Ülkemizde faaliyet yapan siyasi partilerin, tüzük ve programlarıyla, mensuplarının söylem ve fiilleriyle tutarlılık içinde ortaya konulan birer kimlikleri mevcuttur.
Genellikle söylem ve fiiller, bu kimlikle uyumlu olur. Bu kimlikle uyumlu olmayan fiil ve söylemler, genel olarak kamuoyunda garipsenir, parti tabanında da tepkiye sebep olur.
Mesela CHP’nin Kemalizm ve militan laiklikle şekillenen bir kimliği var. Bu kimlik, HDP ve PKK’ya mesafe konulmayarak, Atatürk’ün CHP’ye verdiği kimlikten uzaklaşmıştır.
CHP’nin, HDP ile yakınlaşması ile şekillenen bu kimlik, geçmişte SHP (Sosyal Demokrat Halkçı)’de de mevcuttu. 1991 TBMM seçimlerinde, SHP, şimdiki HDP’nin selefi olan HEP ile ittifak yaptı ve HEP’li 22 milletvekili bu ittifak sayesinde Meclise girdi.
Burada ülkemizde faaliyet gösteren bütün siyasî partinin kimlik taramasını yapmak istemiyorum. CHP’ninkini misal kabilinden belirttim.
Partilerin tüzük ve programlarında ifadesini bulan ve kamuoyunda belirgin olarak bilinen kimliği ile partililerin söylem ve fiilleri genellikle uyumlu olur. Partililerin, partisinin kimliği ile uyumsuz fiil ya da söylemleri, ya tashih edilir veya toplum ikna edilecek şekilde gerekçesi açıklanır veya özür dilenir ya da fiil ya da söylem sahibi yaptırıma maruz bırakılır.
Bütün bunlar yapılmıyorsa, parti kimliği ile uyumsuzluk sorunu ortaya çıkar ya da satırlarda yazılan kimlikle fiiliyata yansıyan ve birbirleri ile çelişen kimlik arasında uyumsuzluklar ortaya çıkar. Bu uyumsuzluk, kimliksizlik olgusunu ortaya çıkarır.
Bazen bir parti içinde yapılan ve parti kimliğini zedelemeyen çelişkili ifadeler, parti içi demokrasi kapsamında hoş görülebilir.
Ama bir partinin kimliğini belirsizleştirerek yok edecek düzeyde birbirleri ile yüzde yüz çelişen açıklamalar yapılması ve bu açıklamaların tashih edilmemesinin, parti içi demokrasi ile geçiştirilmek istenmesi, partinin kimliğinin tahrip olmasını engelleyemez.
Bu yazımızın asıl konusuna gelmek istiyorum.
İyi Parti’nin net, belirgin, güven veren bir kimliği mevcut mudur?
Bu soruyu sormamın sebebini, bu parti aidiyeti altında birbirleri ile çelişen fiil ve açıklamalar teşkil etmektedir.
Kimlik Belirsizliklerine Sebep olan Bazı Sorular Sormak İstiyorum:
(1) İyi Parti’nin milliyetçi bir kimliği mevcut mudur?
(2) PKK’nın siyasi kanadını teşkil eden HDP ile ilişkileri İyi Parti’nin kimliğinde ne kadar belirleyicidir?
(3) İyi Parti’nin FETÖ İhanet yapılanması ile ilişkileri ne kadar net ve belirgindir?
(4) CHP’nin, PKK’nın siyasi kanadını teşkil eden HDP ile olan doğrudan ilişkileri, büyük ölçüde PKK’nın fiili güdümünde olan HDP’nin meşrulaştırılması yönünde işlev görmektedir. Bu CHP-HDP ittifakını İyi Partinin hoş görmesi; bu aleni ilişkilere rağmen İyi Parti’nin CHP ile aynı ittifakta yer alması, İyi Parti’nin kimliğinde nereye oturuyor.
(5) İyi Partililerin, bu partinin kimliğini şekillendiren bazı konularda birbirleri ile yüzde yüz çelişen açıklamalar yapmaları, bu partinin kimliği ile nasıl uyuşuyor.
Aşağıdaki vereceğim bazı misallerle bu sorulara cevap bulmaya çalışacağım.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Çatalca ziyareti esnasında sırtını sıvazladığı kişi Bylock üyeliği sebebiyle polislikten ihraç edilmiş olan bir FETÖ'cü çıktı.
Meral Akşener'in danışmanı Mİ’nin Twitter'dan yaptığı paylaşımlarla FETÖ’cülere ve 15 Temmuz ihanet kalkışmasına güçlü bir şekilde destek verdiği ortaya çıktı.
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi uygulamalarının 3 yıl daha uzatılmasını öngören kanun teklifine İyi Parti’liler karşı çıktı.
Bilecik’te Valilik tarafından kurulan 15 Temmuz Planlama Komisyonu’nda belediyeyi temsilen bulunan İyi Partili Belediye Başkan Yardımcısı AG, 15 Temmuz Şehitler Parkında yapılacak olan anma töreninin programdan çıkartılmasını istedi. AG, hızını alamayarak “ileride hükümet değişirse, orada (15 Temmuz Şehitler Parkı) fotoğraf çektirenler yargılanır” diyerek vatandaşları tehdit etti. Bu kişi hakkında İyi Parti’de hiçbir işlem yapılmadı.
Her ne kadar İyi Parti lideri Meral Akşener, FETÖ ile alakalarının mevcut olmadığını söylese de, bu yaşananlar, Akşener’in söylemi ile çelişmektedir.
Diğer yandan Türkiye’de FETÖ’nün birinci derecede hamisi pozisyonunda olan CHP ile aynı ittifak içinde yer alması, FETÖ-İyi Parti ilişkisini daha da bulanıklaştırıyor.
İyi Parti’nin milliyetçi kimliği var mı? sorusu kapsamında da bazı örnekler vereceğim.
Türkiye’de milliyetçilik kimliğinin en bariz göstergelerinden biri, kanlı terör örgütü PKK’ya ve onun siyasî uzantılarına mutlak karşı olmaktır.
Diyarbakır’da PKK’lılar tarafından HDP’li yöneticiler vasıtasıyla dağa kaldırılan evlatları için yaklaşık iki yıldır nöbet tutan Diyarbakır anneleri İyi Parti’lilerin hiç ilgisini çekmiyor. Oysa, PKK’ya karşı en büyük sivil direnişi sergileyen bu bağrı yanık, gözleri yaşlı anneleri ziyaret etmek, onların gönlünü almak, onlara gönülden destek vermek, PKK’ya karşı duruşun ve milliyetçiliğin en büyük göstergesidir. İyi Partide bu yönde bir ilgi yoktur.
CHP’deki görevinden istifa edip, İyi Parti’nin kurucuları arasında yer alan ve Meral Akşener’in de danışmanı unvanını taşıyan Aytun Çıray, “HDP’yi PKK üzerinden şeytanlaştırdılar” açıklaması yaptı.
Bu açıklama İyi Parti tarafından tashih edilmeyerek, zımnen kabul edilmiş oldu.
Şimdi, her ne kadar, Akşener, “HDP, PKK’nın uzantısıdır”, “HDP’yi PKK’nın yanına, onun uzantısı olarak konumlandırıyoruz” dese de, Çıray’ın bu açıklamalarının tashih edilmemesi, reddolunmaması, parti içinde çelişki teşkil ediyor. Bu çelişki, İyi Parti’nin PKK ve onun siyasi uzantısı olan HDP ile olan ilişkilerine ilişkin kimliğini bulanıklaştırıyor, belirsizleştiriyor, anlamsızlaştırıyor.
Her ne kadar İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP’yi PKK’nın yanına konuşlandırdığını söylese de, CHP ve PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP ile bir araya gelerek HDP’nin taleplerine uygun bir Anayasa çalışması yapıyor. Sonra bu yöndeki gizli çalışma ortaya çıkınca, Akşener, bu çalışmayı red yoluna gidiyor; hem de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, bu çalışmalarla alakalı açıklamalarını yalanlatarak bu reddiyeciliği yapıyor. Ama, toplantı hakkında raporu tanzim edenlerden CHP’li İbrahim Kaboğlu’nun net açıklamaları, Akşener’i yalanlıyor.
Bu gizli kapaklılıkla İyi Parti’nin, HDP ile olan ilişkilerinin ve bu bağlamda şekillenen kimliğinin üstünü örtmeye çalışmasıyla, HDP ile olan ilişkilere ilişkin kimliği belirsizleşiyor.
