.B.
 -AB-
 11 Mart 2011 Cuma 11:04
(2) Çok yeni olduğu için hemen örneklendireyim. Yıllardır Avrupa Birliği ile uyum kanunları üzerinden popülerlik elde edip, çıkan olumlu raporları bir araç olarak kullanırken (hatta bu yolla milli yaklaşılması gereken bir çok şeye çalım atarken) kendini alkışlatan AKP, bugün de gazetecileri içeri alınca çıkan sert rapor karşısında, bunlar önemli değil, biz kendi bildiğimizi yaparız diyerek kendisini alkışlatıyor. Tezat var mı: Kesinlikle evet; Anladık mı, sorguladık mı: Kesinlikle hayır. A.B.
 -AB-
 11 Mart 2011 Cuma 10:58
(1) Toplumun çoğunluğunun öğrenme şekli görseldir yorumunuza katılıyorum ama tamamlanması gerekir diye düşünüyorum. Biz yöntem olarak görsel ama algıda seçiciliği de duygusal olan bir toplumuz. Yani, Hissel yanı olmayan Görsel de bizim için öğrenme aracı değil bence. AKP'nin bu kadar başarılı olmasının altında yatan sebeplerden birini de buna bağlayanlardanım. Görseli şu veya bu şekilde kontrol altında tutuyor, iyi kullanıyor ve Hissel yanımızı etkili br şekilde yönlendiriyor. A.B.
 Misafir
 11 Mart 2011 Cuma 02:28
"Toplumsal ahlak anlayışımızda bir garabet var"! yeni mi anladınız Sy.Yazar! Ezelden beri "çalsın da iş yapsın" diyen, ya da "dini kitabına uyduran", ya da "kendine Müslüman" deyimini yaratan bu halktan ne bekliyorsunuz ki? Tam bir Garabetlik!
 teyze
 11 Mart 2011 Cuma 02:19
KAR ve soğukta aklıma ilk olarak kiremit-tuğla gelir benim.Rahmetli babaannem ısıttığı beze sardığı kiremitleri ayak altımıza koyardı.Gençlere anlatınca taş devrinden kalmasınız diyorlar.Bende sizin cilalı bu devrinizden güzeldi diyorum.TV ve bilgi kirliliği mevzusu cilalı sayılır sanıyorum.Kara cilalı daha uygun.
 teyze
 11 Mart 2011 Cuma 02:18
KIŞ VE SOĞUK: Mikropların kırılması,toprak için faydası vs bunları geçiyorum,kış şefkattir.Aile sıcaklığıdır.İnsanların çocukluk anılarında en önemli yeri soğuk uzun kış geceleri ve aile ortamı en çok yer edermiş.S.Nursi'nin kış ve şefkat konusunda çok güzel bir yazısını okumuştum.Böyle şeyler yazıyordu.
 Misafir
 10 Mart 2011 Perşembe 23:05
Bülent Bey, Elinize sağlık.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime