Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kafama Takılanlar!
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
25 Eylül 2011 Pazar

Kafama Takılanlar!

İnanın siyaset veya polemik yapmıyor sadece bazı kaygılarımı paylaşmak için yazıyorum. İlki şu; Hani deniyor ki, “Terör örgütü ile devlet görüşme yapar. Çünkü amaç kanı durdurmaktır.” Kanı durdurmak deyince akan sular durur. Bende katılıyorum bu görüşe ama nereye kadar olduğu ile ilgili şüphem var. Madem terör örgütü ile müzakere yapılır o halde yetkilisi ile en tepesi ile görüşmek daha doğru değil midir?

En tepedeki isim Apo. Zaten görüşülüyormuş ama aleni görüşülmeliymiş…

Onun şartları da belli. Önce ev hapsi sonra özgürlük… Verecek miyiz?

Şu koşullarda “Evet” diyebilen var mı?

Hangi parti şu koşullarda “Evet” diyebilir?

Peki şartların uygun hale gelmesi ne demek?

Halkın terörden bıkması ve “Ne olursa olsun şu kan dursun, ne isteniyorsa verelim” noktasına gelmesi demek.

Bunun için ne lazım?

Daha fazla terör… Özellikle kentlerde…

Terörü ve terör örgütünü yenmeden, görüşme yapmak, uzlaşmak bence doğru değil…

Onun için terör örgütü ile görüşme işini mazur görmeyi bu koşullarda pek anlayamadım!   

İkinci konu şu İsrail meselesi. Tam Ramazan Bayramı öncesi, herkes tatilde veya tatil modundaydı. Sabah 9.30 gibi önce bir Dış işleri sözcüsü füze kalkanı projesinde protokol yapıldığını açıkladı, sonra  ABD’den benzeri bir açıklama geldi. İki açıklama arasında ise Türkiye saati ile 11.30’da daha füze rampası açıklamasını kimse duymadan ve ne olduğunu anlamadan Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun BM raporunun aleyhimizde olmasından dolayı İsrail’e 5 maddelik çok sert yaptırım açıklaması geldi. BM Raporu son 5 aydır biliniyormuş ama açıklanması füze rampası ile aynı güne geldi… Tabi İsrail yaptırımları o kadar büyük bir ses getirdi ki kimse füze rampası işini kavrayamadı. Bayram sonrası ise iş tavsamıştı.

Benim anlamadığım bu çok planlı bir hareket ise biz füze rampası karşılığı ABD ve İsrail’den bir şeyler almış olmalıyız. Ne aldık? Gerçekten merak ediyorum. Hiçbir şey almamayı kabul etmiyorum. Muhakkak bir şeyler koparmış olmalıyız. Çünkü, füze kalkanı İsrail güvenliği için hayati bir konuydu. ABD ve İsrail bunun için her şeyi verebilirlerdi. Bir şeyler almış olmamız lazım…

Peki bu sorumun devamı bir soru; Neden Başbakan Erdoğan sürekli İsrail ile savaşmaktan bahsediyor, savaşı dahi göze aldığımızı söylüyor?

Kızgınlığımız hiçbir şey almadan füze rampasını kabul etmeye mi yoksa başka bir şey mi var? Acaba anlaşılmasına rağmen İsrail özür dilemediği için mi biz bu kadar İsrail’e kızıyoruz?

Medyanın sakladığı fakat bildiğim bir şey var o da Başbakan Erdoğan’ın Davutoğlu’na çok kızgın olduğu, özellikle şu BM raporu konusunda çok sinirlendiği… Zaman gösterecek ama galiba biz şu füze rampası ve BM raporu konularında tarihi bir kazık yedik.

Yaşarsak görür, öğreniriz.

Ben geçenlerde Hüseyin Çelik ve Davutoğlu’nun istifa etmeleri gerektiğini yazdım. Davutoğlu için okuyuculardan itiraz geldi ama maalesef galiba haklıyım…

Aklıma gelmişken Davutoğlu’nun “Sıfır sorunda sorun var mı” diye soran Oray Eğin’e cevabını biliyor musunuz?

Hayır, yok. Biz sorun yaratanlarla da hiç sorun yaşamayacağız demedik ki

Davutoğlu’na sormak lazım; O halde eski dış politikadan ne fark kalmış oluyor?

Davutoğlu, dış politikamıza hareket ve renk getirdi ama şimdi yalpalamaya ve zarar vermeye başladı. Doğruya doğru diyelim…

Kafamda sorular oluşturan başka konularda var ama paylaşmakta tereddüt ediyorum. Mesela terör her gün birkaç can alır, içimizi yakarken Başbakan’ın şovu ve medyanın desteği… Suriye ve İsrail’e kabadayılık, PKK ise görüşülmesi gereken nerede ise masum örgüt.  Medya da “PKK’yı hallederiz canım, önce şu Suriye ve İsrail’i bir benzetelim” havası…

Ama denildiğine göre AKP oyları artıyor... 

Başbakan’a Araplardan sonra Balkanlarda hayran… BM’de dünyaya ders…

Başbakan’ın şahsi özgüveni ile ülkenin güvenliğini karıştırmıyor muyuz acaba?    

   

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 21:51
Safevi, Türkiye’nin son dönemdeki politikasını “siyasi poz” ve “göstermelik” olarak değerlendirdi. Safevi “Ankara İsrail’le perde arkasında ilişkilerini yürütmeye devam ediyor” dedi.
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 16:22
"Deniz Feneri" Olayının arka planı nedir? önce, "maksat ve davasını hile yolu ile kazanan insanların en kötüsüdür." Hadisini not düşerek devam edersek; Deniz feneri ve Gülen okulları birlikte değerlendirilmelidir. Ve Gülen okullarının olduğu ülkelere Türkiye'nin ne kadar ve ne zamandan itibaren ihracat yaptığını, Gülen okulları ve Deniz feneri derneğinin yardım yaptığı devletlerle Almanların ne ve ne derecede ilgi ve beklentileri olduğu mutlaka öğrenilerek değerlendirilmelidir. (Canmehmet)
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 12:01
Fibonacci dizisi diye bişey vardır. 1,1,2,3,5,8,13,... Basit bişey ama hayatı anlatır. Dizideki her sayı, kendinden önceki 2 sayının toplamıdır. Siyasi hayatta kendinden önceki 2 sayıdan birincisi beğenmediğiniz dün, diğeri bizim beğenmediğimiz bugündür. Toplamı bize yarını verir. Dünün hesabını mislisiyle görmeye heves etmeniz tamam, ama bugünün hesabını görmeyi reddederseniz günü kurtarır, yarını batırırız. Hep güçlünün tarafında kalma kolaycılığını göstermeyene şapka çıkarma günüdür bugün. TS
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 10:51
00:12 Misafir, aynen budur. Okuyunca bir şarkı takıldı aklıma, "masum değiliz hiçbirimiz" diyen. (canmehmet) var bi de ona selam olsun. Bence damara dokunmuşsun. Batacak birilerine ama bakın bu ülkede misal ergenekoncular ile deniz fenerciler eşit şekilde yargılanamazsa, bana kimse ileri demokrasi filan anlatmayacak. Biz hep birilerinin demokrasisine mecbur bırakıldık. 12 Eylül misal, şimdi nefret duyanlarca alkışlanıyordu olduğu vakit. Ama vebal hep sorgulayamayanların boynunda, unutmayın. TS
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 10:44
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken görevden alınan cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında kovuşturma başlattı" Yani bu savcılar yargılanacak. Önce okuyun, sindirin, sonra içiniz cızlayarak yazın "bırak bu klasik deniz feneri ayaklarını", "yargının işine müdahale edilmez", "siz de bizimkilere şunu yaptınız" filan. Hadi kalemşörler buna da bir kılıf bulun da günümüze hareket gelsin. TS
 Misafir
 28 Eylül 2011 Çarşamba 00:12
Önce birileri Atatürk ve devrimlerini kullandı statükosunu kurdu; sonra birileri köylü dedi çiftçi dedi statükoyu kendine yoğurdu; sonra birileri geldi işçi dedi - diğeri sermaye dedi ama hep statüko kendilerine yoğruldu; sonra birileri geldi benim işçim benim memurum dedi ve kendi statükosunu yoğurdu; arada askerler de her geldiğinde o statükoyu bin beter yoğurdu; şimdi birileri geldi ve müslüman dedi, inançlar dedi, dini kullandı kenzci oldu ve kendi statükosunu kurdu. Gerçek budur, açıktır.
 Misafir
 27 Eylül 2011 Salı 23:21
Hani hepimizin ezbere bildigi bir güzel siiri var M.A.Ersoy´un"Zulmü alkislayamam.." bu misralari yazan milli sairimiz sanki bu günleride görmüs ne dersiniz? iste Basbakanimizin ilham aldigi bu siir o malum Devletin gazoz kapagini acmasina vesile olmustur.Yorumcu kalemdaslarimizdan bazilari bunca asimile ve beyin yikamalarina ragmen dogrunun yaninda olmalari insanlik namina cok sevindiricidirH.T-Totem ve vs..
 Misafir
 27 Eylül 2011 Salı 21:15
H. Tahsin, CHPnin sadece sol bir parti olmayı becerebilmesi yetmez. Sol bir partinin milletin manevi değerleri ile barışık olabileceğine milleti ikna etmesi, içerdeki kavgaları bir kenara koyup güçlü bir kurum olma iradesi göstermesi, başarılı belediye başkan adayları göstermesi ve kazandığı yerlerde Sarıgül gibi sırf popülizmle bile olsa halkın içinde olmayı becerebilmesi iyi bir başlangıç olabilir ama. AKPdeki yüzük kardeşliğinin yerini ulusal kardeşliğe bıraktıracak bir CHPnin şansı olur. TS
 Misafir
 27 Eylül 2011 Salı 20:47
Bi de TOTEM bana kardeşim filan yapma, seninki bi "Beşar Esad kardeşim" dediydi, 5 vakit geçmeden (hatta kendi bile niyedir nedendir anlayamadan) tüm ilişkiyi kesti, tehditler savurup hesaplarını filan dondurdu. Sonra gönderdi Davudunu muhaliflerini finanse ettirdi. Aman diyim, bana kardeşim filan deme. Ben herşeye rağmen seni kaybetmeye hazır değilim. Sevdim ileri demokrat duruşunu. TS
 Misafir
 27 Eylül 2011 Salı 20:31
CHP nin sol ile uzaktan yakından alakası yoktur.CHP sol parti olmayı BECEREBİLDİĞİ gün Türkiyede tek başına iktidardır.Ben bi tarihte Alman Sosyaldemokrat Partinin programını CHP genelmerkezine,sn Baykalın Sekreterine mail yolu ile gönderdim ve rica ettim.Sosyaldemokrat iseniz,bu programı birebir uygulayın dedim.2007 seçimleri öncesi idi,Sivil ve Demokratik Anayasa için harekete geçin,dedim.Bana cevap, "ne yani akp nin Anayasasını mı yapalım" dedi 2007 de M.vekili olan bayan arkadaş..H.Tahsin.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime