Kirli Yolun Yolcuları
Bazı kirli yolun yolcuları, toplumda fitne, fesat ve ikiyüzlülüklere, kin, düşmanlık, çatışma ve karmaşalara sebep olan fiil ve davranışları bilinçli olarak icra ederek, vatandaşlar arasındaki birlik ve dayanışmayı sağlayan manevi bağlara ciddi manada zararlar veriyorlar.
Kirli yolun yolcuları, içinde bulunduğumuz müşahhas (somut) şartlarda, depremin derin acılarını daha da dayanılmaz hale getirecek, depremin ağır yaralarını sarmak için tüm çabalarını sarf edenlerin işlerini aksatacak, fitne ve kaosa sebep olarak devlet ve milletin birlik ve bütünlüğüne zarar verebilecek çeşitli kirli işleri yapıyorlar.
Bu süreçte, lümme-i şeytaniyenin telkinleri ile uyumlu olarak hareket ederek toplumda fitneyi ateşleyen bazı siyasî ve toplumsal yağmacılar, toplumun motivasyonunu düşürmek için olanca güçleriyle çaba ve gayret gösteriyorlar.
Bu kirli kişiler, dezenformasyon şeklinde yalan yanlış haberleri yayarak, bazı kişiler bu haberleri siyasi ya da ideolojik çıkarları lehine kullanarak, bazı kişiler de bazı toplumsal değerleri tahrip edecek şekilde paylaşımlarda bulunarak, kirli faaliyetlerini gerçekleştiriyorlar. Bazı fırsatçıların depremzedelerin canını acıtan kirli işlerini de bunlara eklemek mümkündür.
Kirli Yolun Yolcularının Dezenformasyon Yoluyla Gerçekleştirdikleri Kirli İşler
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “milletvekili yakını olanlar enkazın başına arama-kurtarma ekiplerini getirttiler, sahipsiz olanlar enkazın altında kaldılar” dedi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da benzer içeriğe sahip paylaşımlarda bulundu.
Oysa bu sözün tam aksine olarak, AK Parti Hatay milletvekili Hüseyin Yayman’ın yakın akrabalarından 11 kişi, Kahramanmaraş’ta AK Parti eski milletvekili Sıtkı Güvenç, AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve ailesi ile birlikte 28 kişi enkaz altında kalarak vefat ettiler. Davutoğlu ve Özdağ’ın sözünü ettiği şekilde olsaydı, öncelikle burada bahsi edilen AK Partili milletvekillerinin yakınlarının kurtarılmasına odaklanılırdı; ama böyle bir şey olmadı.
Bazıları “kurtarma ekibi Adıyaman’a üç gün sonra gitti” şeklinde açıklamalar yaptılar.
Oysa Sultangazi Belediyesi Arama Kurtarma ekibi, depremin ilk günü saat 10.24’te Adıyaman’da enkazların üstünde olduklarını ifade ettiler. Aksi yönde hiçbir delil yoktur.
HDP milletvekili Garo Paylan, Diyarbakırlı vatandaşların resimlerini çekerek ısrarla “Devletten yardım gelmediğini” söyledi.
Bazı Diyarbakırlı vatandaşlar, Paylan’ın bu sözlerine karşı “devlet bize bakıyor, ekmeğimizi veriyor, suyumuzu veriyor, her şeyimizi veriyor, sen bana bakmıyorsun, sen Diyarbakır’ın çöplüğü bile olamazsın” şeklinde şiddetli tepki verdiler.
Ümit Özdağ, sosyal medya hesabından “Cumhurbaşkanı Yardımcısı sol tarafta konuşuyor, sağ taraftaki mavi yağmurluklu Suriyeli canlı yayında itfaiye erinin cep telefonunu çalıyor” diye doğruluğu teyit edilmeyen yalan bir bilgiyi paylaştı.
Görüntülerden ve telefonu çaldığı iddia edilen kişinin beyanlarından, hedef gösterilen Abdulbaki Bozdağ’ın, kendi telefonunu arka cebinden ön cebine koyan bir Türk vatandaşı olduğu, kendisinin, kurtarma çalışmalarına gönüllü katılan ve Diyanet Vakfı bünyesinde hafızlık yapan birisi olduğu anlaşıldı. Özdağ, bu provokatif paylaşımından dolayı özür bile dilemedi. Her ne kadar bu paylaşımın gerçek dışı olduğu anlaşılsa da, Özdağ’ın hedeflediği manevi yıkıcı sonuçlar, bu süreçte gerçekleşmiş oldu.
Ümit Özdağ “Hassa’da, Suriyelilerin sınırdan geçip 13-14 yaşındaki kızlara tecavüz ettiklerini öğrendik. Olay polis kayıtlarına geçti” iddiasında bulundu.
Emniyet birimleri, böyle bir olayın yaşanmadığını, emniyet kayıtlarında böyle bir vakaya ilişkin kayıtların mevcut olmadığını açıkladılar.
Oğuzhan Uğur adında bir fenomenin, BaBaLa TV isimli Twitter hesabında “Hatay Antakya Yarseli Barajı duvarı çatlamış. Buraya ekip yollansın”, “Kahramanmaraş Türkoğlu Nur Dağında Kumçatı köyünde baraj patlamış ve su basıyormuş” şeklinde paylaşım yapması sonucu şehirde panik oluştu, kurtarma ekipleri enkazlardan ayrılmaya başladı. İnsanların ve kurtarma ekiplerinin panik halinde deprem bölgesinden kaçmaya başlamaları üzerine, polis ve jandarma iddiaların asılsız olduğunu bildirerek panik havasını ortadan kaldırmaya çalıştı.
“AFAD, akşam saatlerinde 8.5 şiddetinde deprem beklendiğini açıkladı” iddiası.
Esasen yağmalamayı ve halkı paniğe sokmayı amaçlayan bu iddia, AFAD yetkilileri tarafından yalanlandı. Fakat bu iddiaya inanarak çalınacak eşyalarından uzaklaşan çoğu kişilerin eşyaları hırsızlar tarafından çalındı. Ayrıca, depremin verdiği psikolojik yıpranma ve korkularla perişan halde olan insanlarımız, bu haberle çok daha derin korkulara gömüldüler.
“Askerlerin afet bölgelerine girişine 72 saat sonra karar verildi. Bu sebeple birçok kişi öldü”. “Deprem bölgesinde insansız hava araçları (İHA) kullanılmadı” şeklindeki haberler.
Açıklamalara göre, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin harekât merkezleri süratle toplandı. Saat 04.30’da TSK İnsani Yardım Tugay Komutanlığına “hazır ol” emri verildi. Saat 06.00 itibariyle 2. Ordu Komutanlığı birlikleri deprem bölgesindeydi. İlk gün öğleye kadar askerler afet bölgelerinde kurtarma çalışmalarına katıldılar. Deprem bölgesinde ilk günden itibaren, 50 İHA ile 1000 saatin üzerinde uçuşlar yapıldığı, Akıncı TİHA’nın kameraları ile görüntülemelar yapıldığı, 12 adet uçak, İHA ve Göktürk uydusundan gelen anlık görüntülerle ön hasar tespit çalışmaları yapıldığı açıklandı.
“Türkiye-Suriye sınırındaki bazı duvarlar yıkıldı, çeteler Türkiye’ye giriyorlar” iddiası.
Milli Savunma Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre, “bu iddialar kesinlikle gerçek dışı. Türkiye’de yaşayan Suriyeli vatandaşlar evlerini ve yakınlarını kaybetmeleri sebebiyle kendi topraklarına dönüyor. Tek yönlü olarak Türkiye’den Suriye’ye doğru evlerine ve topraklarına dönen Suriyeliler var. Şu anda bu rakamın 40.000’i geçtiği belirlendi”.
“Afet bölgesine giden iş makineleri engelleniyor” şeklindeki haber.
İlk gün saat 22:00 itibarıyla depremden etkilenen bölgelerde 5 bin 531 araç ve iş makinesi, arama kurtarma çalışmalarında fiilen kullanılmakta idi.
“Türkiye’ye gelen Macar kurtarma ekibi kötü muameleye maruz kaldı” haberi.
Macaristan Büyükelçisi Viktor Matis, Macar kurtarma ekibini taşıyan otobüsün yakıtı bitince yakıt parasını halktan birinin ödediğini, poğaça aldıkları yerde dükkân sahibinin elindeki poğaçaların yarısını hediye ettiğini açıkladı. Bu haberin kaynağı, Macaristan-Türkiye arasındaki iyi ilişkilerinden rahatsız olan sabotajcı kirli birisi olmalı.
“Savcılar mesai bitti diye işlem yapmadıkları için cenazeler defnedilemiyor” haberi.
Yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre, mevcut savcılara ilave olarak 304 savcı görevlendirildi. Ölülerin muayene işlemlerinin en kısa sürede yapılabilmesi için bu illerdeki savcılar, mesai mefhumu gözetmeksizin 7/24 esasına göre görev yaptılar. Ölü muayene işlemleri için 258 ilave Adli Tıp uzmanı ve teknikeri görevlendirildi.
“Ahbap platformunun engellendiği” yönündeki fitneci iddialar.
Ahbap Platformu Genel Başkanı Haluk Levent, tüm devlet yetkililerinden her zaman destek gördüklerini belirterek tüm kurumlarla koordinasyon içinde çalıştıklarını açıkladı.
Hatay’da “devlet yoktur, açlıktan ölüyoruz” diyen kişinin fotoğrafı yayınlandı.
Bu fotoğrafın 30 Ocak 2023’te çekildiği, gözaltına alınan kişinin, Amasya merkezli üç ilde sahte ÖTV muafiyetli araç satış sözleşmesi düzenleyen şüphelilerden olduğu açıklandı.
“Diyanetin, Elazığ’daki Harput Külliyesi’ni depremzedelere açmadığı” haberi.
Bu Külliyedeki Dini İhtisas Merkezinde 135 depremzedenin barındığı açıklandı.
“Hatay’da Yapı Denetim Müdürlüğündeki evraklar yok edilmeye çalışılıyor” iddiası.
Depremde hasar gören ek binadaki evrakların, zarar görmemesi için il müdürlüğüne taşındığı bildirildi.
“Hasar gören binalardan deliller toplanmadan enkazlar kaldırılıyor” yönündeki haber.
Yapılan açıklamalara göre, bilirkişi incelemesi ve numune alma işlemlerinde inşaat mühendisi, mimar, jeoloji mühendisi ile karot örneği alımı için yaklaşık 600 uzman bilirkişi görevlendirildi. Çalışmalar savcılık nezaretinde yapıldı, ardından enkaz kaldırmaya geçildi.
“Hatay’da mültecilere mülk satılıyor” şeklindeki kirli haberler.
Oysa 1980 yılında Hatay’da yabancılara mülk satışı yasaklandı. Bakanlar Kurulu’nun 2011 yılında aldığı bir kararla hazine arazilerinden bu tip mülk satışları tamamen yasaklandı. Yine Bakanlar Kurulu’nun 27 Ekim 2008 tarihli kararı ile kamu yararı ve ülke güvenliği gerekçesiyle Hatay, Kilis, Mardin illerinde yabancıların taşınmaz edinimi yasaklandı.
Daha sonra yetkili birimler tarafından yalanlanan diğer bazı kirli haberler şunlardır:
“Devletin afetzedelere yaptığı 10.000 TL’lik yardımlara haciz konuluyor”.
“Refakatiz çocuklar cemaatlere veriliyor”.
“Hatay’a bilerek yardım yapılmadı, bir battaniye bile gönderilmedi”.
“Devrede imamlar var, hasar tespitini imamlar yapıyorlar”.
“Adana Havalimanı İkinci Bir Karara Kadar Uçuşlara Kapatıldı”.
“Elektrik Mühendisleri Odası’nın deprem bölgesinde yürütülen kurtarma çalışmalarına destek verme talebi AFAD tarafından reddedildi”.
“Hatay’da çadırlar Suriyelilere dağıtıldığı için, vatandaşlarımıza çadır dağıtılmadı”.
“Kahramanmaraş’ta volkanik hareketlilik var, yanardağ patladı, kaçın kurtulun”.
“Suriyeliler Mersin’de KYK yurduna yerleştirildiler. KYK’daki kız öğrenciler Suriyeli erkekler tarafından taciz ediliyorlar. Burada Suriyeli erkekler nargile içerek eğleniyorlar”.
“AFAD, Arap, Alevi, Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu illere gitmiyor”.
Bütün bu paylaşımların birçoğunda “gelsinler tutuklasınlar” sloganı kullanıldı.
Bütün bunlar, bilinçli olarak fitne ve kaosa sebep olabilecek kirli açıklamalardır.
Bu paylaşımlar, sadece sosyal medya hesaplarında kalmadı, anında, bu paylaşımları siyasi-ideolojik çıkarları ile uyumlu olanlar da, “tepe tepe” kullanmaktan kaçınmayarak, kirli yolun yolcuları ile bilinçli ya da bilinçsiz şekilde aynı safta yer aldılar.
Görsel medyada, bazı kirli kişilikler ya da siyasi şahsiyetler, AFAD çadırları önünde, ya hiçbir çadır yok diye bağırdılar ya da vatandaşlara çadır yoktur dedirtmeye çalıştılar.
Sosyal medyada asılsız iftira ve haberlerle alakalı onlarca başlıklar açıldı ve bu başlıklar altında videoların linkleri verildi. Fakat başlıklarda verilen linklerde video ya da bu iddialara delil olabilecek hiçbir materyal yoktu.
Sosyal medyada, devletin deprem bölgesinde bütün kontrolleri tamamen kaybettiği yönünde algılar yayılmaya başlandı. Amaç bu tür haberlerle okuyucuları provoke etmekti. Provokasyonun seviyesi giderek artırıldı. Bir süre sonra iç savaş başlıkları açılmaya başlandı. Deprem bölgesinde kaynağı belli olmayan bazı silah seslerinin olduğu bir video paylaşılarak deprem bölgesinde çatışma çıktığı ve bir iç savaşın başladığı yalanı yayıldı.
Dezenformasyon yoluyla amaçlanan algıların oluştuğuna kanaat getirildikten sonra, günlerce sürdürülen kirli provokasyonların içerikleri silinerek deliller yok edilmeye başlandı.
Dezenformasyonun Siyasi Alana Yansımaları.
Maalesef, CHP’nin bu en vahim ve acıtıcı şartlar altında, kirli yolun yolcuları ile işbirliği görüntüsü vererek provokasyon yapmaktan imtina etmediği görülmektedir. İngiltere kadar bir coğrafyamızın depremin etkisi ile harap olduğu, üç şehrimizde hayatın tamamen durduğu, afet bölgesinde adeta herkesin canının derdine düştüğü, gerek deprem bölgesi dışında gerekse deprem bölgesinde yaşayan insanlarımızın onlarca yakınını kaybettikleri, bu deprem için yabancı ülkelerin yetkililerinin bile “asrın felaketi” olarak nitelediği cehennemi andıran bir ortamda, “AK Parti sorumluluktan sıyrılmak için depremi abartıyor”, “Hatay Havalimanını yapmaya gidiyoruz, İskenderun’daki yangını söndürmeye gidiyoruz, binlerce TIR yardımla halkımızın yanındayız, GELSİNLER BİZİ TUTUKLASINLAR” şeklindeki provokatif sözleri söyleyen bir siyasi lider için söyleyecek bir söz bulamıyorum.
Deprem bölgesinde 2 gün kaldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, TBMM’deki grup toplantısında “Bir tek Kızılay çadırı görmedim” dedi. Oysa Kılıçdaroğlu’nun ziyaret sırasında AFAD ve Kızılay amblemlerinin bulunduğu bir çadıra girdiği görüldü. Bu kadar bariz bir çelişkiye karşı söylenecek söz bulamıyorum. Benzer olay Elazığ depreminde de yaşanmıştı.
Kılıçdaroğlu, twitter hesabından yaptığı “şimdi de ‘Ekşi Sözlük’ün sesini kıstılar. Ürettiği yalanlardan başka hiçbir şeye tahammülü olmayan İletişim Başkanlığı, elini ‘Ekşi Sözlük’ten hemen çek!” şeklindeki bir paylaşımla, deprem bölgesinde çok sayıda yalan ve asılsız haberleri sosyal medyaya sunum merkezi olarak faaliyet gösteren Ekşi Sözlük’e sahip çıktı. CHP’nin dezenformasyon odaklarıyla, hem bazı asılsız haberlerde söylem birliği yapması, hem de onlara sahip çıkması oldukça manidar olsa gerek.
Benzer provakatif açıklamaları, Özdağ ve Davutoğlu’nun da yaptıkları görülmektedir.
Bütün bunların, ne millet bilinci, ne toplumsal dayanışma, ne kardeşlik/uhuvvet, ne de insanlıkla alakası olabilir. Bu sözler, düpedüz siyasi çıkar amaçlı KİRLİ sabotajlardır.
Deformasyonla Amaçlanan Kirli Neticeler
Sosyal medya üzerinden, özellikle yağma ihbarlarını içeren binlerce sahte yardım çağrıları, devletin, TSK’nın, Kızılay’ın ve AFAD’ın ortada olmadığı yönündeki notlarla birlikte paylaşıldı. Maalesef dezenformasyon yoluyla yaraların sarılması faaliyetlerine acımasızca HANÇERLER vuruldu. Mevcut siyasî iktidarla bütünleştirilen Devlete olan güvenin sarsılması için her türlü tuzaklar kuruldu, iftiralar atıldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, güvenlik birimlerinin bütün yağma ihbarlarına gittiğini fakat yapılan yağma ihbarlarının yüzde 99’unun asılsız çıktığını açıkladı.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre, sosyal medya platformlarında depreme ilişkin provokatif paylaşımlarda bulunan 874 hesap yöneticisi tespit edildi, 541 hesap hakkında adlî işlem başlatıldı, 131 şahıs gözaltına alındı, 25 kişi tutuklandı. Yardımsever vatandaşlarımızı suiistimal etmek isteyen internet siteleri kapatıldı. Türk halkının ve kurtarma ekiplerinin deprem bölgesinde doğru bilgiye en çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde, “deprem bölgesinde baraj patladı”, “askerler deprem kolilerini çaldılar”, “AFAD deprem yardımlarını Alevilere dağıtmadı” gibi birçok yalan bilgilerle provokasyon yaptığı gerekçesi ile kapatılan hesaplardan biri de “Ekşi Sözlük”tür.
Bu hesaplar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca re’sen soruşturma başlatıldı.
Kahramanmaraş merkezli depremde, devletimizin mücadelesi sadece yaşadığımız afetlerle sınırlı kalmamakta, Devletimiz, bütün gücü ile deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir de bu kirli yolun yolcuları tarafından kasıtlı olarak üretilen dezenformasyonlar ile de uğraşmak durumunda kaldı. Bu gerçek dışı haberlerin yayılması, bir yandan kurtarma ekiplerini lüzumsuz olarak meşgul ederken, diğer yandan da bazı gerçek ihbarların gereğinin yerine getirilmesinde ciddi manada aksamalara sebep olmaktadır.
Nitekim hamile bir kadının enkaz altında olduğu ve kurtarmayı beklediği ihbarında bulunuluyor. Sağlık ekipleri gittiğinde verilen adresin bile mevcut olmadığı anlaşılıyor. Bir başka kişiler, enkaz altında olduklarını belirten ihbarda bulunuyorlar. Yapılan ihbarlar üzerine aynı ihbar için farklı saatlerde üç tane kurtarma ekibi gidiyor, gidilen adresler boş çıkıyor.
Kim bilir bu asılsız ihbarlar sebebiyle, kurtarma ekipleri asıl kurtarma işlevini icra etmekte geciktikleri için kaç kişi hayatını kaybetti. Bu ihbarları yapanlarda vicdanın olduğunu söylemek mümkün değildir. Haddi zatında bunların insan olabilmesi de mümkün değildir.
Asılsız haberlerin listesini bu kadar geniş tutmamın temel sebebi, amaca ulaşmak için, toplumdaki tüm hassas bölgelerin ne kadar tahrik edici üslupla eşelendiğini ortaya koymaktır.
Bütün bunlar, birbirinden bağımsız bireysel kirli faaliyetler şeklinde değil, birden fazla ekip tarafından gerçekleştirilen provokasyon çalışmaları şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Bütün bu asılsız haberlerle, bir yandan hükümetle bütünleştirilen Devletimize olan güven duygusunun sarsılmasının, diğer yandan da devletimizle milletimizin arasını açarak, devlet-millet çatışmasına yol açacak fitnenin ateşlenmesinin amaçlandığı söylenebilir.
Yaşadığımız bu vahim deprem felaketinin başladığı andan itibaren medya ve sosyal medya üzerinden nifak ve kaos çıkarmayı amaçlayan çevreler tarafından organize edilen bir provokasyonun söz konusu olmuştur. Organize provokasyonun temel amacı deprem zemininde oluşan hassasiyetler kaşınarak iç çatışmaların körüklenmesi olduğu söylenebilir.
Kirli İşlerden Birisi de Fırsatçılık
Milletimizin büyük çoğunluğu, topyekün yardımlaşma ve dayanışma örneğinin en üst düzeyini sergilerken, bazı kirli kişiler, deprem ortamını FIRSATÇILIĞA dönüştürerek, zor durumda olan depremzede vatandaşlarımıza son bir darbeyi de kendileri vuruyorlar. Bu fırsatçılar, deprem bölgesinde olduğu gibi, depremzedelerin gittikleri yerlerde de olmaktadır.
Hatay Valiliği resmi olarak yaptığı açıklamada, ev taşımada asansör bedelini 1000 TL olarak sınırlandırmıştır. Resmi tarife bu şekilde olmakla birlikte, asansör sahiplerinin bir kısmının indirme bedelini 7.000 TL, bir kısmının 10.00 TL belirledikleri görülmektedir. Bunun adı, deprem döneminde zaten evi hasar gören, belki de bazı yakınlarını kaybeden depremzede vatandaşlarımızın, fırsatçılık yoluyla sömürülmesidir.
Benzer kirli uygulamalar, maalesef diğer deprem bölgelerinde de yaşanmaktadır.
Diğer kirli fırsatçılık uygulaması da, konut ya da depremzedelerin yararlanabilecekleri diğer yapıların kiralarının maksimum düzeyde artırılmasıdır. Konya’da gayri resmi emlakçılık yapanlarla art niyetli ev sahipleri sebebiyle, kiraların %30-40 arasında yükseldiği söyleniyor.
Konya Emlakçılar Odası ve Ticaret Odası şu açıklamaları yapmıştır: “Üyelerimizden depremzedelere destek olanlar var. İnanın komisyon bile talep etmiyoruz. Kendi araçlarımızla, vatandaşlarımızı yerleştirebilmek için her türlü gayret ve çabayı sarf ediyoruz. Arada art niyetliler de var. Bunlar mutlaka her kesimde olduğu gibi bizim camiamızda da bulunuyor. Bazı vatandaşlar kendilerinin kiraya vermeye kalktıkları yerlerde oldukça yüksek kira bedelleri istemektedirler. Konya Emlakçılar Odası olarak tüm üyelerimizle birlikte fiyat arttıran hiçbir ev sahibinin evini kiralama yapmıyoruz. Yapmama kararı aldık. Bunun yanı sıra kira bedeli bile almayan veya kira bedelinin yarısını talep eden ev sahiplerimiz de var”.
Bütün bunlara bazı kirli fırsatçıların taşıma ücretlerinde yaptıkları fahiş fiyat artışlarını da eklemek gerekir.
Devletimizin yetkili organlarının bu KİRLİ fırsatçılara izin vermemesi gerekir.
Bu tür uygulamalar, esasen ciğerleri dağlanan, yürekleri yanan, çaresizlik içinde ne yapacaklarını bilemez halde kıvranan vatandaşlarımıza, ASANSÖRCÜLER, taşımacılar ve kiralayanlar tarafından son bir darbenin vurulmasından başka bir şey değildir.
Bunlara vicdansızca ve acıları eşeleyerek yapılan daha başka kirli FIRSATÇILIK uygulamaları da ilave edilebilir. Burada sadece bazı örnek kirli fırsatçılıklara yer verildi.
Burada bahsi edilen kirli fırsatçılıkların bireysel ve toplumsal temelleri, siyasî ideolojik değil, vicdanî/kalbi ve ahlaki tefessüh/kokuşmuşluktur. Elbette ki bu tür kirli işlerin önlenmesine ya da cezalandırılmasına yönelik devlet tarafından önlemlerin alınması icap eder. Fakat asıl köklü ve istikrarlı çözüm, her türlü eğitim ve algılama araçları vasıtasıyla ticari ahlâk ve kültürel değerlerin bireylerin vicdanlarına köklü olarak yerleştirilmesi, bu yolla kötülük yolunun yolcuları yerine iyilik yolunun yolcularının sayılarının çoğaltılmasıdır.