Ülkemizde 15 Temmuz ihanet kalkışmasının üzerinden 7 yıl geçti.
Hala 15 Temmuz ihanet kalkışmasında yaşanan bazı acı hatıralar bir bir gün yüzüne çıkıyor; insanlar yaşadıkları bazı hikâyeleri kamuoyu ile paylaşmaya devam ediyorlar.
Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş’ın Şehadeti
Ben burada sadece İstanbul’un Üsküdar ilçesine bağlı Acıbadem Mahallesi muhtarı Mete Sertbaş’ın şehadetine ilişkin hatırayı paylaşmak istiyorum.
15 Temmuz ihanet kalkışmasında şehit edilen Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş’ın eşi Rahşan Sertbaş, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını özetle şu şekilde anlattı:
“Eşim o gece eve erken geldi. Çocuklarıyla birlikte yemek yedi, televizyon izlerken darbe girişiminden haberdar oldu ve apar topar dışarı çıktı. ‘Mete nereye gidiyorsun’ dediğimi duymadı bile. Arkasından 2 kez ‘Dikkat et Mete!’ diye seslendim. Daha sonra beni arayarak ‘askerler Telekom’u işgal ediyorlar, siz dışarı çıkmayın’ dedi. Bu, son konuşmamız oldu. Daha sonra telefon çaldı. Telefonu açınca başkasının sesini duydum, afalladım. ‘Mete’ dedim. Karşıdaki ses ‘Öldü’ dedi. ‘Şaka mı yapıyorsunuz?’ dedim. Karşıdaki ses tekrardan ‘Ne şakası, Mete öldü’ dedi. O anda yığıldım kaldım. Mete tankların geldiği bölgeye doğru gidince bir anda darbecilerin ortasında kalmış. Orada gördüğü yüzbaşıya ‘Komutanım sizin burada ne işiniz var, kışlanıza dönün’ demiş. Bu sözleri üzerine darbeciler eşimi vurmuşlar. Eşimi vuran darbeciler, çevredekilerin eşime yardımcı olmalarına bile izin vermemişler. Eşimi kaybettikten sonra çok zorlu günler geçirdim. Mete’nin ölüm haberini duyduğumdan beri benim gözlerim hiçbir şeyi görmüyor. Zorlu bir süreç yaşadık. Allah razı olsun devletimiz her daim yanımızda oldu ve bizim ayakta kalmamız için her şeyi yaptı. Mete her zaman yanımızda, onun yanımızda olduğunu hep hissediyoruz. Şehitler gerçekten ölmüyor”.
Bu hissiyat, sadece Rahşan hanıma mahsus değildir; tüm 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarında ve gazilerde de mevcuttur. 15 Temmuz ruhunu zedeleyecek her bir tutum ve söz bu kesimin yüreklerini yakıyor. O gecenin dehşetini yaşamayanlar, ocaklarına şehitlik ateşi düşmeyenler, o gecede yaşananları görmeyenler, şehit yakınlarının acılarını anlayamazlar.
15 Temmuz İhanet Kalkışmasına Karşı Sergilenen İki Farklı Tutum
İlk günlerde hem siyasi hem de toplumsal kesimlerin tamamı bu ihanet kalkışmasına karşı nefret dolu karşı duruşlar sergilediler, bazıları en azında bu yönde görüntüler verdiler.
Günler geçtikçe, özellikle siyasî cenahta ve bunları destekleyen çeşitli çevrelerde, 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı duruşlarda, takınılan tavırlarda, değişik dozlarda, incelikli bahanelerle tavır değişiklikleri yaşanmaya başlandı.
Burada Cumhur İttifakı bileşenleri ile Millet İttifakı bileşenlerinin FETÖ İhanet örgütüne yönelik tutumlarında farklılaşmalar ortaya çıktı.
Cumhur İttifakına Karşı FETÖ-PKK Güdümlü HDP/Yeşil Sol Parti İttifakı
Burada önce FETÖ ihanet örgütü ile sergilenen fiili siyasi ittifaklarla, FETÖ’nün bazı siyasî çevrelere yönelik sergilediği destekleyici tutumlara temas edeceğiz.
Gerek AK Parti gerekse müttefiki olan başta MHP olmak üzere diğer siyasi çevreler, 15 Temmuz gecesi sergiledikleri katı karşı duruşu halen sürdürmeye devam ediyorlar.
