Aydınlanma çağının esaslı düşünürlerinden , Amerikan bağımsızlık bildirgesinin teorisyenlerinden ve Fransız devriminin siyasetçilerinden olan Thomas Paine , özellikle Yahudilik ve Hristiyanlığın dinler tarihini yerle yeksan edecek fikirlerini paylaştığı " Akıl çağı " adlı eseri ile zamanında aforoz listelerinde zirveye oynamıştır.., Klasik anlamda ; yaratıcı ve peygamber arasındaki vahiy iletişimini reddeden Paine için vahiy mevcut olup ; Tanrı kelamı denilenin, gözlemlenilen evrenden başkası olmadığı hükmü kabul görür. ( Kendi tanımı ile katıksız bir Deisttir ). İlerleyen dönem filozoflarınca tartışma konusu edilen " ilahi saatçi " örneğinin fikri temellerinden biri de Paine'in risaleleridir.., Benjamin Franklin ve Napolyon'un heykellerinin yapılmasını söyledikleri Thomas Paine'in bir kaç pasajından bahsederek konuya giriş yapabiliriz..;
" Araf'ın icadı ve ruhların rahipler tarafından buradan serbest bırakılması kiliseye para akmasına sebep oldu ; Günah çıkarma , günahların affı ve bir takım haklar sağlanması , böyle denmese veya böyle bir görüntü içerisinde yapılmasa da gelir yasalarına dönüştü ".., Paine'in bahsettiği kilise ritüellerinin Hristiyanlık dinine girişi , bildiğimiz üzere İznik konseyine ve sonrasına dayanan tarihsel süreçlere bağlanabilir... Esasında siyasal ve toplumsal otoriteye dönüşmeyi amaçlayan konseyin din adamları farkında olmadan Hristiyanlığı Tanrısızlaştırmıştır ve imanı mekanikleştirmiştir.., Konuya tekrar dönmeden evvel Paine'in Yahudilik hakkındaki söylemlerine kulak verirsek ; Tevrat yazımlarının Musa peygamberin ölümünden ( M.Ö 1451 ) en az 350 yıl sonra , Yahudi bir din adamıyla başladığını ve bir çok bölümünün de sonraki yıllarda birbirinden habersiz dindarlarca eklendiğini savunur.., Tevratta bahsedilen Musa peygamberin şahsiyeti hakkında kitabı dayanak alırsak , dünyanın herhangi bir döneminde nefret duyulan caniler listesinde ilk sırayı Musa peygambere vermek gerekir diyen Paine ; erkek çocuklarını boğazlama , anneleri katletme ve kız çocuklarına sahip olma eylemlerine cevaz veren bir kişinin peygamber olamayacağını savunur.., Tevrat üzerine birçok tarihsel tutarsızlığı ve itikadi şüpheleri dile getiren yazar bu hususta manalı bir sorgu cümlesini ortaya atar ; " İnsanın kötülüğünü Tanrının emirlerine yüklemekten daha ağır bir küfür olur mu ? ".. Tekrardan Hristiyanlık üzerine tespitlerine dönersek, Paine için Hristiyan kilisesi kuramı ; pagan mitolojilerinin kuyruğuna takılıp yeşermiş bir kuramdır ve pagan dinlerindeki olağanüstü insanların hemen tamamının, değişik tanrılarının oğulları olduğu inancı bu kuramda varlık alanı bulmuştur.., Kuşkusuz Paine'in vurguladığı husus Hristiyanlığın uzak tarihi ile örtüşmektedir.., İznik konseyindeki din adamlarının hemen hepsi pagan veya politeist dinlerden Hristiyanlığa geçenler ve onların evlat ve torunlarıdır.., Oysa Yahudilikten Hristiyanlığa geçen Ebionitler gibi cemaatler bu kilise yapılanmasına karşı çıkmışlardır. Ebionitler , en başta Tanrının oğulluğunu kabul etmemiş olup Yahudi şetiatine bağlı kalmayı seçmişler ve putperest kökenli Hristiyanlarla yaşamayı kabul etmemişlerdir.., Zamanla kutsal kilise otoritesinin dışına itilmekle kalmayıp çeşitli zorlamalar neticesinde Epiphanİus'a göre M.S 375 yıllarında Kıbrıs'a göç etmek zorunda kalmışlardır. ( Yahudi Hristiyanlığı - Hans Joachim Schoeps ).., Bir diğer bakış açısına göre apokaliptik ( Ahir zamana ilişkin ) mesih inancının temelleri de ebionitlere dayanmaktadır.., Onlar Yahudiliği ıslah edip tamamlayacak mesih olarak Hz. İsa'ya tabi olmuşlardır.., Kimi İslam tarihçilerine göre Hz. Muhammed döneminde Ebionit cemaatinden kalan az sayıda kişi kendi rızası ile İslamiyete geçmiştir..,
Geniş bir giriş bölümüyle aktardığım bilgilerden sonra kutsal kilisenin dünyada oynadığı rol ve yozlaşmış Hristiyanlık bilincinin mahcubiyetlerinden bahsetmek isterim ki ; Mevcut tarihsel ilerleyişinde otoritesinin doruğunda olduğu dönemde kilise , haçlı seferleri sırasında cennete giriş kağıdı satarak , kralların vergilerinin toplandığı maliye ambarı misyonunu ifa ederek üzerine düşen uhrevi görevi yapmaktan çekinmemiştir.., Hitler döneminde ise Hz. İsa'nın intikamına hürmeten mi yoksa gelip Romayı da alır korkusuyla mı bilinmez yahudi katliamında sağır , kör ve dilsizleşmeyi de ihmal etmemiştir kilise .( Amen adlı film bu hususta başarılı bir çalışmadır.., izlemeyenlere tavsiye olunur ) .., Tabii yaklaşık elli yılda bir mahcubiyet bildirgeleri ve pişmanlık risaleleri yazarak da bir nevi toplumsal günah çıkarma yolu ile aciziyet arzetmeleri , kilise için bir övünç kaynağı olur mu bilinmez .., Tanrısız bırakılmış Hristiyanlığın ve Yahudiliğin ,artık kendini inandıracağı kutsal bir yalan kalmadığından olacak , mehdi ve mesih efsanelerini Müslümanlara fısıldayarak kısmi bir tatmin kotarma uğraşısı öne çıkmaktadır.., Yeniden kutsal metinler yazma uğraşısı görünen o ki yaklaşık üç bin yıldır insanların günahkar itkilerinin sürükleyicisi olmakla kalmamış , tanrısız kalmış dinleri insansız bırakmaya da alenen yeltenmiş bulunmaktadır..,diğer taraftan dinimizde ahir zamanda geleceğinden bahsedilen Mehdi fikri , Kuranda dayanağı olmayan ve İbn Arabi, İmam Suyuti ve İmam Rabbani dışında pek de fazla hadis külliyatında yer bulamayan hadislere dayandırılmaktadır.., İsnad kusurlu ve ravileri arasında uzun peryotlar olan bu hadisler, bir çok muhaddis ,mutasavvıf ve alim için şüpheli kategorisindedir.., En kötüsü de ; nasıl olsa bu buhranlardan bizi kurtaracak bir ulvi lider gelecek inancı ile saldım çayıra mevlam kayıra tepkiselliğine itilmiş ve ilmi manada tembelliği yol edinmiş bir İslam alemi istencini karşılayacak bidatların yaygınlaşmasının yolunun açılmış olmasıdır...