PERSONA
SESSİZLİĞE REPLİK : " Var olmak denilen o umutsuz düşü anlamadığımı mı sanıyorsun..? Ölü gibi görünmek değil, var olmak.., Her an bilinçli ve tetikte. Aynı zamanda, başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma.., Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitmeyen açlık.., Ele geçirilmek, eksiltilmek ve belki de yok edilmek..! "
Antik Yunan tiyatrosunda oyuncuların elleri ile yüzlerine sabitledikleri maskenin adı olan Persona, Carl Gustav Jung tarafından psikoloji literatürüne kavram olarak dahil edilmiştir. Jung'a göre Persona ; Kişiye toplum tarafından atfedilen rol ya da karakter örüntüsüne uygun olarak kişinin geliştirdiği toplumsallaşmış kişiliktir. Persona sayesinde kişi toplum tarafından yadırganabilecek kişilik özelliklerini maskeler ve toplumsal varlığının idame ettirir.., Gelişim sürecinde; Latent dönem itibariyle kişi ( İlk okul çağı ), soyut kavramları kavramaya başlar ve kabul göme arzusu ve de reddedilme korkusundan dolayı Persona geliştirmek durumunda kalır. Şayet kişinin egosu ile personası kalıcı bir özdeşleşmeye maruz kalırsa, oynadığı rolü gerçek kişiliği zanneden ve rolünden bağımsızlaşamayan bir kişilik ortaya çıkmış olur. ( Sahne sanatçıları ve politikacılarda rastlanılabilen bir durumdur ).., Modern yaşamda en az bir adet personaya sahip olmayan bir kişi yoktur denilebilir. ( Belki Cuma gelene dek Robinson Crusoe'nin personasız yaşadığı söylenebilir ) Persona kavramını maske üzerinden tanımlamanın bizi bir yanılgıya düşürmesini önlemek maksadıyla bir vurgu yapmak yerinde olur; Başkalarının görmesine izin verdiğimiz şey, aslında bizim kendi tasarımız olan kişilik parçamız olsa da yalnız iken ayna karşısında gördüğümüz kişi ile toplum içinde bize bakan diğerlerinin gördüğü kişi aynı değildir..,
ANTİKA PERSONA : Bir dönemin laik yönetim ve yaşam tarzında yaşayan muhafazakar bireyin, devlet ve toplum hayatında kabul görmek için geliştirdiği Persona'dan hepiniz haberdarsınızdır. İbadetini gizli yaparken ( Namazını gizli ve gösterişsiz kılan, zekatını sessiz ve reklamsız veren, tam da aslında mümin tavrında hareket eden birey ), içten içe kişi, kabul etmeye zorlandığı tüm argümanları personasız kaldığı ortamlarda reddetmekteydi. Politik devinimler neticesinde artık bu personaya ihtiyacı kalmayan birey neticede artık personasız mı kalmıştır diye bir soru akla gelirse şayet.., Hayır tabii ki de .., Şimdilerde şahıs, günahları mümkün olduğunca gizli, ibadetleri mümkün mertebe aleni yapan yeni bir personaya sahip olmuştur.., Kul hakkı yemek ve gıybet etmek gibi büyük günahları işlemekten imtina etmeyen kişilik, kendisini bir çeşit yeni nesil imanlı insan personasında gizlemeyi başardığını zannedebilmiştir.. Bu manada aslında, bir dönemin laiklik anlayışı bir çok Müslümanın ihlasını korumuştur demek yanlış olmaz..!
DİP NOT : Giriş kısmındaki replik, Ingmar Bergman'ın 1966 yılında çektiği " Persona " adlı filmdeki ruh hekiminin sözleridir. Film, analitik psikoloji ve sinema tarihi açısından da bir baş yapıttır.