Kur’an, terör ve teröre destek veren her unsuru, kesin bir dille lanetlemiştir.
Dinimiz; savaş ortamında bile kadınların çocukların, yaşlıların, ibadetleriyle meşgul olan din adamlarının öldürülmemesini, ibadethanelerine zarar verilmemesini öğütlemiştir.
Suçlu suçsuz ayrımı yapmadan her inançtan masum insanların canına kasteden, çevresine korku salan, malına zarar veren, toplum düzenini bozan terör ve anarşi bir insanlık suçudur ve dinimizce kesin olarak yasaklanmıştır.
Georgetown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve İslam Çalışmaları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. John L. Espesito, BM’de 2004 yılında Prof. Dr. Richard Falk, ile birlikte yaptığı tarihi konuşmada, Batı medyasının Müslümanlara karşı önyargı oluşturduğuna dikkat çekmişti.
Prof. Dr. Esposito, İslam’ın terörü kesin bir dille reddettiğine açıklık getiren makalesinde fikir ve yorumlarını şu cümlelerle kaleme almış:
- Bu konu süregelen İsrail-Filistin çatışmaları nedeniyle yeniden ön plana çıktı. Peygamberi gelenekler (Hz. Muhammed’in kelimeleri ve eylemleri hakkında anlatılanlar) net bir biçimde ve tümüyle intihar saldırısını yasaklar. (…) Tarihi olarak, hem Sünni, hem de Şii Müslümanlar genel olarak intiharı ve terör eylemlerini yasaklamışlardı.
Ne Fransa, ne de başka bir ülkede yapılan ve yapılacak olan her türlü terör eylemi İslam’ın değil, Deccal ’in malıdır.
Ya Avrupa terörü?
- ve 2. Dünya savaşını başlatan, Hiroşima ve Nagazaki’ye bomba yağdıran, Kuzey ve Güney Amerika’da 150 milyon Kızılderi’liyi katleden, Irak’ta yüzbinlerce insanı öldüren, tecavüz eden, Filistin ve Bosna’yı kana bulayarak, devlet terörüne ne diyeceğiz?
Avrupa, bu konuda yüzleşmeden sıfatı ne olursa olsun, terörün biteceğini düşünmek saflık değil mi?
Talat Atilla/Güneş