Yakın geçmişte ülkemizde yapılan 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde, FETÖ ihanet örgütü mensupları, Cumhur İttifakına yönelik çok katı saldırılar gerçekleştirdiler.
Bu ihanet örgütü militanları, aynı dozda saldırıları, her ortamda 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan seçimler sonrasında da sürdürüyorlar.
FETÖ ihanet örgütünün 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakına yönelik saldırıları, PKK ve uzantıları tarafından yapılan güçlü destekleyici açıklamalarla tamamlandı.
Siyasi cenahta bu destekler, Millet İttifakı ve diğer muhalif çevrelerce karşılıksız bırakılmadı; peş peşe FETÖ-HDP-PKK ittifakına yönelik affedici vaadler sıralandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine yönelik yapılan Millet İttifakı-PKK güdümlü HDP ittifakı, fiilen FETÖ ihanet örgütü mensuplarınca tamamlandı.
Gerek CHP’de gerekse Millet İttifakı’nın diğer bileşenlerinde, FETÖ’cü oldukları bilinen ve haklarında adli soruşturma ve kovuşturmalar yürütülenlere yönelik aday gösterme ve partilerinde görev verme yarışı yaşandı ve bu yarış hala devam ediyor.
Bu partilerin yöneticileri bu konuda şunları söyleyebilirler: “Efendim, bunlar hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları yoktur, bu sebeple de bu kişiler hukuken masumdurlar”.
Hukukî zeminde bu söylenenler haklı görülebilir, ama meselenin bir de toplumsal zihinlerde şekillenen algı ve vicdanî yönden kabul edilebilirlik boyutu mevcuttur.
Bu kişiler, yargı mercileri nezdinde hukuken aklandıktan sonra aday gösterilseler ya da bu kişilere görevler verilse, hukuken söylenecek bir şey yoktur.
Fakat bu kişiler hakkında yargısal kararlarla aklanma süreci beklenmeksizin, FETÖ’cü oldukları yönünde ciddi iddiaların olduğu kişilerin milletvekilliğine aday gösterilmeleri, partilerde bu kişilere görevler verilmesi sebebiyle, bu partilere yönelik, FETÖ’cülerle işbirliği ve ittifak içinde oldukları yönündeki ciddi manada algılar güçlenmektedir.
Erdoğan’ın FETÖ’ye Karşı Devam Eden Katı Karşı Duruşu
Cumhur İttifakı bileşenlerinin oyları ile Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasında Milli Savunma Üniversitesi’ndeki Mezuniyet Töreni’nde ortaya koyduğu görüşlere kısaca yer vermek istiyorum:
“15 Temmuz ihaneti sonrasında yeniden yapılandırdığımız kurumların hemen hepsinde, gurur tablolarına şahit oluyoruz. Eskiden kendi görev alanı dışında farklı hadiselerle anılan kurumlarımız, bugün artık vatanımıza yaptıkları müstesna katkılarla gündeme geliyorlar. Emniyet teşkilatımız asayiş hizmetleri ve terörle mücadelede, istihbarat birimlerimiz devletimizin iç ve dış güvenliğini teminde, askeri unsurlarımız vatanımızın her türlü tehdide karşı savunulmasında, diğer kurum ve kuruluşlarımız kendi görev sahaları içinde mesuliyetlerini en güzel şekilde yerine getiriyor. Ödediğimiz nice ağır bedeller sonrasında ulaştığımız bu aşamayı ülkemizin geleceği adına çok kıymetli buluyoruz”.
Sayın Erdoğan’ın bu sözleri, FETÖ ihanet örgütünün amansız çok yönlü saldırılarına yönelik verdiği en net cevapları teşkil etmektedir.
Siyasette 15 Temmuz Ruhunda Aşınmalara Sebep Olan Bazı Hadiseler
15 Temmuz ihanet kalkışmasından günümüze gelinceye değin yaşanan bazı hadiseler sebebiyle, bazı siyasi çevrelerle toplumsal kesimlerde, 15 Temmuz ruhunda zayıflamalar olduğu yönünde algıların ortaya çıktığı söylenebilir.
Elbette ki, Cumhur İttifakı ve bileşenlerinin, hem siyasî, hem de toplumsal zeminde 15 Temmuz ruhunu canlı olarak yaşatmaya devem etmektedir.
