Yan gelip yatma sendromu
Kandil'in "Gösterilerde maske takılmayacak, Molotof atılmayacak" açıklamasından bir gün sonra Cizre olaylarının gerçekleşmesi, PKK’nın ağır yaralı imajına yeni bir darbe daha vurdu.
PKK, Cizre olaylarını gençlik kolu Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YDGH) ve ajan unsurlara yüklemeye çalışıyor ama bu tez, “HDP belediye işçileri hendek kazdığı gibi belediyeye ait binalardan da Kürtlere ateş açmadı mı?” sorusuyla çöküyor.
PKK’yı bu süreçte iyi niyetli olarak görmek için örgüte ait tüm geçmişi bir kalemde silmemiz lazım.
Madem bu mümkün değil, soruyu daha da basitleştirerek yanıt arayalım;
PKK, neden çözüm istemez?
Bu sorunun onlarca cilt kitaba sığmayan yanıtlarını, konunun uzmanları elbette daha iyi bilir ama sosyolojik bir derinliği daha olduğunu düşünüyorum.
PKK’nın lider ve dağ kadrosu, hayatını mermi sıkarak kazanan insanlardan oluşuyor.
Çoğumuz için korkunç gelen dağ ortamı, PKK için artık bir yaşam biçimi.
Şehirde elde edemediği statüyü, dağ ortamında kolayca elde edebildiğine inanıyor.
Kendisine göre olgunlaştırdığı Köroğlu öyküsüne sarılmanın, şehirde yaşamaktan bin kez daha ruhunu beslediğini düşünüyor.
Yalnızca ruhunu mu?
Elbette midesini de…
Gelmek istediğim noktayı daha minimal izah etmeye çalışayım;
Hayatında bir kez dahi vergi vermeyen, her hangi bir işte tek gün çalışmayan, bir tek kişi istihdam etmeyen binlerce dağ kadrosunun, günlük yaşama katılmayı arzu edeceğini düşünür müsünüz?
Kendisi için ütopya gördüğü bir hayatı, sıradan Kürt çocukları için de istemeyen bir PKK var karşımızda.
PKK, bundan sonra da bu ve benzeri eylemleri yaparken farklı mazeretleri masaya koyacaktır ama çözüm sürecinde dile getirmediği alt dilin zihin paradigmasının, “Yan gelip yatma sendromu” olduğunu düşünüyorum.
Talat Atilla/Güneş