Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Tartışmalarımızı Somutlaştıralım mı?
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
12 Ocak 2011 Çarşamba

Tartışmalarımızı Somutlaştıralım mı?

Galiba e-dergah olarak internetin en seviyeli ve katılımcı köşesiyiz. Ben bundan dolayı gururlu ve çok mutluyum, ama asıl başarı ve mutluluk payının size ait olduğunun da farkındayım. Sizlere kalbi teşekkürler.

Geçen gün tüm yazı ve yorumlarımızla ilgili genel bir değerlendirme yaptığımda şunu gördüm; genel olarak düşüncelerimiz iki kısma ayrılabilir. Bu durum doğal olarak mevcut siyasi ayrışmaya da uygun. Görüşler şöyle;

1-Devleti, sistemi hemen değiştirelim, olmakta olan değişim de olumludur.

2-Değişim iyi ama şimdiki bilinçsiz ve gayrı milli değişim bizi felakete götürür, götürüyor.

Bunlar bizim soyut düşüncelerimizin basit birer cümle ile ifadesi.

Ortak ve olumlu nokta değişimin herkes tarafından bir şekilde kabulü.

Ortak ve olumsuz olan nokta ise hemen herkesin “karşı taraftakini” hain, satılmış, dinsiz, hırsız, statükocu gibi kavramlarla nitelemesi.   

Tabi, yorumlarımızı başka yönlerden de kategorize etmek mümkün. Ben sonuçta sistem ve devlet reformu noktasında tartışmalarımızın yoğunlaştığını görerek bu değerlendirmeyi yapıyorum. Devletin veya sistemin değişimi noktasında kesişen düşüncelerimizi ise şöyle somutlaştırıyorum;

Cumhuriyetin kuruluşunda oluşturulan kurumlardan en fazla tartışma konusu yaptıklarımız, eleştirip, hassasiyet gösterdiklerimiz son tahlilde laiklik ve üniter yapı. Demokrasi de dahil olmak üzere tüm tartışmalarımız sonuçta bu iki kuruma dayanıyor.

Bunları daha da somutlaştırırsak özellikle laiklik kurumunun nasıl değişeceğini tartışırsak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırıp, tekke ve zaviyeleri serbest bırakma (Alevi sorununu da unutmadan), üniter yapı konusunda da özerk-federal bir yapıya geçme noktasına geliyoruz.

Kısaca ve kafaları karıştırmadan tekrar ifade etmeye çalışayım; Son yıllarda Türkiye’de ki siyasi tartışmaların ve bizim aynı paralelde e-dergah’ta yaptığımız tartışmaların kesişen noktası değişim ve değişimin somutlaşan iki noktası laiklik ve üniter yapı. Laiklik konusunda ki Cumhuriyet kurumu Diyanet işleri Başkanlığı, üniterlik konusunda ise talep özerklik veya federal yapı. Tartışmalarımızı uzatmadan bu iki somut konuya getirelim ve tartışalım diye düşünüyorum. Değişimi gerçekte ne kadar istiyoruz, değişim düşüncemizi ne kadar somutlaştırabiliriz? Çünkü sanmıyorum ki kimse değişimi safiyane bir şekilde sistem aynı kalacak sadece kadrolar değişecek, seçkinci kadrolar yerine halk çocukları gelecek ve yargı, asker, yasama, yürütme mükemmel işleyecek gibi alsın. Türkiye’de değişimin özellikle iki dinamik unsuru var; cemaatler ve Kürtler. Liberaller ve diğer kesimler bu iki toplum kesimine destek veya yardımcı oluyorlar. Bu iki kesimin ise değişimden anladıkları ve amaçladıkları demin işaret ettiğim laik ve üniter yapıda değişim noktasında. Önümüzdeki hafta Pazartesi laiklik ve Diyanet kurumu, Çarşamba ise özerklik ve federallik konusunu bu bakışla tartışalım diye düşünüyorum.

