Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Eee, Ne Yani?
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
16 Şubat 2011 Çarşamba

Eee, Ne Yani?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü’nde öğrenciyim. Yıl 1978 olmalı, henüz ekonominin bu ölçüde de olsa bilinmediği yıllar. Gazetelerin çoğunda ekonomi sayfaları değil, sayfası dahi yok. Zaten henüz borsa kurulmamış. TL henüz konvertıbıl değil, üzerinizde 100 dolar bulunsa suç. Yabancı sigaralar kaçak ve yasak ama her tarafta açıktan satılıyor. Garip bir dönem, soğuk savaşın en yoğun hissedildiği süreç, ülke dışarıya kapalı gibi fakat ülkenin de borcu hemen hemen yok. Ekonomide en önemli sorun enflasyon. Enflasyon kelimesi 1973 petrol krizinden sonra tüm dünyada çok yaygın kullanılır olmuş. Buradan kaynaklı olarak Türkiye her yıl yeni enflasyon rekorları kırıyor. Televizyon siyah-beyaz, yaygın değil, herkeste yok. En çok konuşulan ve yazılan kelimelerinden biri “enflasyon”.

Böyle bir ortamda  Polatlı’dan çocukluk arkadaşım Ali Sait bir gün soruyor; “Ya Bülent, senin bilmen lazım, Nedir bu enflasyon-enflasyon dedikleri?” Fakülte’de öğrendiğim tanımla cevap veriyorum, “Piyasada ki arzın talebi aşması ile fiyatlar genel düzeyinin yükselmesidir  Ali Sait suratıma bakıyor, “Eee, ne yani, olum?” diyor.

Bu olayı hiç unutmam. O tarihten sonra bir şeyi öğrenmeyi, bilmeyi, karşımdaki hiç bilmeyen, konuyla ilgisi olmayan birine basit kelimelerle anlatabilmek olarak aldım. Bilmeyene sokaktaki insana az-çok anlatamıyorsam ben de öğrenememişim diye düşündüm. Bir şeyi biliyorsam “Eee, ne yani?” dedirtmemem lazımı  düstur edindim..

Bunları hafta sonu yazıma yorum yazan “teyze”nin “CARİ AÇIK veya CARİ KAPALI konusunda ben ürkmedim çünkü ne olacak anlamıyorum.Etrafımda bu konu konuşulmadığı için no yorum.” demesi üzerine anımsadım. “teyze”nin bu konuyu bilmemesini düşünemiyorum, mutlaka araştırmıştır ama sonuçtan yeterince tatmin olmamıştır. Buradan aldığım ilhamla cari açık konusunda basit bir açıklama yapmak istiyorum. Bu konu aslında çok önemli ve çok karmaşık. Verdiğimiz ve vereceğimizi açıkladığımız faiz oranından, paramızın değerine ve istihdam açığına kadar bir çok konu bu kavramla bağlantılıdır. Ben hoşlanmadığınızı bile bile sizi zorlayacak basit bir cari açık tanımı yapayım müsaadenizle siz üzerine isterseniz yorumlar yazın. Yalnız unutmayın ki ekonomi; siyaset açısından, ülke bağımsızlığı ve yönetimi için olmaz ise olmaz bir konudur. Biraz sizleri zorlamaya çalışacağım ama tarafgirliğe dayalı yorumları ara-sıra yeni  bilgiler ile takviye etmek şart. Ayrıca, eminim ki en güzel yorumlardan bir de bu konuyu “bilmeyen” “teyze”ye ait olacaktır. Bir de iddialı bir şey söyleyeyim, bu konuyu öyle her ekonomi hocası da tüm boyutları ve piyasaya olan etkileri ile bihakkın yorumlayamaz.

Cari açığı şöyle düşünün; aile bütçeniz açık veriyor ise bu bütçe açığıdır. Yani devlet bütçesi açığı. Fakat siz aile bütçenizde bir de dolar ve euro cinsinden gelir elde ediyor ve harcamalar yapıyorsanız ve açık da veriyorsanız bu da cari açıktır. Açık vermek harcamanızın gelirinizden fazla olması demektir. Harcamanız nasıl fazla olur? Büyük ihtimalle borç yapmışsınızdır.

Türkiye’de 2010 yılında 48.5 milyar dolar cari açık vermiş. Yani döviz harcaması çok olmuş, büyük ihtimalle borçlanmış. Konu basit olarak bu ama sonuçları çok basit değil. Nasıl bir aile bütçesi hem normal açık hem de döviz açığı veriyor da aile için sorunlar ortaya çıkıyorsa,  bir ülke için de sorun vardır. Sorunlar ortaya çıktığında başka isimlerle anılırlar, çözümlerine farklı yaklaşılır ama altında “açık” yani ekonomik, sosyal ve kültürel nedenler vardır.

Türkiye için de sorun vardır, üstelik particilik boyutunu aşan sorunlar. Bildiğimiz, dilimizin döndüğü kadarı ile hoşumuza gitmese de tartışabilmeliyiz.

Şimdi bu kadar açıklamadan sonra “Eee, ne yani?” demeyin, bilenler bilmeyenlere anlatsın.

***

Pazartesi girdiğim yazı, Türktime’da başlayalı beni en az mutlu veya tatmin eden yazım oldu. Yazı vesilesi ile değerli e-dergah mensuplarının sert bir üslupla birbirlerine bindirmeleri beni gerçekten üzdü. Ben e-dergah siyaset yapmalı ve yazmalı diyorum ama parti fanatizmi içerisinde bu işlerin yapılmasına karşıyım. Çünkü, gerçeği objektif olarak bilmemizi geciktiriyor. Neyse, parti siyaseti yapanında canı sağ olsun diyorum. Bu vesile ile “Yiğitoğlu”, Mehmet Göktürk ve bazı Misafirlerimden haber almaktan çok mutlu oldum. Geçen yazıma vesile olan misafir yorumcumda dahil olmak üzere destek veren tüm okuyucu ve yorumcu e-dergah mensuplarına tekrar kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 21:31
20:31 sevgili dostumuz, ne güzel yazmissiniz,dediklerinize aynen katiliyorum,Ülkemizde ne kadar güzel seviyeli insanlar ve basin mensuplari varmis haberimiz olmamis.Ben sahsen insanlarda kusur aramak icin yaratildim,Yazarin bu zamana kadar yazmis oldugu yazilarda ve analizlerde Üsdat oldugunuarti Bilgelerin Bilgesi oldugunu göstermistir,bunun en yakin taniklari bizleriz.Siyasette olmazlari olabilir yapabilecek birinin olmasi, ruhuma rahatlik vermistir.
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 20:31
Sayın Bülent KUŞOĞLU, Sizi çok seviyoruz. Gerek kişiliğiniz, insanlığınız , beyefendiliginiz , kültürünüz , herseyinizle 4x4 sünüz. Sizden sizi gercekten çok seven insanları unutmamanızı arz ediyorum.
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 09:23
Dünyanın hangi MEDENİ Ülkesinde,Basın Özgürlüğü,"İftira ve Çamur atma "ÖZGÜRLÜĞÜ" olarak kullanılmasına müsade edilir.Varsa böyle bir gelişmiş dünya ülkesi adını öğrenmek isteriz.Tutuklanan İFTİRACIBAŞI şahıs ve ekibinin,daha 6 ay önce gazeteci S.Yükselir hakkındaki,çamur ve iftira kampanyası,nasıl ne ile izah edilebilir.ABD "düşmanı(!)" Soner Efendiye,ABD nin sahip çıkmasını anlıyoruz da,CHP Genelbaşkanının sahip çıkmasını anlayamıyoruz.Sn Yazar lütfen bilgilendirsin.T.Sipahi.
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 01:04
Ben hazırlıklıydım ve anlattım tekrar bana hak verdi diğerleride başlarını salladılar,ardından çay geldi,bende 5,5 işsiz kalmış ve yeni işe girmiştim,yaşlı olan avukat seni üzmekde istemeyız ama davayla ilgili seni 2-3 yıl uğraştırırım zamanına yazık olur dedi,ben senın büyüğünüm sen bu rakamı öde bi daha da kart alma dedi la havle deyıp %100 haklı olmama rağme ödedim kartıda çöpe attım,dışarı çıktım 50 metre sonra bir bayan seslendi beyefendi kredi kartınız var mı diye ?ölee baktım ki anlatamam
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 01:00
Haklı olmanız yetmez aynı zamanda güçlü değilseniz hakkınızı alamazsınız...Kredi kartı mağduriyeti yaşadım 85tl borç oldu 365tl ödeyemedım kredi kartlarıyla ilgili Akp hükümeti düzenleme yaptı,bende inceledim ve buna göre ödeme yapmaya karar verdım,bankaya gittim uzzuuun uzun konuştuk,soluğu bankanın avukat heyetinde aldım,ben avukat... deyince bende mali müşavirim dedim anlattım,Sayın avukat yerden göğe kadar haklısınız AMA karşınızda bir düzine avukat var bunu biliyormusunuz?dedi BÖLÜM 1/3
 Misafir
 18 Şubat 2011 Cuma 00:59
Haklı olmanız yetmez aynı zamanda güçlü değilseniz hakkınızı alamazsınız...Kredi kartı mağduriyeti yaşadım 85tl borç oldu 365tl ödeyemedım kredi kartlarıyla ilgili Akp hükümeti düzenleme yaptı,bende inceledim ve buna göre ödeme yapmaya karar verdım,bankaya gittim uzzuuun uzun konuştuk,soluğu bankanın avukat heyetinde aldım,ben avukat... deyince bende mali müşavirim dedim anlattım,Sayın avukat yerden göğe kadar haklısınız AMA karşınızda bir düzine avukat var bunu biliyormusunuz?dedi BÖLÜM 1/3
 Misafir
 17 Şubat 2011 Perşembe 23:29
Bizim eskiletr anlatir,cok eskiden elektriklerin olmadigi zamanlarda soba yanarken kadinin bir tanesi kipriti almis Gaz lambasini yakmis, bunu gören kocasi karisina dönerek sobadan ates alarak niye Gaz lambasini yakmadin? Sen musrif bir insansin, sen beni batirirsin yarindan tezi yok seni bosayacagim der.Anlatmak istedigim her konuda hassas bir sekilde hem kendimiz icin hemde gelecegimiz icin israf yapmamamiz yönündedir.Bu Millet cok fakirlikler cekmistir, Rahmetli Inönü bu konuda cok hassastiBG
 teyze
 17 Şubat 2011 Perşembe 23:20
23:00 çapanoğlu evet sonradan düzeltme yorumu yazdım editör yayınlarsa özür diledim mefailun failun geçmişte kaldı ama bu TEFE TÜFE çok sık duyuyoruz nasıl duymazsın bende 2 yaş birden yaşlandım bir anda:))
 teyze
 17 Şubat 2011 Perşembe 23:08
Ben 22:09 da çapanoğlu yazdım ama o olmayabilir.Çapanoğlunun uslubuna çok benzettim.O değilse özür diliyorum,o ise kendimi tebrik ediyorum.
 Misafir
 17 Şubat 2011 Perşembe 23:00
Teyze, ben 20:14 yorumunu yazmis olsaydim bi baska türlü yazardim üzdün beni.Ne Yani? Bence yazan yorumcu ayni Sair´ler gibi icinden geleni yazmis, sen begenmediysen ben cok begendim.Mefulatun, mefulah biliyorumda, Tefe, Tüfe ve Üfe ilk olarak duydum ve gördüm,bir yasina daha bastim.Capanoglu
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime