İstinye’den canlı yayın!
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 18 Ocak’ta İstinye’de bir lokantada gazetecilerle yemek yedi.
Evet, bu gizli toplantı değildi ama bir vatandaşın tesadüfen cep telefonundan çektiği görüntüler olmasaydı, kamuoyunun haberi olmayacaktı.
Yemekle ilgili hiçbir gazeteci bilgi vermediği gibi, ne konuşulduğuna dair köşesinde kalem de oynatmadı.
Bu yüzden toplantıya, yarı gizli dememiz daha uygun düşebilir.
Yemeğe katılan gazeteciler; Sedat Ergin, Nazlı Ilıcak, Oral Çalışlar, Aslı Aydıntaşbaş, Kadir Gürsel, Fatih Çekirge, Ahmet Hakan, Mehmet Altan ve Nuray Mert oldu.
Haber kaynağım toplantıdan çok ilginç bilgiler aktardı.
Spordan siyasete, hatta magazine kadar kahkahalar eşliğinde sohbet edilmiş.
En ciddi konuları gülerek konuşmuşlar.
1 saati geçen yemekli toplantının en can alıcı konuşması, İstanbul trafiği sohbetinden sonra gelmiş.
Orta yaşı bir hayli geçmiş bayan gazeteci, Demirtaş’a,“Selahattin Bey siz bu hükümetin barış sürecinde samimi olduğuna inanmıyorsunuz değil mi?” sorusunu yöneltir.
Daha doğrusu, kendi kanaatini, sorunun içine gizler.
Demirtaş, önce başıyla onayladığı soru/yoruma şu yanıtı verir;
“Bizim ne istediğimiz açık. Samimi olsalar müzakere edilecek çok şey yok! İki günde biter bu iş!”
Topu güvenli sahada çevirdiğini gören bayan gazeteci, provokatörlüğün zirvesine çıkar;
“Kandil olmasa hükümet sizi yutmuştu! Öcalan sallanıyor! Kandille aranızı bozmayın!”
Demirtaş bu sözü de kafasıyla onaylar ama yorum yapmaz.
Şu sözlerin dehşetine bakar mısınız?
Bir gazeteci, bir parti liderinden; süreci provoke etmesinin yanında, silahlı terör örgütü ile arasını iyi tutmasını öğütlüyor!
Bir gazetecinin hükümete muhalif olması son derece anlaşılır bir tavırdır.
Daha da ötesi; Hükümetlerin her dediğine doğru diyen bir gazetecilik duruşu, problemli bir duruştur.
Bunların hepsine eyvallah ama sırf hükümete muhalif olacağım diye, bir milletin kaderiyle oynamak, terör unsurlarını devlete/hükümete karşı kullanmaya yeltenmenin adı asla gazetecilik olamaz!
Talat Atilla/Güneş