Doğal olarak bu yazıya yapacağınız yorumlar da bu konuda yol gösterici ve etkili olacak. Biz maalesef aynı kavramları farklı algılayan, kavram karmaşası yaşayan bir toplum olduğumuz için tartışmalarımız da sağlıklı olamıyor. Çoğu kez ana konudan sapıyor tali konulara giriyoruz. Bu tartışmaları yaparsak birbirimizi daha iyi anlayacağımızı ve günlük-parti siyasetinin ötesine geçebileceğimizi düşünüyorum. Tabi nihai karar sizindir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 17 Ocak 2011 Pazartesi 10:47
Zihniyetin içeriğinde "LAİKLİĞİN" esamesi yok ise,Ülkenin her sokağının köşebaşına "biz LAİK bir Ülkeyiz" demekle,Ülke Laik olmaz.Sevgili OWLEYE nin de vurguladığı gibi,bir transplantasyon yöntemi ile uygulamaya çalışılan Laiklik,tıpkı CHP nin 1960 lardan itibaren "biz sosyaldemokrat partiyiz" söyleminin "absük" bir şekilde lafta kaldığı gibi,sözde kalmaya devam eder gider.Zihinsel evrime uğrayamayan toplumları,zorlamalarla devrim niteliğinde adımlar attıramazsınız.H.Tahsin.
 Misafir
 17 Ocak 2011 Pazartesi 03:03
OWLEYE, Ornegin Firanda'da Avusturya'da ulkelerini yonetirken aldiklari kararlarda, papanin veya herhangibir din adaminin agzina bakmiyorlar degil mi. Avusturya'daki toplumsal hayat, kanun ve kurallar Firansa ile birebir ayni olmadigini da soyleyebiliriz herhalde. E Avusturya Firansa'nin dogusunda kaldigina gore onlar da oryantalizm mi yapmis oluyorlar. Sonucta insanligin urettigi bir degeri kendi sart ve kosullarina uyarlamak icin snob avrupalilarin urettigi bir kelimeyi kullanmak reva midir..
 OWLEYE
 16 Ocak 2011 Pazar 23:11
Laiklik ise bizim medeniyetimize yapılan organ transplantasyonudur..Operasyondan bir zaman sonra organın dokuya uymadığı ortaya çıkmaya başlamıştır.. ( inönü dönemi ).. Cerrahi bir başarı mevcuttur pek tabii..Sekülarizm den kotarılmış haliyle laiklik de uygulama şeklinden ödün vermiştir..Diyanetin kurumsallaşması ve gayriislami cemaatin de vergileri ile hayatlarını idame ettirmeleri bile laikliğin bu oryantalist yorumunun komedisidir..
 OWLEYE
 16 Ocak 2011 Pazar 23:03
Değişim veyahut devinimler daima ileri yönde olmaz...Akli gelişimin baskılandığı , yoksayıldığı toplumsal gruplar, (gustav le bon a göre ordu cemaat ve tarikat )erk ile ilişkili takıntılarını yapılarına borçlu olduklarından asla toplumun geneline yayılabilecek bir iyileşmenin müsebbibi olmazlar..Sosyal zekanın geç erişkinlikten itibaren hapsedildiği bu tip kurumsal nitelikli grupsal birlikteliklerin temsilcilerinin zanları, ortak çıkara hizmet ettiği aşikar kabullenimleri mevcuttur..
 Misafir
 16 Ocak 2011 Pazar 17:06
"Türkiye’de değişimin özellikle iki dinamik unsuru var; cemaatler ve Kürtler. Liberaller ve diğer kesimler bu iki toplum kesimine destek veya yardımcı oluyorlar. Bu iki kesimin ise değişimden anladıkları ve amaçladıkları demin işaret ettiğim laik ve üniter yapıda değişim noktasında." Yazar Cumhuriyetimizin basbelalarini net bir sekilde yazmis. Buna ek olarak beceriksiz, ongorusuz, cesaretsiz ve dusuk algiya sahip politikaci ve ust duzey burokratlari da sayabiliriz..Yildiray
 Misafir
 15 Ocak 2011 Cumartesi 10:09
03:05 ,yorumcu arkadaşım eksik yazmışsın,müsadenizle ben tamamlıyayım.....çal çırp,soy zulalal,sonrada yüksek/Yüksek tepelerde /temiz temiz AKLAN...Ne Demokrasisi, Demokrasi bu millete fazla,Dipçiği tepelerinden indirmeyeceksiniz.Ne diyor Çetin Paşam,"Tepeleme var,TEPELEME." O günleri özlemle bekliyorum,tepelemenin olacağı günleri özlemle bekliyorum...Mülayim.
 Misafir
 15 Ocak 2011 Cumartesi 03:05
Bravo Mülayim Kardeş. Haklısın. Bu kadar Özgürlük, Bu kadar Demokrasi bu Cahil, Geri kalmış Millete fazla gelir. Bu işler KÜLTÜRLÜ Milletlerin işidir. Bizimkilere yetki versen ilk önce ya babasını keser ya da kardeşlerini!!! Fransızlar ne diyor? Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik!!!Ya Bizimkiler? Benim (memurum)Halkım işini bilir! Çal,çırp,hazine arazilerini yağmala,soy, vergi kaçır,servetleri dışarı yolla, devletini kazıkla, o da yetmedi faize kar payı de Allah'ını kandır!!!
 Misafir
 15 Ocak 2011 Cumartesi 00:28
Sayin Mülayim,sizin bu yaptiginiz sanal alemde demokrasiye bir darptir,iyiki demokrasinin sizin gibi bir bekcisi yok,sende yetki olsa idi karne ile demokrasi verirdin.Bazilari kelle koltuk insanima biraz daha fazla demokrasi ugrasi verirken,Mülayim de burda biraz daha az demokrasi mücadelesi veriyor.Mülayim,sen kesinlikle Ampulcu degilsin ve olamazsin!!
 Misafir
 15 Ocak 2011 Cumartesi 00:09
23:30 Mülayim kardeş,Demokrasinin ve Özgürlüklerin kısıtlı olduğu veya hiç olmadığı bir ülke istiyorsanız,sizi K.Koreye veya İrana gönderelim, isterseniz Suudi Arabistana da gönderebiliriz.Demokrasi ve Bireysel Özgürlükleri, Türk halkına çokmu görüyorsunuz.H.T.
 Misafir
 14 Ocak 2011 Cuma 23:49
Mülayim arkadasim,bu yorumu buraya gönderirken hic iciniz ciz yapmadimi? Daha önceden kendini entel zanneden bir kac kisidende bu tür yaklasimlari medyada takip yapmistik,lütfen bana söylermisiniz bu Necip Millete bunu nasil yakistirabiliyorsunuz? Her seyin fazlasi zarar tezinizide bir daha gözden gecirin, o sizin dediginiz seyler" uyku,asiri yemek ve asiri gülmektir" Kesinlikle hic bir okuyucu ve yorumcu bu yazisindan ötürü Mülayime arti vermesin,eksinin fazlasi zarar degildir:))) BG
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime