İyi Parti İstanbul İl Binasına Saldırıyı Lanetliyorum
Dün İyi Parti İstanbul İl Binasına elim bir silahlı saldırı gerçekleştirildi.
Saldırgan anında yakalanmış.
Dâhili ve harici güçler, 14 Mayıs seçimlerini sabote etmek için silahlı ve belki de bombalı saldırılar da olmak üzere var güçlerini ortaya koyacağa benziyor.
İyi Parti İstanbul İl Binasına yapılan saldırıda ölen ya da yaralanan kişilerin olmaması sevinilecek bir durum; rabbim bu eylemi gerçekleştirenlere bildiği gibi muamele eylesin.
Öncelikle bu saldırıyı, bütün benliğimle, en şiddetli şekilde kınıyor ve lanetliyorum.
Saldırı kimden kime gelirse gelsin, sadece İyi Parti’ye yönelik değil, milletimizin birlik ve bütünlüğüne, demokrasimize yapılmış demektir.
İyi Parti’nin HDP ile İttifakı
Burada önce bu köşemde İyi Parti HDP ittifakı meydana gelemden yıllar önce yaptığım bazı tespitlere yer vereceğim.
“(HDP)’nin, artık bölgesel, etnik değil, Türkiye’nin bir partisi olduğu izlenimi verilmek istenecek ve bu proje, muhtemelen harici mahfillerde de destek bulacaktır. Bu imaj değişimi sayesinde, PKK ile bütünleşik kimlikten uzak olduğu yönünde bir algı oluşturularak, HDP, CHP’nin çok daha aleni olarak ittifak yapabileceği noktaya getirilmeye çalışılacaktır.
Parti yönetimindeki ve milletvekillerindeki değişim ve dönüşümler neticesinde, İyi Parti’nin, merkez sağı da merkez solu da kucaklayacak merkezde bir parti kimliğiyle, artık Türkiye’nin bir partisi kimliğine büründürülen ve bu yönde algı oluşturulan HDP ile de aleni ittifak edebileceği zemin hazırlanmaya çalışılıyor.
İyi Parti’de bu yeni oluşum kapsamında, milliyetçi çizgideki bazı sembolik şahsiyetler sırf görüntü oluştursun diye korunacak. Ama milliyetçi kimliğin bundan sonraki süreçte, İyi Parti’de etkin olma şansı kalmamıştır. İyi Partide bu şekilde şekillendirilen baskın kimlik, dönüştüğü izlenimi verecek HDP’nin de içinde yer aldığı “millet ittifakı”nın umumi kimliği ile uyumlu olacaktır. Elbette dönüşmüş HDP=İyi Parti olmayacak. Ama HDP yanında, Deva ve Gelecek Parti’nin de içinde yer alacağı bu geniş yelpaze içerisinde İyi Parti’nin de aleni olarak yer alabileceği bir siyasi ittifak atmosferi oluşturulmaya çalışılıyor”.
Yukarıda alıntıladığım paragrafların içinde yer aldığı “CHP, HDP, Saadet Partisi ve İyi Parti Anayasası İnkâr Edildi, İyi Parti’de Neler Oluyor?” başlıklı yazımız 26 Kasım 2020 günü bu köşede (https://www.turktime.com/yazar/chp-hdp-sp-ve-iyi-parti-anayasasi-inkar-edildi-iyi-parti-de-neler-oluyor/15136/) yayınlanmıştı.
Yaklaşık 28 ay önce yazdıklarım, şu anda üç aşağı beş yukarı gerçekleşmiş görünüyor.
Her ne kadar İyi Partili yöneticiler, KIRMIZI ÇİZGİ olarak HDP ile aynı masaya oturmayacaklarını belirtseler de, KIRMIZI ÇİZGİ falan kalmadı.
Alıştıra alıştıra, bu aşamaya gelindi.
Bazen İyi Parti’den milliyetçilik kokan açıklamalar yapıldı ise de, fiili olarak yaşananlar, içinde İyi Parti’nin de yer aldığı Millet İttifakı ile HDP’nin ittifakı ile neticelendi.
Akşener’in Altılı Masayı devirme teşebbüsü akim kaldı. Çok geçmeden, Akşener, Masadan ayrılırken söylediği en ağır ithamları sanki hiç söylememiş gibi, Masaya geri döndü.
Akşener, Masadan ayrıldıktan sonra neler yaşandı; neden Masaya geri döndü; harici güçler ve onların güdümündeki dâhili güçler mi devreye girdi; içeriden bazı mihraklar, bazı kasetleri mi Akşener’in önüne koydu da Masaya geri dönüldü? şimdilik bunlar bilinmiyor.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile ilgili elinde DOSYALAR olduğunu belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, “(Akşener) Masayı devirirse onu sokağa çıkarmam” tehdidinde bulunmuştu. Okuyan, daha sonra CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi ve İyi Parti’den art arda gelen tepkiler üzerine CHP’den ayrıldı.
Bu olayı naklettikten sonra tekrardan sormak istiyorum:
Acaba Akşener, Okuyan’ın bahsettiği dosyalardan birisi ya da daha başka dosyalar önüne konduğu için mi, bazılarının deyimi ile “tıpış, tıpış Masaya geri dönmek zorunda kaldı”? şimdilik kaydıyla bilmiyoruz. İlerleyen tarihlerde de bilinip bilinmeyeceği meçhul.
Ama şu bir gerçek ki, İyi Parti Millet İttifakının ayrılmaz bir parçasıdır.
Millet İttifakı da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP ile ittifak gerçekleştirdi.
İyi Partililer bu ittifakı örtmek için, “Kılıçdaroğlu, CHP genel başkanı olarak dilediği kişilerle ve partilerle görüşebilir; bu onların iç sorunu, bizi alakadar etmez” mealinde sözler söyleseler de, kazın ayağı hiç de öyle değil; şöyle ki:
Bir kere Kılıçdaroğlu, HDP ile sadece CHP adına bir kişisel görüşme yapmadı. Bilakis, Millet İttifakı’nın müşterek Cumhurbaşkanı adayı sıfatı ile HDP ile görüştü.
Nitekim Kılıçdaroğlu ile HDP adına görüşme yapan HDP eş genel başkanları da, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile, Millet İttifakının müşterek (ortak) Cumhurbaşkanı adayı sıfatı ile görüştüklerini açıkladılar.
Diğer yandan, ittifak meselesini salt formel olarak izah etmeye kalkışmak, işin gerçekliğinin üzerini örtmek manasına gelir.
Esasen seçimlere yönelik ittifak iki şekilde gerçekleşir.
Birincisi, partiler, TBMM seçimlerine ortak liste ile katılarak ittifak gerçekleştirirler. Nitekim Millet İttifakı içinde yer alan Deva Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi ile CHP arasında CHP listesi üzerinden bu şekilde bir ittifak yapılıyor. İyi Parti, bu şekildeki bir ittifak içinde yer almıyor. Bir diğer ifadeyle İyi Parti kendi amblemi ile seçimlere katılacak.
İkincisi, Cumhurbaşkanı adayının desteklenmesi şeklindeki ittifaktır.
Millet İttifakı’na üye partilerin, ikinci tür ittifak bağlamında iki tür hedefleri vardır.
(1) Cumhurbaşkanı seçilmesi için, Millet İttifakı partileri üyelerinin Kılıçdaroğlu’na oy vermelerinin sağlanmasıdır. Millet İttifakında, seçimlere yönelik en büyük amaç budur.
(2) Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, ülke yönetiminde ittifak ortaklarının hangi pozisyonda yer alacakları ile alakalıdır.
Millet İttifakı, bütün bu amaçlara yönelik protokolleri yapmış durumdadır.
Gelelim İyi Partili Millet İttifakı’nın HDP ile olan ittifakına.
Millet İttifakı adına yapılan açıklamalarda HDP’nin Millet İttifakı’nın bir üyesi olduğu yönünde bir açıklama yapılmış değildir. Esasen bu şekilde bir formel ilişkiden de söz edilemez. Ama ittifaklar sadece formel ilişkilerden ibaret değildir.
Kitabın TAM ORTASINDAN KONUŞMAK gerekirse; Millet İttifakı’nın resmî müşterek adayı Kılıçdaroğlu’dur. Bu formel bir ittifak görüntüsüdür. Bir de bu formel ittifakı tamamlayan fiili (de facto) ittifak ve birliktelik söz konusudur. O da Cumhurbaşkanlığına aday göstermeyerek, HDP’nin Kılıçdaroğlu’nun destekleme kararı almış olmasıdır. Yani, HDP’li seçmenler de, İyi Partili, Saadet Partili, Deva Partili, Gelecek Partili, CHP’li seçmenlerle birlikte Kılıçdaroğlu’na oy vereceklerdir. Bunun adı İyi Partili Millet İttifakı ile HDP arasında tesis edilen fiili (de facto) bir ittifaktır.
Yani Millet İttifakı üyesi her bir parti gibi İyi Parti de HDP ile ittifak yapmış görülüyor. İyi Partili yöneticiler tarafından İttifaktan uzak görüntü vermeye yönelik yapılan her bir açıklama, GÜNEŞİN BALÇIKLA KAPATILMASI çabasından başka bir şey değil.
Esasen İyi Parti, ülkücü-milliyetçi bir parti olan MHP’den kopan taban ve yöneticiler tarafından kuruldu.
Ama bu parti, geldiği son pozisyonla, Türk milliyetçisi ve ülkücü kimliğin en uzağına savruldu. Hatta bu parti, fiilen Kürt ırkçıları ve ayrılıkçıları, bir diğer ifadeyle, eli kanlı terör örgütü PKK’nın siyasi kanadını temsil eden ve en az PKK kadar karanlık ve terörden sorumlu olan HDP ile aynı masayı paylaşmaktadır.
Bu görüntüler, çoğu milliyetçilerin, ya partiden uzaklaşmalarına sebep oldu ya da bu kesimler bilinçli olarak İyi Parti’den teker teker uzaklaştırıldılar. Bunun son örneğini, İyi Parti İstanbul Milletvekili olan ve bu partide milliyetçi kanadı temsil eden Yavuz Ağıralioğlu’nun istifası teşkil etmiştir. Ağıralioğlu, İyi Partili Millet İttifakı’nın PKK’nın siyasi temsilcisi HDP ile olan ittifakına yönelik çok ağır ve yerinde, haklı, tutarlı eleştiriler yaptıktan sonra bu partiden istifa etti.
Bu istifa İyi Parti içinde depreme sebep oldu ise de, bu istifa işi SESSİZLİK içinde soğutulmaya çalışıldı. İyi Parti İstanbul İl Binasına yönelik silahlı saldırı, bu örtme işini çok daha kolaylaştırdı. Derhal, bu saldırı sebebiyle yapılan, AK Partiye yönelik salvolar, tehditler, korkmuyoruz söylemleri ile hem Ağıralioğlu’nun istifasının tahribatının, hem de HDP-İyi Parti ittifakının perdelenmesi amaçlandı.
Tekrar ifade etmek istiyorum, İyi Parti İstanbul İl Binasına yapılan saldırıyı, en az İyi Parti’liler kadar lanetliyorum. Fakat bu perdeleme işi, lanetlemeden tamamen farklıdır. Bu saldırıya bağlı olarak yapılan perdeleme işi, saldırının siyasî ranta dönüştürülmesi, bazı kirli ilişkilerin üzerinin örtülmesi çabasıdır.
Şu soruyu tekrardan sormak istiyorum: “İyi Parti’nin kırmızı çizgileri nerede kaldı”?
Ya da aslında İyi Parti’nin ta baştan itibaren böyle bir kırmızı çizgisi var mıydı; bu çizgi söylemi sadece kamuoyunun zihinlerinde algı oluşturmak maksatlı mı idi?
Bu sorular, zihinleri kurcalamaya devam ediyor ve hiç de öyle kırmızı çizginin var olduğu gibi bir gerçekliğin olmadığı kanaati zihinlerde baskın hale geliyor.
Neden mi? Şöyle:
HDP, Millet İttifakı ile gerçekleştirdiği güç birliğini durduk yere yapmış değildir.
HDP adına yapılan açıklamalar, Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde, Apo’nun hürriyetine kavuşturulacağı, terör suçundan hükümlü Demirtaş’ın cezaevinden çıkarılacağı, PKK’ya yönelik operasyonların bıçakla kesilir gibi kesileceği, “100 yıllık dönem sonunda Cumhuriyetin değiştirileceği”, özerkliğin ilan edileceği yönündedir.
Akşener’in, HDP’li Ahmet Türk’ün Apo’nun hürriyetine kavuşturulacağı yönündeki sözlerine karşı söylediği “Nevruz sevginin, kardeşliğin ve birliğin günüdür; katile özgürlük dilenme günü değildir” şeklindeki sözlerinin de esasen bir anlamı yoktur.
Çünkü, HDP’nin içinde yer aldığı bir denklemde, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, Millet İttifakı ile bütünlük içinde görevini sürdürmesi, her şeyden önce HDP’nin taleplerini karşılamasına bağlıdır. Neticesi, PKK’lıların Kürdistan dedikleri bölgenin bağımsızlığına ve ülkemizin bölünmesine varması ile neticelenmesi planlanan “özerklik”, demokratiklik görüntüsü altında ilan edilecektir. İyi Partili yöneticilerin bunu görmemesi için KÖR olmaları gerekir. Ama hiçbir İyi Parti’li yönetici kör falan değil. Bunu çok net bir şekilde gören Ağıralioğlu, aslında sadece İyi Parti’den değil, İyi Parti’nin de içinde yer aldığı PKK’nın siyasi kanadı HDP’li ittifak konsorsiyumundan ayrılmış oldu. Bu sebepledir ki bu kopuşun çok anlamlı olduğu kanaatindeyim.
Özet olarak ifade etmek gerekirse, İyi Parti ne kadar HDP ile ittifak görüntüsünden uzak durmaya çalışsa da, tabiri caizse PRESLENE PRESLENE HDP ile İttifakın içinde yer almak durumunda kaldı.
Bu HDP ile İttifak işi, İyi Partililerin gönüllü istekleri ile mi oldu, yoksa bazı harici ve dâhili güçlerin zorlamaları ile mi bu ittifak sağlandı, bu işte bazı kasetler, kirli dosyalar İyi Parti liderinin önüne konuldu mu?
Bütün bu soruların şimdilik cevabını en azından ben bilmiyorum.
Ama bütün netliği ile bir gerçeklik var ki, artık 28 ay önce haberini verdiği İyi Parti-HDP ittifakı, fiili zeminde aleni olarak kendini göstermektedir. Bunun inkârı, mutlak ve aleni olan gerçekliğin tamamen perdelenmesi çabasından başka bir şey değildir.
Seçmenlerimizin bu gerçekliği görerek oy vermeleri gerekiyor.
Elbette ki, seçmenler, hür iradeleri ile İyi Partiye oylarını vereceklerdir. Bu, onların demokratik hakkıdır. Fakat tek temennim, seçmenlerin oylarını bu aleni gerçekliği bilerek ve görerek vermeleridir.
Eh ne diyelim! Bir kişi hem Türk milliyetçisiyim, hem PKK, bu ülkeye en büyük zararı ve tahribatı yapan en büyük düşmanımız deyip hem de bu terör örgütünün siyasi kanadı olan ve doğrudan Kandilden yönetilen HDP ile aleni ittifak yapan İyi Partiye oy verirse, içinde bulundukları bu derin ve dramatik çelişkileri görerek, ibretle seyretmek düşer bize.
Son bir ilave daha yapmak istiyorum.
Millet ittifakının fiili bileşenleri sadece “HDP eklemesi”nden ibaret de değildir. FETÖ ihanet şebekesi militanları tüm güçleri ve sesleri ile Millet İttifakına DESTEK açıklamaları yapıyorlar. Bitmedi, PKK’nın DAĞ Kadrosu, kendilerinin siyasi temsilcileri konumunda olan HDP’nin desteğini tamamlayıcı mahiyette Millet İttifakına avazları çıktığı kadar bağırarak DESTEK açıklamaları yapıyorlar. Eli kanlı terör örgütü DHKP-C militanları, yöneticileri aynı desteği esirgemiyorlar. Tüm bu destekler küresel EMPERYAL GÜÇLER tarafından verilen GÜÇLÜ DESTEKLERLE tamamlanıyor. Anlayacağınız, 14 Mayıs 2023, bir seçim olmanın ÇOOOK ama ÇOOOOK ötesinde bir şey görünüyor. Takdir NECİP MİLLETİMİZİN!!!
Bu sebepledir ki, 14 Mayıs seçimleri, ülkemiz adına çooook büyük hadiselere gebedir.
Ya HDP destekli Millet İttifakının kazanması halinde, HDP’nin, harici emperyal güçlerin ve terör örgütlerinin aleni bir şekilde desteklediklerini açıkladıkları bir kişi, onların güdümünde bu ülkeyi yönetecek ya da yönetemeyecek, ülke bir uçuruma sürüklenecektir ya da aksi yönde gelişmelerin yaşanacağı bir netice ortaya çıkacaktır.
İkinci seçeneğin gerçekleşmesi, harici güçler için bir hayal kırıklığı, tüm planlarının bozulması ya da ileriye ertelemesi ile neticelenecektir.
Yazımızı İbrahim Hakkı Hazretlerinin şu mısraları ile noktalayalım:
Hak, şerleri hayr eyler; Zannetme ki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler; Mevlâ görelim neyler; Neylerse, güzel eyler...