Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
4+4+4 ve Tarih
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
27 Şubat 2012 Pazartesi

4+4+4 ve Tarih

Her şeyi günlük siyasete bulaştırarak çözmeye çalışan toplum olma hastalığından kurtulamıyoruz.  Bu mütevazi  internet yorumlarında da öyleyiz, Meclis’te de öyleyiz, kahvede de öyleyiz, belki de en önemlisi üniversitede de öyleyiz. Yeni değil bu hastalığımız; yaklaşık 200 yıldır bu bela ile yaşıyoruz… Her konuyu siyasete bulayıp çözmeye çalışır gibi yapıyor ve daha da karmaşıklaştırıyoruz.

Sanıyoruz ki toplum olarak kendi ifadelerimiz ile yarımız “dindar” yarımız “çağdaş” ve birbirimizden çok farklıyız. Sanıyoruz ki “Dindar”ların önünü kesen kanunlar çıkarınca irticayı önlüyoruz. Sanıyoruz ki ”çağdaş”ların önünü kesen yasalar yapınca dinimize yeni zaferler armağan ediyoruz.

Şu en son tartışmaya başladığımız 4+4+4’den bahsetmek için bu girişi yaptım. Eğitim gerçekten en önemli, hayati konumuz ama bunu dahi bilimsel ölçütlerle ele alacağımıza günlük siyasi mülahazalarla tartışıyoruz.

Buna benzer tartışmalar bizde son 200 yıldır sürer ve değişen bir şey yoktur. Ne din elden gidiyor ne de çağdaşlık hedefinden sapıyoruz. Belki bir kuşak iki kuşak için durum değişiyor görünebiliyor ama uzun vadede sonuç değişmiyor; toplumlar ne inançlarından ne de çağdaş uygarlık hedefinden vazgeçerler, bizde yola devam ediyoruz…  Ancak, kendi kendimizi engelleyerek, geciktirerek...

Sovyet Rusya dini yok etmeyi başarabildi mi? Din devletleri İsrail, Suudi Arabistan çağdaşlıktan ne kadar kaçabiliyorlar? Sonuçta, topluma hem din hem de çağdaşlık yolunda vakit kaybettirmek ve geri bıraktırmak mümkün oluyor. Bir de birkaç nesil feda ediliyor hepsi bu… Bu da az şey değil tabii…

Bizdeki “dindar-çağdaş” savaşı sadece son 200 yıla has değil. Osmanlı’da da sık sık “Din elden gidiyor” isyanları, ve kendine göre çağdaşlığa yönelik reformlar, hamleler olmuştur. Tarihimizi askeri-savaş tarihi olmaktan çıkarıp, sosyolojik, kültürel yönlerden incelersek bunları rahatlıkla tespit edebiliriz. Fatih Sultan Mehmet örneğin sanıldığının aksine kendi döneminde “dindar” olmaktan çok çağdaş görülmüştü, yani din karşıtı. Resmini yaptırdığı için dindarlarca çok eleştirilmişti. Yavuz’un babası Bayezit ise dindar bir adamdı ama Osmanlı’ya çağdaş kurumlar kazandıran bir adamdı.  Dindarlıkla ilgili çatışmalar sadece Osmanlı dönemine de ait değildir. Örneğin, Mevlana’da çağının dindarlarından çok çekmiştir. Hallac-ı Mansur’un derisini yüzenler “dindar”, Muaviye ise “çağdaş”tı.  

Aslında kimin çağdaş, kimin dindar olduğu daima tartışılabilir bir durumdur. Bu durum bugün için de geçerlidir. İktidar partisi için de daha “Çağdaş”, Muhalefet partileri içinde de daha “Dindar” kişiler bulunabilir. Ancak bu gün için algı yada imaj iktidarın “dindar”, ana muhalefetin ise “çağdaş” olduğu şeklindedir… (Bir de duruma 200 yıl sonranın gözüyle bakabilsek)

Neyse söylemek istediğim şu; İktidar partisi bir yasa teklifi ile 8 yıl kesintisiz eğitimi güya uzattı ve 12 yıl yaptı. Gerçekte uygulamada 4 yıla iniyor. Gerekçe aslında söylenmese de “dindar”lık. Ana muhalefet partisi de buna “çağdaş”lık adına karşı çıktı ve klasik roller oynandı. Oysa bunun ne dindarlara faydası var, ne de çağdaşlara zararı. Zarar tüm toplum için geçerli… “Bana, ‘Bu dünyanın zevkleri ile öbür dünyanın huzuru arasında bir seçim yapmak zorunluluğun var’ diyorlar. Ben de onlara, ‘Ben hem dünyanın zevklerini, hem de öbür dünyanın huzurunu seçmiş bulunuyorum. Çünkü yüreğimle biliyorum ki, Ulu Ozan yalnızca bir şiir yazmıştır ve mükemmel bir şekilde dizelenmiş ve kafiyelenmiştir.   Halil Cibran’ın bu dizelerini unutmayın ve cevaplayın cevaplayabilirseniz şu sorularımı:

1-2010 Şurasında alınan karar 1+4+4+4 olduğu halde neden buna uyulup okul öncesi eğitim ihmal edilmiştir? (Şura gerçekten katılması gereken kişi ve koşullarla toplanmadığı halde)

2-Neden mesleğe yönelme yaşı Bakan’ında kabul ettiği üzere 15 olduğu halde 11 yaş eğitimde ilk kırılmadır?

3-Eğer, 11 yaş, kırılma değil de sadece engelli ve özel yetenekli çocukları ayırma dönemi ise neden teklif buna göre düzenlenmemiştir?

4-Teklifin amacı tekrar İHL’lerin orta bölümlerini açmak değilse bu neden belirtilmemiştir?

İlave başka sorularda sorabilirim. Eğitim, her türlü günlük siyasi mülahazadan arındırılmış bir halde düşünmemiz ve uygulamamız gereken bir konu…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 5 Mart 2012 Pazartesi 09:58
Sn Canmehmet,siz önce mükkemmel Demokrasiye ulaşın,sonrasında GÜÇLÜ DEVLET de peşinden gelecektir.Dolaysı ile GÜÇLÜ ORDU da peşi sıra gelecektir.Bundan şüpheniz olmasın.Kuzey Koreninde "Güçlü Ordusu" var,sorsanız "Güçlü Devlettir" fakat Kuzey Kore halkının açlıktan NEFESİ kokuyor.Tıpkı bizim "Ulusalcı sürü tahifesinin" hayallerini süsleyen,1990 lara kadar Sosyalizim ile yönetilen SSCB nin durumu gibi.H.Tahsin.
 Misafir
 5 Mart 2012 Pazartesi 09:35
Güçlü ordu bir ülkenin bağımsızlığının teminatıdır. Ancak güçlü ordu için, güçlü ekonomi; Güçlü ekonomiler için de, eğitimli ve donanımlı halk olmalıdır. Özetle, üretken ve bilinçli olmayan halkların ne ekonomileri, ne de orduları güçlü olmayacaktır. Osmanlı kaybetmeye başladığında çözümü Batının askeri gelişmelerini takip etmekte bulur. Ancak güçlü ekonomi olmadığı için borçlanır ve batar. 300 yıldır aynı yerdeyiz. Hala "Güçlü ordu-güçlü Türkiye" Diyoruz. Eğitimli halk-güçlü ordu! (Canmehmet)
 Misafir
 2 Mart 2012 Cuma 09:28
İnsan olmanın özelliği farkında olmak; farkında olmanın temelinde ise bilinç vardır. İnsanlar nasıl bilinçlenir? İnsan öğrenerek, aydınlanmakta-bilinçlenmektedir. Ancak, öğrenmek bir talep işidir. Şu sorgulanabilir; "Neden çoğunluk öğrenmeye talepte bulunmamaktadır?" Bu aşamada "eğitim" devreye girmektedir. Eğitim de ailenin verebileceği bir davranış-düşünme biçimidir. Özetle, Ailelerin kalitesi, devletin de kalitesidir. Aile, "anne" demek; eğitimli anne, eğitimli devlet demektir.(canmehmet)
 Misafir
 1 Mart 2012 Perşembe 19:44
ögretmenlerde kaliteli ögrenci" bugün ülkemizde asgari ücretle dersahanesi parasi yetistirme telasinda olan ebeveyinler nicin milli egitime baski yabip bu cetrevelin önüne gecmiyor..! birileri halkin parasina ortak olsun diyemi..??? yakin cevremden biliyorum,soruyorum yiyen tahsilin ne..gerilerek lise diyorlar,birakin bayagi kesiri onu bunu vallahi 4 islemi bilmiyorlar.Sayin yazarim lütfen bu ise bir el atin-3- 1453
 Misafir
 1 Mart 2012 Perşembe 19:39
tarihten bir örnek vereyimde konu tamamiyla anlasilsin.Almanya ve Fransa birbiriyle pekte anlasamayan iki ülkeydi.yapilan savaslarda kaybeden hep Almanyaydi.Bunun böyle gitmiyecegini yenilmenin bir kader olamayacagini ve nasil bir yöntemle bu nakus talihi betaraf edilebilecegini ilk gören kisi SÖVALYE BISMARCK´tir.Preusen Krali Bismarck,ilk önce ise ögretmenleri tekrar okul siralarina gönderip egitime tabi tutmustur.Onun bir meshur sözü vardir"Ülkem ilk önce kaliteli ögretmen, kaliteli 2- 1453
 Misafir
 1 Mart 2012 Perşembe 19:23
Bir kac haftadir ülkenin gündemini mesgul eden 4/4 dörtlüge yorum yazip yazmama konusunda trettüt edip durdum,yapilan yorumlari görünce iste bu analizi yazmak bana vacip oldu diye klaviyenin basina oturdum.Ülkemizde sizinde yakindan bildiginiz gibi bütcenin neredeyse %42 SAVUNMAYA HARCANIYORDU,simdiki rakamlari tam bilmiyorum saniyorum biraz asagilara cekilmis.Benim sahsi görüsüm temel egitimin uzun yillari kapsamasinin hic önemi yok, önemli olan egitimin kalitesidir.Bakiniz yakin -1- 1453
 TOTEM
 1 Mart 2012 Perşembe 16:13
Bla Bla Bla yok 200 de intihar şu kadarmışta 2006 da bu kadarmış Osman altuğ hoca söylüyormuşta kimse anlamıyormuş!herkes bir idol bir totem bellemiş herkesin ona tapınmasını istiyor kardeşim tapınmak istiyorsan bak benimde rumuzum Totem bana tapın:)Herkes bir kendini akıllı kalanı aptal belliyor.cidden bazen çok eğleniyorum Aslında birçok arkadaş dünyanın hatta evrenin sırlarını bile çözmüş ama biz cahil insanoğulları anlayamıyoruz:)Ne diyeyim allah akıl fikir ihsan eylesin:)
 Misafir
 1 Mart 2012 Perşembe 08:34
20.42,OWL...,Havuz hesabını inceleyip anlatabilecek bir uzmana başvuruver.Sürecin Türk hazinesine verdiği zarar 300 Milyar doların çok üzerinde.Prof.Osman Altuğu dinle.Gerçi siz iflah olmazsınız ya.Çünkü 80 yıl halkına zulmedip,ardından ABD yönetimindeki kapitalist sistemin kucağına lüp diye oturan bir çelişkiler dünyasının ürünüsünüz.Sizin en muhteşem kominiziminiz, abd ile en muhteşem işbirliğini yapıp,Çin halkının alın terini, ABD hazine bonolarına yatıran zihniyetin mensuplarısınız.
 Misafir
 29 Şubat 2012 Çarşamba 20:42
OWLEYE; 2000 yılında toplam intihar sayısı 2973 iken 2006 yılında 20174 gelmiş olup,2000 de mala ve şahsa karşı işlenen suç sayısı ; 259895 iken 2006 da;785510 olmuştur..Buyrun size sayısal illüzyon gösterileri...,Bu arada kapuçin maymunlarının altı aylık eğitimle para kullanmayı öğrenmeleri de bir tatil günü üzerine yazı yazılabilecek bir mevzudur kanaatimce sayın yazar....
 Misafir
 29 Şubat 2012 Çarşamba 13:32
1997'de Hazine'nin faiz ödemesi 2.2 katrilyon tutarken.1998=6.1 katrilyona,1999=10.7 katrilyona, 2000=20.4 katrilyona ve 2001=41 katrilyona yükseldi.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime