İkinci kez dikkat çekiyorum!
1 Mayıs tarihinde kaleme aldığım hassasiyetlerin yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum.
Demiştim ki;
MAYIS-HAZİRAN aylarına dikkat!
Türkiye’yi içeride önce germek, sonra çekmek ve nihai olarak koparmak için pusuya yatanların siluetlerini görüyorum.
Cumhuriyet tarihinin en büyük kutuplaşmasını yaşıyoruz.
Rejim değişikliği olmasa da rejimin içeriğini değiştirmeye aday iki seçim var kapımızda.
İçeride ve dışarıdaki Türkiye DÜŞMANLARI için bulunmaz bir nimet var önlerinde…
Avrupa’daki yayın organlarının satır arasına gizlediği sır;
TÜRKİYE’Yİ VURMAK!
Bu vuruşun yol ve yöntemleri çeşitli olabilir ama amacı belli; Türkiye’de iç savaş çıkartmak için oram meydana getirmek!
Bunu deneyeceklerinden şüphem yok.
Değerlendirmelerini dikkate aldığım Erol Mütercimler benimle aynı fikirde değil.
YÖN dergisine verdiği demeçte, “Seçim öncesi bir şey olmaz” diyor.
İnşallah…
Fakat…
Mütercimler açısından bu kadar net konuşmanın rehavetin ötesinde yanlış bir öngörü olduğunu düşünüyorum.
Isınmayan hiçbir şey kaynamaz!
Ben ısrarla MAYIS-HAZİRAN diye yazayım, teyakkuzda olmaktan ne kaybederiz?
Giderse bir daha geri gelmeyecek bir toprak söz konusu…
Kalabalık merkezler, ünlü şahsiyetler ve hiç tahmin edilmeyen olgularla MAYIS-HAZİRAN aylarında üstümüze gelebilirler.
Yazımı sanırım sadece değerli Sabahattin Önkibar dikkate alıp, ertesi gün köşesine taşıdı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da birkaç gün önce, “Her gelen ihbarı dikkate alın” sözlerini de ek bir not olarak kenara koyalım.
Sınırımızda yükselttikleri tansiyonla mı üstümüze gelecekler, içeriden mi…
Yoksa her ikisi ile mi?
Anayasa Mahkemesi’nden MAYIS-HAZİRAN aylarında bir ses gelir mi acaba?
Belki de!
Gelecekler… Buradayız…
Sadece ÇOK DİKKATLİ olmamız gerektiğinin altını-üstünü çiziyorum.