Lütfi Türkkan Olayı
İyi Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan, geçenlerde Bingöl’de şehit yakını olan Tahir Gümren’e çok iğrenç şekilde küfürler etti.
Türkkan, önce küfür ettiği yönündeki haberleri inkâr ettiyse de kameralara yansıyan küfür sözleri Türkkan’ın inkârını yalanladı.
Bunun üzerine, Türkkan, “…hiç yapmamam gereken bir şey yapmışım, hakaret etmişim, kötü sözler söylemişim” şeklinde bir açıklama yaparak, itirafta bulundu.
Kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine Türkkan, Twitter’de “Milletimize arzımdır” mesajıyla bir özür dileme videosu yayınlayarak şu açıklamayı yaptı:
“Bunlar, hiç doğru olmayan, bana yakışmayan ifadeler. Bunun farkındayım. Ben o yüzden, başta bütün milletimizden, bir kadın olması hasebiyle Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere tüm kadınlardan, partililerimizden, arkadaşlarımdan özür diliyorum”.
Şimdi bu özürde, kendisine hakaret ve küfür edilen şehit yakını yoktur.
Oysa ki, hakaret ve küfür kime yapılmışsa ondan özür dilenir.
Sanki Türk milletine ve İyi Parti’lilere hakaret etmiş de onlardan özür diliyor.
Bu özrün manası şudur: “Türkkan, her ne kadar açıklamalarında hata yaptığını, yaptığının doğru bir şey olmadığını söylese de, küfrettiği şehit yakınından özür dilemeyerek, hata yaptığı yönündeki itirafı ile çelişmektedir”.
Bu özrün aslında fiili gerçeklik bağlamında hiçbir manası yoktur.
Ali’ye küfredip, Veli’den özür dilemek ne ise, Türkkan’ın yaptığı da böyle bir şeydir.
Sonra Türkkan Partideki Grup Başkanlığı görevinden uzaklaştırıldı.
İyi Parti Genel Başkanı, Türkkan’ın yaptığının hata olduğunu ifade ettiyse de, bu açıklama ile yetinmedi.
Akşener, 9 Kasım 2021 günü yaptığı Grup toplantısında şu vahim açıklamayı yaptı:
“Her dükkanın içinde A Haber'inize provokasyon yaptırabilirsiniz, her dükkanın kapısında porno sitesi gezenlere yavşak yavşak konuşanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Biz gezmeye, milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz”.
Akşener, sonra şu açıklamayı yapıyor:
Şehit yakını ile Türkkan arasında yaşananlar AK Parti’nin bir provokasyonudur.
Bütün bu yaşananlar ve söylenenler ciddi manada sorunludur.
Yüreği yanan bir şehit yakınının, İyi Parti’nin HDP ile olan ilişkilerine yönelik tepkisini (ölçüsüz bir tepki olabilir, bunların tasvibi mümkün değil), AK Parti’nin provokasyonu olarak değerlendirmek, şehit yakınının tepkisini saptırmaktır. Şehidin hatırasına ve şehit yakınına hakarettir.
Şimdi toparlayalım.
İyi Parti’nin FETÖ ihanet yapılanması ile alakalı kimliği ile alakalı, çelişkili, bulanık, belirsiz bir sayfa ortaya çıkıyor.
İyi Parti’nin HDP ile olan ilişkileri ciddi manada bulanık ve belirsizdir.
İyi Parti’nin şehit yakınları ile olan ilişkilerine ilişkin kimliği aynı şekilde bulanıktır.
İyi Parti’nin milliyetçilik kimliği büyük ölçüde bulanık ve belirsizdir.
Daha kapsayıcı bir belirleme yapayım:
İyi Parti’nin, tüzük ve programları, söylem ve eylemlerle bütünlük içinde belirgin, net, anlaşılabilir, tutarlı bir kimliği yoktur.
İyi Parti’nin kimliğini şekillendirecek en kritik noktalar, belirsiz, şüphe içeren, çelişkili tutumlar içeriyor.
Bu kimlik belirsizliği, topluma güven vermiyor. Bu belirsizliğe sebep olan çelişkiler daha da gün yüzüne çıktıkça, tabanında ciddi aşınmalara sebep olabilir. Belki de, bütün bu belirsizlikler bilinçli bir politikadır. Eh! bu politikanın da muhtemelen bir bedeli olacaktır.