Fakat aşağıda bahsini edeceğimiz bazı hadiselerin, hem siyasî hem de toplumsal zeminde şekillenen 15 Temmuz ruhuna yönelik zararlar verdiği söylenebilir:
(1) FETÖ ihanet örgütü mensuplarının başta CHP olmak üzere bazı siyasi çevrelerde kendilerine sığınak bulmaları, 15 Temmuz ruhunu zayıflatmaktadır.
(2) CHP’liler tarafından alenen, müttefikleri tarafından zımnen dillendirilen 15 Temmuz ihanet kalkışmasının bir tiyatro olduğu söylemleri, 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı sergilenen vatanperverlik ve hamiyetperverlik ruhunu zedelemektedir.
(3) 28 Mayıs 2023 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde FETÖ ihanet örgütü mensuplarına sahip çıkan, onlara serbestîyet sağlama vaadlerinde bulunan Kılıçdaroğlu geçerli oyların %47.82’ni aldı. FETÖ ihanet örgütü tarafından hararetle desteklenen Kılıçdaroğlu’nun %47.82 oy alması neticesinde, FETÖ’nün seçmenlerin bu kadar kesimi tarafından desteklendiği şeklinde algıların ortaya çıkmasına sebep oldu.
Burada şu belirlemeyi yapmak isterim:
CHP’ye oy veren herkesin FETÖ ihanet örgütünün fiillerini mutlak bir şekilde destekledikleri söylenemez. Benzer belirleme, Millet İttifakının diğer bileşeni partilere mensup seçmenler için de söylenebilir.
Fakat 14 ve 27 Mayıs 2023 seçimlerinde, Millet İttifakını teşkil eden partilerin yöneticilerinin, FETÖ ihanet örgütü mensuplarına yönelik vaadlerde bulunmaları, FETÖ ihanet örgütü mensuplarının bu ittifaka yönelik sürekli destekleyici açıklamalar yapmış olmaları, Millet İttifakına mensup partilere ve adaylarına oy verenlerin, FETÖ ihanet örgütünü sahiplendikleri yönünde güçlü algıların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bu algı, FETÖ ihanet örgütü mensuplarınca çok güçlü söylemlerle dillendirilmiştir.
Bu Millet İttifakı-PKK güdümlü HDP-FETÖ ittifakı görüntüsü, 15 Temmuz ruhuna zarar vermeye devam etmektedir.
(4) Demokrasi görünümlü harici güçler de FETÖ ihanet örgütünü, PKK ve uzantıları ile birlikte korumaya, hatta sevk ve idare etmeye devam etmektedir. Bu himayeci ve koruyucu harici tutumlar, 15 Temmuz ruhunun karşıtı cenaha güç ve moral desteği sağlamaktadır.
(5) 25.10.2016 tarih ve 6752 Sayılı kanunla 15 Temmuz “demokrasi ve millî birlik günü” ilan edildi. “Demokrasi ve millî birlik günü”, Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması günüdür. Demokrasisiz Cumhuriyet diktatörlüktür. Bu sebeple, Cumhuriyetin demokrasi ile taçlanması, Türkiye’de demokrasisinin ve halkın iradesinin hâkim kılınması için hayati derecede önemlidir.
Fakat 15 Temmuz günü, tatil olma işlevini görmeye devam ederken, toplumun geniş kesimlerinde/bütününde Cumhuriyet Bayramına benzer bir şekilde “demokrasi ve milli birlik” ekseninde bir konsensüs sağlanamadı. Yıllar geçtikçe, demokrasi ve milli birlik günü, AK Parti ve diğer Cumhur İttifakı bileşenlerinin etkinliklerine dönüştü. Kısaca “demokrasi ve milli birlik günü” zemininde Cumhuriyet Bayramı benzeri bir toplumsal bütünleşme sağlanamadı.
15 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı nezdinde yürütülen etkinlikler devam ediyor. Fakat bu etkinliklerin toplumun bütününü kapsamamasının, algısal düzeyde “demokrasi ve milli birlik günü” üzerinde şekillenen vurguları zayıflattığı söylenebilir.
Bu olgunun yaşanmasında, FETÖ ile fiili ittifak görüntüleri sergileyen Kılıçdaroğlu’nun 28 Mayıs seçimlerinde %47.82 oy almasının da etkili olduğu söylenebilir. Bayramların ve milli günlerin toplumda samimi olarak kabul görmesi, geniş toplumsal kesimlerin kabulüne mazhar olması ile mümkündür. Dini bayramlar yanında Cumhuriyet Bayramının bu özelliğe sahip olduğu söylenebilir.
