Ankara gazetecilerinin (küçük istisnalar hariç) tamamına yakını her şeyi bilen (!)
Her konu hakkında uzman (!) gazetecilerden oluşur.
İstanbul’da görev yapan özellikle yönetici pozisyonundakiler ve şöhretli yazarların ezici çoğunluğu da korkaktır ve sadece birkaç yüz kişi için yazar/konuşurlar…
Çoğu için makamlarını kaybetmek, şereflerini kaybetmekten daha önemlidir.
Vatandaşlar pek bilmezler ama (Ferasetleri ile anlayanları vardır) Gazetecilerin çoğunluğunda ağır ve tıbbın yetersiz kaldığı rahatsızlık türleri vardır.
TV’ye çıkmak onlar için yokluk/varlık mücadelesidir.
Kendileri gibi olmayandan nefret ederler!
Gazeteciler dahil her objeyi kategorize etmeden gece yatağa giremezler. (CHP’li kedi Şero mesela. Bursa’da Şero’ya sunum yaptırdılar!)
Heyecanlanmayın hemen! İktidar unsurları da aynı…
Toplumu zehirleyen sağ/sol gazetecileri tek tek size tanıtmaya devam edeceğim!
Mesela beni eleştiren sağ/sol gazetecilerin yüzde 90’ı belediyeleri kemiren…
ERDOĞAN VE KILIÇDAROĞLU’NUN ARKASINA SAKLANARAK ZENGİN OLAN GAZETECİLER!
Konuşmacı altında her konferanstan 10’ar bin lira ceplerine atan…
Attıkları geçmiş twitler ve yazılarına baktığınızda, tüm terör örgütlerine destek veren…
Bugün de Kılıçdaroğlu’nun ya da Erdoğan’ın arkasından ateş eden zavallı sürüleri olduğunu bilmeyen varsa, Google’a 5 dakika ayırsınlar yeter!
Kalan yüzde 10 ise…
Bir bölümü kendisini geçmişte eleştirenler için, fırsat kollayarak gazeteciğin haysiyet cellatları…
Gazetecilerin diğer bir kısmı da kilolarından fazla haset taşıyanlar!
“Gerçekten ne oldu?” sorusuna yanıt arayan gazetecilere gelince…
Bir kısmı, en ağır eleştirileri dahi yapsalar bile onlara kızılmıyor…
Diğerlerinin inleri biliniyor!
Girilir!
Neyse…
Hiçbir gazeteciler cemiyetine adım atmadım!
Ne siyaset, ne gazetecilerden bir lobi oluşturmadım!
İstisnasız tüm siyasi partilerle mahkemeliğim.
Asla kimseye kabadayılık yapmadım ama yaptırmadım da!
Mütevazıye daha mütevazi, kabadayıya daha kabadayı oldum!
Hepsi bu!
Gazeteciliği seviyorum ama insandan kıymetli değil.
Gazetecilerin yüzde 90’nını…
Siyasetçilerin lider düzeyinde tamamını tanırım.
Allah şahit hiç birinin emrine girmedim.
Hatalarım, eksikliklerim elbette oldu.
Fakat, kader işte…
En büyük saldırılara, “En haklı olduğum dönemlerde” uğradım…
Suya-sabuna dokunca olur. Şikayet için değil, tespit için yazıyorum bunları…
Diyeceksiniz ki bu girizgâhı niye yaptın?
İki nedenden…
Atomu parçalamış… ‘Ay’da su bulmuş iştahla…
“Ahan da ben biliyorum. Ben mühimim. Az önce falanca aradı, filancadan bilgiyi aldım!.. “ diyen gazeteci ordusu en sonunda…
Erken seçimle ilgili saçmalayınca…
Bir iki kelime yazmak farz oldu.
Evet, iktidar erken seçim için şartlı bir yığınak yapıyor.
Peki, ne zaman?
Kulislerde çok ağır ekonomik krizden söz ediliyor.
Böylesine ağır bir kriz olur mu, olursa ne zaman olur kişisel olarak net bir tarih bilmiyorum ama…
Bu işi bildiğini iddia edenler vaktin uzun olmadığında ısrarlılar.
Bu tezin olma ihtimalini iktidarın da gördüğü anlaşılıyor.
12 gün önce iktidarın sistemi revize eden çalışmalar yaptığını duyurmuştum.
Birkaç gün önce MHP lideri Bahçeli, bu yazımı kısmen doğrulayan bir açıklama yaptı.
Gelelim arzın merkezine…
FORMÜL; TEK TUR, EN ÇOK OYU ALAN!
Seçimin tarihini, ekonomik krizin tarihi belirleyecek!
Yani, Ekim’de kriz varsa…
Erken seçim Ekim’den önce…
Kasım’da kriz varsa Kasım’dan önce olacak…
Tam bu noktada 2 kritik soru anlamlı olur.
“İyi de, diyelim erken seçim oldu. İktidarın oyları tüm anketlerde 50’yi geçemiyor ki? Neden, seçime gitsinler?” diyeceksiniz…
Evet, doğru…
Tüm tahminler Cumhur İttifakı’nın yüzde 50’yi geçemediğini gösteriyor ama bu problemi aşmak için iktidar kurmaylarının masasında ilginç seçenekler var.
Mesela en kuvvetli seçeneklerden birisi “Seçimi tek tur ve en çok oyu alan parti kazansın” hazırlığı…
Barajı yüzde 40’a düşürmek diğer seçenek ama…
Şu anda iktidar kurmayları “Seçimi tek tur ve en çok oyu alan parti kazansın” obsiyonu en kuvvetli seçenek...
Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne geçmesi muhtemel vekiller için de formül bulunmuş görünüyor…