Aklanma aracı ‘İnfaz Listeleri’ ve Sözcü meselesi!
Haftada bir kez matbuata düşen, ”İşte FETÖ’nün ölüm listesi” masalının bize anlattığı çok hikaye var aslında.
FETÖ’cü olduğunu gizlemek isteyen devlet, hükümet üyeleri ve bürokratların sızdırdığı kesinlikle yalan listeler bunlar.
Bu listelerin yalan olması, FETÖ’nün ölüm listesi olmadığı anlamına elbette gelmez ama adını, ruhunu bile gizleyen bir terör yapısının çarşaf çarşaf infaz listesini ortalık yerlerde bırakacağını düşünmek aklı çöp kutusuna atmaktır.
Peki, neden sık sık bu yalan infaz listeleri yayınlanıyor?
Çemberin daraldığını gören kriptoların , “Bak benden şüpheleniyorsunuz ama FETÖ beni de öldürecekmiş!” diye çocukça bir algı oluşturmaya çalıştığı çok açık.
Çocukça çünkü, kendileri dahil kimse inanmıyor. İnanmıyor da neden yapılıyor?
Başka çareleri yok. Ya tutarsa? Tutmaz…
Güvenceleri; Devleti yönetenlerin saflıkları ve halen kritik, çok kritik yerde görev yapan kripto fetö unsurları.
Fetö ile mücadele ettiğinden şüphe duyulmayan isimlerin arasına kendilerini sıkıştırarak kurtulacağını zannediyorlar. Zannediyorlar diyorum, kimse yutmuyor diyorum ama her nedense karar vericilerin bu çocuksu hamleleri yutacağından pek eminler!
SÖZCÜ MESELESİ
24.4.2010 tarihinde Yenişafak yazarı Fehmi Koru’nun, “Sözcü’nün patronu cemaat evlerinde yetişti!” sözleri ile başladı her şey.
Şaşırtıcıydı. Atatürk ilkelerine bağlılığı ortada olan; başta Rahmi Turan, Emin Çölaşan ve Yılmaz Özdil gibi cemaat ile yan yana anılması hasımları tarafından bile iddia edilemeyecek yazar gurubuna sahip Sözcü’den söz ediyoruz.
Başkası söylese derhal burun kıvrılabilirdi ama bu iddia cemaatin göbeğinde olan Fehmi Koru’ya ait olunca gündem yapmayı başardı.
Yalnız bu noktada gözden kaçan güçlü bir ayrıntı var.
Sözcü gazetesi şayet cemaatin gizli gücü ise, cemaatin en önemli yazarı bu gizli gücü niye deşifre etti?
Öyle ya! Cemaatin beslendiği damar gizlilik değil mi? Deşifre olan güç, artık güç olabilir mi?
FETÖ unsurları yanlarına çekemedikleri Sözcü’yü imha etmek için Fehmi Koru’ya bir görev vermiş olabilirler mi acaba?
Sözcü’nün sıkıştırıldığı başka bir nokta da; 15 Temmuz alçak darbe teşebbüsü günü Sözcü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı yeri işaretlemiş olması.
Doğrusu bu haber problemli görünüyor.
Darbeden 20 saat önce Erdoğan’ın tatil yaptığı villa’nın önünde güvenliğin nasıl alındığını detaylandırmak, güvenlik kameralarının açılarının yerlerini yazmak, güvenlik görevlilerinin “Dron” ile yaptığı Erdoğan’ı koruma çalışmalarını deşifre etmek, güvenlik gerekçesi ile branda ile kapatılan yerleri bile yazıya aktarmak en hafif deyimi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı koruyan güvenlik güçlerini ağır zaafa düşürmek değil midir?
Erdoğan’ın terör örgütlerine hedef olduğu bilinmiyor mu?
Evet, geçmişte de basından kaçmak için gizlenen Başbakan ve Cumhurbaşkanları için, “Özal’ı Göcek’te yakaladık!” benzeri haberleri çok okuduk ama hiçbir haberde bu kadar detaya inilerek sınırların ihlal edildiğini hatırlamıyorum.
Bu kötü bir gazetecilikti.
Sözcü ile ilgili ayrıntı ya da başka kanıtlar var mı, yok mu bilmiyorum.
Gördüğüm gerçeklik üzerinden değerlendirme yapıyorum ki;
Sadece bu kötü haber ve Fehmi Koru iddiası ile Sözcü kapatılmak isteniyorsa basın tarihi adına talihsizlik olur.
Erdoğan’ın yerini ince ayrıntıları ile deşifre eden haberin mahkemeye taşınması anormal görünmüyor. Çünkü, deşifre edilen yerde Erdoğan’ı vurmak isteyen bir çete ile yüzleşti Türkiye.
Bu haberi yapan muhabirin başka bir kastı var mı, yok mu onu bilemeyiz ama şayet bu sadece kötü talihsiz bir haberse ve işgalcilerle bağlantısı yok ise, Sözcü’nün bu kötü haberle kapatılması vicdani olmaz.