Fakat %47.82’lik seçmen tabanının seçimlerde FETÖ ihanet örgütü lehine görünümlü siyasî bütünleşme sergilemeleri, 15 Temmuz ruhunu toplum zihninde zinde tutmayı amaçlayan “demokrasi ve milli birlik günü”ne ilişkin etkinliklerin toplumsal canlılığını zedelemektedir.
Ah keşke, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik günü de, tıpkı Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, Cumhuriyet Bayramı gibi toplumun bütün kesimleri tarafından coşku ile kutlandığı, 15 Temmuz ruhunun gönüllerde coşku ile yayıldığı bir güne dönüşebilseydi.
Nihai Değerlendirme
Bütün bu kısmi kötümser belirlemelere rağmen, 15 Temmuz ruhunun en azından toplumun (seçmenler nezdinde) %52.18’nde devam ettiği söylenebilir.
FETÖ ihanet örgütü mensuplarının, hem harici güçlerle hem de PKK ile ittifak halinde yürüttükleri her bir ihanet saldırıları, toplumun %52.18’lik kesimlerinde aleni, diğer bazı milliyetçi kesimlerde de zımni olarak tepki gösterilmesi, 15 Temmuz ruhunun nispeten canlılığını sürdürmesine katkı sağlamaktadır.
Bundan sonra 15 Temmuz ruhunun gücünü ve zindeliğini koruması için, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gününün, geniş halk kesimleri nezdinde canlı şekilde etkinliklerle yaşatılması; sadece belli mahfillerde Cumhurbaşkanlığının organize ettiği lokal etkinlikler olmaktan çıkarılması lazımdır.
Aksi halde bir iktidar değişikliği halinde, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik günü çıkarılacak bir kanunla kaldırılabilir. Şayet Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilse ve TBMM’de Millet İttifakı çoğunluğu sağlasaydı bu kanun kısa sürede kaldırılabilecekti.
Nasıl ki, Cumhuriyet Bayramı, tüm toplumsal ve siyasi kesimler tarafından özümsenerek devam ettiriliyorsa, siyasi iktidar değişikliklerine bağlı olarak Cumhuriyet Bayramının kaldırılması tehlikesi, beklentisi söz konusu değilse, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gününün de Cumhuriyet Bayramı gibi toplumsallaştırılması gerekiyor.
Cumhuriyeti insancıl ve toplumsal kılan demokrasidir. Tekrardan 15 Temmuz benzeri darbeler yaşanmayarak demokrasinin güçlü şekilde geleceğe taşınması, cumhuriyet kadar demokrasinin de toplumsal sahiplenmeye kavuşmasına bağlıdır. Bu amacın tahakkuk etmesi için, tüm çabaların, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gününün de Cumhuriyet Bayramı gibi toplumsal öneme kavuşması yönünde olması lazım. Bu amaca yönelik çabalar yoğunluk ve yaygınlık kazandıkça, 15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gününün de, Cumhuriyet Bayramı gibi toplum nezdinde ve resmiyette kalıcı hale gelmesi mümkün hale gelebilecektir.
Bir daha 15 Temmuz benzeri hain darbe teşebbüslerinin yaşanmaması ümit ve dileğiyle, Türkiye’de demokrasinin ilelebet yaşaması için çaba sarf eden, Türkiye’nin geleceğinin vesayetçi güçlerde değil demokraside olduğuna inanan herkesin “15 Temmuz demokrasi ve millî birlik gününü” bütün samimiyetimle tebrik ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un şu sözleri önemli:
“15 Temmuz ruhu geleceğimizin sigortasıdır. Milletimiz de vatanımızın sahibidir. Cumhurbaşkanımızın gecenin karanlığını aydınlatan çağrısı, duruşu ile milletimizin basireti ve şanlı direnişiyle 15 Temmuz’da yazdığı destanı unutmayacağız, unutturmayacağız”.
15 Temmuzda bütün ruhunu ve bedenini ortaya koyarak darbecileri darman duman eden MİLLETİMLE iftihar ediyorum. Artık bu millet, sahip olduğu asil ruh ve güçlü hamiyet-i milliyesi ile bir daha 15 Temmuz benzeri bir başka ihanet darbesine kesinlikle izin vermeyecektir. Hatay’a özgü bir ifadeyle: “ARTIK ANARAYA (geri) GİDİŞ YOKTUR”.