Quebec, Kanada’nın en büyük eyaleti.
Bu Eyalette yaşayanların büyük ekseriyeti anadil olarak Fransızca konuşuyorlar.
Fransızların çoğunlukta olduğu Quebec’de Fransız kültürü hâkim. Quebec’de yaşayan 7 milyon Fransız’ın kendilerini Fransız kültüründen koparamadıklarını söylemek mümkün.
Quebec’de, Kuzey Amerika’da hâkim olan çoğulcu kültüründen uzak şekilde, Fransız kültürünün etkisini, dayatmacı “Katı” laiklik anlayışında da kendini gösterdiği söylenebilir.
İslam’a Yönelik Çelişkili Uygulamalar
Son dönemlerde Batı’da İslam ile alakalı çok tuhaf ve çelişik uygulamalar yaşanıyor. Bir ülkede İslam ile alakalı olumlu bir uygulama duyulurken, çok geçmeden bir başka ülkede olumsuz olarak değerlendirilebilecek daha başka uygulamalarla karşılaşılmaktadır.
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, “Cumhuriyet Kanunlarına Saygıyı Güçlendiren Prensipleri” Kanunu kapsamında “2.600 camiden 99’unun ayrılıkçılık şüphesiyle istihbarat servisleri tarafından denetimden geçirildiğini, 21 caminin kapatıldığını, ayrılıkçı olduğundan şüphelenilen 6 caminin daha kapatılmasının planlandığını” açıkladı.
Burada ayrılıkçılığın ölçütü nedir; hakikaten ayrılıkçılık için aranan şartlar var mı; yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sebebiyle faşist eğilimli cumhurbaşkanı adayı Eric Zemmour’un, camilerin kapatılması yönündeki faşist içerikli uygulamalarla önünün alınması mı amaçlanmaktadır; salt “istihbarî” bilgilerle camilerin kapatılması ne kadar hukukidir?
Bu soruların hiçbirisinin cevabı yoktur. Camilerin kapatılması, Müslümanlar için çok vahim bir uygulamadır. Bu bilinmezlikler ve şüpheler sebebiyle, camilerin kapatılması yönündeki uygulamalar İslamofibik uygulama izlenimi vermektedir.
ABD Temsilciler Meclisinin ilk başörtülü Müslüman kadın vekili Ilhan Omar'ın sunduğu “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Kanunu” başlıklı kanun önerisi, bugün (Salı) Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda görüşülecek. Biden yönetiminin, söz konusu kanun önerisinin bir an önce Kongre’den geçirilmesini beklediği kaydedildi.
Bazı ülkelerde başörtüsü lehine düzenlemeler yapıldığı halde, bazı ülkelerde maalesef başörtüsüne ilişkin yasaklayıcı yönde ayrımcı uygulamalara rastlanmaktadır.
Belçika’da Mahkemelerde Başörtüsü Serbestisi Sağlayan Kanuni Düzenleme
Belçika’da Müslüman bir kadın, 2018 yılında başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle mahkeme salonuna alınmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Belçika'yı “inanç hürriyetini ihlal ettiği” gerekçesiyle mahkûm etti.
AİHM’nin bu kararının üzerine, mahkemelere AİHM kararına işaret eden bir genelge gönderildi. Bazı hâkimler, bu karar doğrultusunda, mahkeme salonuna başörtüsü takılmasına göz yumarken, bazıları yasağı uygulamaya devam etti.
Belçika hükümeti, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin uyarısı üzerine, mahkemelerde başörtüsü takılmasını yasaklayan ceza kanununun 759. maddesini değiştirdi.
Quebec’de Başörtüsü Yasağı Uygulaması
Quebec’de, 2019 yılında “Bill 21” şeklinde ifade edilen bir kanun çıkarıldı. “Laiklik Kanunu” olarak da anılan bu kanuni düzenleme ile kamu kurumlarında çalışanlarının görev esnasında başörtüsü, haç, kipa vb. dini muhtevalı sembolleri takmaları yasaklanmıştı.
Başörtüsü yasağı getiren bu kanun, çeşitli eleştirileri kendisine çekti. Bu kanunun net sonucu, dini azınlıkların kamu sektöründe çalışmalarının etkin bir şekilde yasaklanmasıdır.
Bu kanun hükmüne istinaden, Quebec’de, Chelsea İlköğretim Okulunda Müslüman bir bayan öğretmen, başörtüsü taktığı için, okuldan çıkarılarak görevine son verildi.
Bu karara karşı, çoğulculuk ve dini ve siyasi temelli hoşgörü kültürünü benimseyen çok sayıda siyasetçiden ve çeşitli çevrelerden tepkiler geldi.
Batı Quebec Halk Okulları Kurulu Başkanı Wayne Daly, söz konusu kanunun temel insan haklarını ihlal edici mahiyette olduğunu hükümete bildirdiklerini, fakat kanunun gereğinin yerine getirilmesinin mecburi olduğunu ifade etti.
Montreal bölgesi milletvekili ve Kraliyet-Yerli İlişkileri Bakanı Marc Miller da, “bu tür bir ayrımcılığın, içinde yaşamak istediği Quebec toplumunu yansıtmadığını” açıkladı.
Üç çocuğunu okula gönderen bir ebeveyn olan Amanda DeGrace, okuldan atılan öğretmeni destekleyenlerin, desteklerini göstermek için bir çite yeşil kurdele astıklarını ve ebeveynleri bu durumu kınamaya çağıran mektup yazma kampanyası başlattıklarını söyledi.
“Bunu görmek bir ebeveyn olarak şok ediciydi” diyen DeGrace, Global News’e verdiği demeçte, “daha fazla kapsayıcılık ve çeşitlilik istiyoruz ve bu kanunun uygulanmasını görmek bizim için son derece yıkıcıydı” ifadelerini kullandı.
Bu eleştiriler kapsamında, başörtülü öğretmenin, herhangi bir şekilde kilise ile devlet arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığını veya bu öğretmenin dini inançlarını başkalarına dayatmaya çalışmasına eşdeğer olacağını ileri sürmenin saçmalık olduğu belirtilmiştir.
Bu sebepledir ki, birçok grup, Bill 21’i ayrımcı olarak görüyorlar ve bu kanunu savunanlarla ayni fikirde olmalarının zor olduğunu belirtiyorlar.
Bu kanunun çıkarıldığı tarihlerde Başbakan olan Justin Trudeau, “Bill 21’e tamamen karşıyım. Bence hür bir toplumda kimseye karşı ayrımcılığı meşrulaştırmamalı veya buna kesinlikle izin verilmemeli” demiştir.
Bu sözlerin sahibi aynı Başbakan, 2021 yılında bu kanunun Müslüman bir öğretmen hakkında uygulanması sonrasında (10 gün önce), “Bill 21’i ayrımcı olarak tanımlamanın ‘saldırgan’ ve ‘uygunsuz’ olduğunu” açıkladı.
Başörtüsü Yasağına İlişkin Değerlendirmeler
İleri demokrasi olarak da anılan bazı Batılı ülkelerde başörtüsüne ilişkin yasaklamalar, laik devletlerin, dinlere karşı tarafsızlığı politikası adı altında yapılmaktadır.
Bu işi yaparken de “dini sembol” safsatasına sığınılmaktadır.
Bunun manası “dinin kamusal görünürlüğü”ne karşı tahammülsüzlüktür.
Bu uygulama neticesinde, dinler, seküler düşüncelere karşı kötürümleştirilmekte, bir ötekileştirme uygulaması ortaya çıkmaktadır.
Siyasi düşünce hürriyeti gibi din hürriyetini sınırlandırmanın ölçütü de, kamu düzeni ve güvenliğinin ihlal edilmesi; başkalarının hak ve hürriyetlerine zarar verilmesidir.
Siyasi düşüncelere, başkalarına zarar vermemek ve şiddeti içermemek şartıyla oldukça geniş hürriyet alanı sağlanırken, din hürriyeti, bu şartların gerçekleşmesine bakılmaksızın, “dini sembol” gerekçesi ile sınırlandırılmaktadır.
Kamu düzeni ve güvenliği, başkalarının haklarının ihlali, şiddetin önerilmesi ya da uygulanması vb. şartlar olmaksızın din hürriyetine getirilen bu sınırlamanın bir neticesi de, “kişinin inancının cezalandırılması”dır.
Bu durum sebebiyle, bu uygulamaya, Quebec’lilerin bir kısmı tepki göstermişlerdir.
Hala bazı ülkelerde, sadece siyasi düşünce temelli çoğulculuk güvence altına alınırken, din ve vicdan hürriyetinin, bu çoğulculuğun uzağında tutularak, alanı daraltılmaktadır.
Bir ülkede, “dini sembol” gerekçesi ile başörtüsünün yasaklanması ile teokratik bir devlette “seküler sembol” gerekçesiyle “başın açılması yasağı” arasında hiçbir fark yoktur.
Bu uygulamayla, “dayatmacı laiklik” kapsamında, “çağdaş” hayat tarzı adı altında dinin kamusal görünürlüğünün dışlanması durumu söz konusudur.
Dayatmacı laiklik uygulamalarının, hukuk devleti ve anayasacılık düşüncesi temelli anayasal demokratik laiklikle uyumluluğu yoktur.
Anayasal demokratik laiklikle uyumlu olan laiklik türü “pasif laiklik”tir. Bu laiklik telakkisinde, devlet, başörtüsü vb. şekillerde dinin kamusal görünürlüğüne göz yumarak, dinlere karşı etkisiz bir pozisyon alır. Bu laikliğin temelini, “devletin, dinlere karşı dışlayıcı bir tutum almayarak tarafsız kalması, din ve vicdan hürriyetine siyasi düşünce hürriyeti ile eş düzeyde teminat sağlaması, siyasi fikirlerle birlikte değişik inanç grupları karşısında eşit mesafede durması, kamu düzeninin koruması amacı dışında dinin kamusal görünürlüğüne müdahale etmemesi” anlayışı teşkil etmektedir.
Hem ileri demokrasi, hukuk devleti, din ve vicdan hürriyeti, çoğulculuk, hoşgörü deyip, hem de kamu düzeninin koruması amacı olmaksızın dinin kamusal görünürlüğüne müdahale etmek, bu kapsamdan başörtüsü yasağı getirmek azim bir çelişkidir. Burada sayılan ilke ve değerlerin ters yüz edilmesidir.
Demek ki Freedom House vb. çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından her yıl yapılan hürriyet ve demokrasi standardı sıralamasında en üst puan almış olmak, Kanada Devletini ve bu ülkedeki Quebec yönetimini din hürriyeti karşısında ihlal edici konumdan kurtarmıyor.
Ya da bu kuruluşlar, “hürriyet ve demokrasi standardı”nı belirlerken, Müslümanlara yönelik yapılan bu tür kısıtlamaları görmezden geliyorlar.
Medenilere yakışan, farklı dini inançtan olanlara karşı da hoşgörülü olmaktır. Quebec yönetiminden de bu beklenir. Aksi halde, medeniyet görünümü/perdesi altında zulüm ve haksızlık yapmış olurlar.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ifade ettiği gibi:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!