Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
TERÖR ÖRGÜLERİ İÇİN ÖNEMLİ OLAN İDEOLOJİ DEĞİL KULLANILIR APARAT OLMALARIDIR
Adnan Küçük
YAZARLAR
22 Ocak 2024 Pazartesi

TERÖR ÖRGÜLERİ İÇİN ÖNEMLİ OLAN İDEOLOJİ DEĞİL KULLANILIR APARAT OLMALARIDIR

 

 

TERÖR ÖRGÜLERİ İÇİN ÖNEMLİ OLAN İDEOLOJİ DEĞİL KULLANILIR APARAT OLMALARIDIR

Yer kürede çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren sayısını bilemediğimiz kadar terör örgütü mevcuttur. Bu örgütlerin bir kısmı konjonktürel olarak ortaya çıktıktan sonra, zamanla unutulup gittiler. Bir kısmı, uzunca süre varlığını sürdürmektedir.

Türkiye’de terör örgütlerinin kanlı eylemlerinden en çok etkilenen ülkelerden biridir.

Önce terör örgütleri ile alakalı bazı temel belirlemeler yapacağız; bu belirlemeler olmaksızın terör örgütleri ile alakalı yapılacak teşhislerin isabetli olma şansı yoktur.

* Günümüzde uzun süre aktif, etkin ve yaygın eylemlerle varlığını koruyan hiçbir terör örgütü, harici güçlerin yönlendirmesinden bağımsız bir kimliğe sahip değildir. bu sebepledir ki, harici güçlerin desteği olmaksızın terör örgütlerinin uzun süreli yaşama ve başarılı olma şansları yoktur.

Mesela İspanya’da ETA diye bir terör örgüt vardı. Bu örgüt, İspanya’da onlarca kanlı terör eylemelri gerçekleştirdi. ETA terör örgütünün siyasi uzantısı olan, bizdeki PKK’nın uzantısı eski adıyla HDP’ye, şimdiki adıyla DEM’e benzer partileri de mevcuttu. Bu terör örgütü ve uzantılarına harici destekler olmadığı için, artık bu örgüt başını bile kaldıramıyor.

Benzer durum İrlanda’da geçmiş yıllarda faaliyet gösteren İRA terör örgütü için de söz konusudur. Çok sayıda terör eylemleri gerçekleştiren bu örgüt de, harici destekler olmadığı için, kendisini pasifize etmek durumunda kalmıştır.

Artık bu iki ülkedeki terör örgütlerinin eylemlerinden söz edilmiyor; çünkü bunu yapacak ne güçleri var ne de harici güçlerin yönlendirmesi söz konusudur.

Gelelim başlangıçta Türkiye’nin parçalanması için kurdurulan, şu anda hem Türkiye’ye karşı hem de Suriye’nin bölünmesi için faaliyetler gösteren PKK ve uzantılarına.

Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, PKK’nın ilk kuruluşu ve şu andaki faaliyetleri ile alakalı olarak şu çarpıcı sözü söylemiştir:

“Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin Hafız Esad rejimine Bekaa Vadisi’nde kurdurduğu Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK, günümüzde tarihin bir ironisi olarak, yine Suriye’de Amerika ve Batı’yla iş birliği yaparak, Suriye’yi bölmek için çalışmaktadır”.

Burada PKK ile alakalı çelişkili görünen bazı tuhaflıklara yer vereceğiz.

* PKK terör örgütünü kurduran devlet, eski Marksist-Leninist Sovyetler Birliğidir.

* PKK’yı Sovyetlerin yönlendirmesi ile kuran ise Suriye’de Hafız Esad yönetimindeki Baas rejimidir. Bu rejimin PKK’nın kurulduğu dönemlerde Sovyetlerle çok sıkı bir şekilde dostane ilişkileri mevcuttu. Yani Sovyetler Birliği-Suriye Baas Rejimi-PKK arasında bir proje ve ideolojik birliktelik ya da benzerlik söz konusu idi.

Marksist-Leninist eğilimli olduğu söylenen PKK, son yıllarda, kuruluşundan etken olan ideoloji ile çelişik şekilde çok tuhaf amaçlara hizmet etmektedir. Şöyle ki;

Birincisi, Marksist-Leninist unsurlardan oluştuğu söylenen PKK terör örgütü, son yıllarda, Marksizm-Leninizm’in en büyük düşmanı olarak bilinen Amerika’nın mutlak hizmetinde ve kontrolünde hareket ediyor; bu durum sizlere de tuhaf görünmüyor mu?

İkincisi, başlangıçta Marksist-Leninist Sovyet rejiminin yönlendirmesi ile Sovyetlerin dostu Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın Türkiye’yi bölmek maksadıyla kurduğu PKK, şu anda Suriye’nin bölünmesine aracılık ediyor. Hafız Esad’ın oğlu Beşşar Esad da bu duruma hiç itiraz etmiyor. Hatta itiraz etmek bir yana, Şam rejimi, Amerika’nın mutlak güdümünde faaliyet gösteren PKK ve uzantıları tarafından Suriye’nin toprakları içinde çıkarılan petrol ve enerjiyi, bu terör örgütünden satın alıyor, bu terör örgütüne milyonlarca Dolar para ödüyor. Bu durum da sizlere çelişkili ve tuhaf görünmüyor mu?

Üçüncüsü, Sovyetlerin bir zamanlar Esad rejimine kurdurduğu PKK’yı şu günlerde Suriye’yi bölmek için kullanan ülke, Sovyetlerin en büyük rakibi ve düşmanı olarak bilinen Amerika’dır. İdeolojik olarak Marksist-Leninist kimliği ile bilinen ya da bu kimliğe sahip görünümlü olan bir terör örgütü olan PKK, Marksizm-Leninizm karşıtı bir rejimin vekâlet aparatı olarak işlev görüyor; bu durum da sizlere tuhaf ve çelişkili görünmüyor mu?

Benzer durum, DEAŞ, İŞİD, ELKAİDE, TALİBAN vd. için de söz konusudur.

O zaman gerçekliklerin tespit edilerek ortaya konulması için şunlar da söylenebilir:

* Terör örgütlerinin görünür kılınan “ideolojileri” sadece bir “görüntü” vermekten ibarettir.

* Terör örgütlerinin ideolojik görüntüleri genellikle belirli maksatlarla hedef saptırmayı amaçlayan birer “kamuflaj”dır. Bir diğer ifadeyle, mesela aşırı dinci (DEAŞ gibi) olarak yaftalanan bir örgüt, gerçekte tamamen ait olduğu söylenen dini ve mensuplarını baltalamak için kullanılabilmektedir.

* Terör örgütlerinin ideolojilerinden ziyade neye hizmet ve aracılık ettikleri önemlidir.

Bir atasözümüz var:

“Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”.

Benzer bir söz terör örgütleri için de şu şekilde söylenebilir:

“Bir terör örgütünü besleyen, destekleyen, yönlendiren dış güçleri söyle, ben de bu terör örgütünün kime vekillik ettiğini, sahibinin, hamisinin kim olduğunu sana söyleyeyim”.

* PKK, her ne kadar başlangıçta Sovyet rejimi tarafından kuruldu ise de, günümüzde insan hakları ve demokrasi şampiyonu olarak “caka satan”, terörizmi desteklemeyi insan haklarının inkârı olarak niteleyen Amerika tarafından bir vekâlet savaşı aparatı olmanın çok ötesinde kullanıyor. Amerika PKK’yı, ordusunun Suriye ve Irak’taki birimleri gibi kullanıyor.

Bütün bunlar göstermektedir ki, Amerikan yönetimi için insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, terör karşıtlığı, insancıllık, insan onuru, hakkın ve haklının korunması, devletlerin uluslararası ilişkilerdeki egemenliği ve hukuki eşitliği vb. değerler, Amerikan çıkarları söz konusu olduğunda feda edilebilir, Amerika’nın çıkarları için her türlü terör eylemi meşrudur.

Bütün bunların hakikatteki manası, samimiyetsizliktir, ikiyüzlülüktür, bütün insani değerlerin kendi lehine hayâsızca istismarıdır.

Bu politikaların temelinde, şu gayrı insani etken anlayışlar yer almaktadır:

* Temel politikalarda nihai hedef, haksız da olsa menfaatlerin korunmasıdır; bunun neticesi şudur: “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır; bu siyaseti benimseyen bir devletin haksız da olsa menfaati için vermeyeceği zarar yoktur”

* Devletler arasındaki ilişkilerde geçerli olan mücadele ilkesidir. Bu mücadelede güçlü olan yaşar ve haklıdır; ölenin ya da zayıfın korunacak hiçbir hakkı mevcut değildir. Haklı olanlar değil, haksız da olsalar güçlü olanlar haklıdır.

Bugün Amerika denilen ülkenin işgalci ve sömürgeci politikaları belirleyip tatbik eden yöneticilerinin uluslararası ilişkilerde, insan hakları, adalet, hukukun üstünlüğü ve benzeri ilke ve değerlerden söz etmeye kesinlikle hakları yoktur; çünkü bu değerleri terör örgütleri aracılığıyla en çok ve ağır şekilde ihlal eden ülke Amerika’dır.

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ADNAN METİN
 24 Ocak 2024 Çarşamba 21:59
Yorumunuz:METİN SAYIN HOCAM TÜM YAZDIKLARINIZA KATILIYORUM BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ KOLAY GELSİN. SELAMÜNALEYKÜM.
 ADNAN METİN
 23 Ocak 2024 Salı 20:14
ADNAN METİN SAYIN HOCAM TÜM GÖRÜŞLERİNİZE KATILIYORUM BAŞARLARINIZIN DEVAMINI DILIYORUZ.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime