ÜLKÜCÜLER! AKŞENER’İN ARKASINDA BÜTÜNLEŞİN!
Tayyip Erdoğan’ın, hemen her gün yaptığı Başkanlık sistemine ilişkin konuşmalarından en sonuncusundaki cümlelerini kısaca hatırlayalım:
“Darbe Anayasalarının gölgesinde geçen son 56 yılımızda bu tartışmalar hiç eksik olmamıştı.
Turgut Özal başta olmak üzere
Süleyman Demirel, Erbakan ve Türkeş, hepsi Başkanlık sistemi konusunda olumlu görüş bildirmişlerdi..”
Erdoğan, isimlerini andığı bu kişilerin bazı sözlerini, siyasi amaçları için her zaman kullanmaktadır. Ama o kişilerden naklettiği sözler ne derece gerçeği yansıtıyor?
Bakıyorum, basında hiç kimse konunun bu yönü üzerinde durmuyor..
Benim tespitlerime göre, Özal’ın sözleri de, Demirel’in sözleri de, Alparslan Türkeş’in sözleri de Tayyip Bey’in bugünkü heveslerine kaynak yapılabilecek türden değildir.
Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde dört yılda tam 6 Hükümet değişmiş, aylarca güvenoyu süreçleri yaşanmıştı.. Bu yüzden Süleyman Bey, o günlerde,
Parlamenter sistemle ilgili bazı tenkitleri dile getirmek zorunda kalmıştı. Tayyip Bey işte, Demirel’in o günlerdeki o tür sözlerine sarılıyor..
Alparslan Türkeş’in sözlerindeki gerçekler ise şöyledir; Başbuğ’un
Temel Görüşler isimli kitabında şu şekilde bir cümle var:
“Çağımız hızlı bir icra çağıdır. Türk Milleti, İmparatorluklar kurduğu devirlerde tarih ve törelerimize uygun bir Başkanlık sistemi uygulamıştı..”
Tayyip Bey işte bu cümleye sarılıyor.. Ama o cümlenin içinde yer alan,
“tarih ve törelerimize uygun Başkanlık sistemi” şartını esgeçerek...
Türkeş’i,
onun Türlük ülküsünü, 9 Işıkta parlayan fikirlerini tam bilmeden, sözlerinin gerçek anlamını kimse tam değerlendiremez. Şurası unutulmasın;
Türkeş, “Türk birliği ülküsü”nün baş savunucusu idi. Yeryüzündeki bütün Türklerin tek millet olup, tek bir devletin bayrağı altında toplanmasını kendine ülkü edinmişti. Bütün ülkü ve hedefleri Gönül Seferberliği kitabında toplanmıştı. Elbette bu hedefe ulaşma aşamasında Başkanlık sistemi yararlı olurdu. Bu yüzden Başkanlık istemini savunmuştu.
Eğer
Tayyip Bey de
Türkeş’in savunduğu
Türklük ülküsünü kabul edecek ve dünya Türklüğünü bir bayrak altında birleştirip bütünleştirecekse, bize söz versin ve bu sözüne bizleri inandırsın onu Başkan yapalım..
Ama ne gezer?
Onun amacı
Millet değil Ümmettir..
Türklük değil din birliğidir..
Yarın hayallerimiz gerçek olsa,
Özbek, Türkmen, Tatar, Kırgız, Azeri, Yakut, Gagauz, Karai dünya üzerinde ne kadar Türk varsa bir araya gelip tek bayrak altında birleşse ve başa da Tayyip Erdoğan geçirilse neler olur hiç düşündünüz mü?
Ben size söyleyeyim.. Tayyip Bey başlayacak; kimmiş bu
Altaylılılar, Yakutlar, ne işi var bu
şamanların aramızda? Diyecektir.
Kimmiş bu
Gagauzlar? Atın bu
Hristiyanlar! Bana ne onların da Oğuz Türkü olmalarından.. Şunlara bakın, bayraklarında da
Bozkurt var.. diyecektir.
Bu
Karai Türkleri de neymiş? Dinleri
Musevi, ne işleri var bizim aramızda?
Bu
Ortodoks Çuvaş Türkleri de kim oluyor? Atın sınır dışına..
Sonra Azerinin, Kazakın, Kırgızın arasına dalıp,
alevi-sünni ayrıştırmalarına kalkışacaktır..
Rahmetli Türkeş, Dünya Türklüğünü din ve mezhep farklılıklarına bakmadan tek bayrak altında toplama ülküsüne sarılmış, onun için Başkanlığa evet demiş, bu idealin istikametindeki Gönül Seferberliğine çıkmıştı..
Ayrıca Başbuğ biliyordu ki, Türk Başkan, eski Kağanlar döneminde uygulandığı gibi, işe başlarken nesi var nesi yoksa, bütün her şeyini Devlete terkederek idareyi ele alacaktır..
Acaba Tayyip Bey de, Türk tipi Başkanlık istediğine göre bu noktayı hesaba katmış mıdır?
Daha önceki bir yazımda Amerikan tipi Başkanlıktan söz etmiş, bir kitabımdan(*) alıntılar yaparak şunları ifade etmiştim:
“AKSaray, Atatürk Orman Çiftliğindeki 300 bin metre karelik alan üzerine inşa edildi. Bu alan ABD Başkanlarının yani şu andaki Başkan Obama’nın Beyaz Sarayının tam 6 katı büyüklüktedir..
…1981 yılında ABD Başkanı seçilen Ronald Reagan Beyaz Saray'a yerleştikten bir ay kadar sonra bir sürprizle karşılaşmış.. Eşi Nancy Reagan ile yedikleri akşam yemeğinden sonra, garson kendilerine bir fatura getirmiş.. Faturada o akşamki de dahil bir aydır Beyazsaray’da yedikleri yemeklerin, kullandıkları kuru temizleme, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerinin paraları, Beyaz Saray'da kabul ettikleri misafirlerine yapılan harcamalar, herşey yazılı imiş.. Hem de faturadaki bütün fiatlar lüks tarifeye göreymiş..
Başkan Reagan bu işe şaşırıp kalmış. O zamana kadarki Başkanların, Beyaz Saray'daki harcamalarını kendilerinin ödediğini hiç duymamışmış. Durumu öğrenince faturayı muhasebeye verip, maaşından ödenmesi talimatını vermiş..”
İşte Başkanlık sistemine ilişkin bazı gerçekler bunlardır efendim..
Başkanlık sistemi dolayısı ile Rahmetli Başbuğ Türkeş’i bir kez daha hatırlamış olduk..
Nur içinde yatsın..
Tabii onu anınca partisi MHP’nin bugünkü hali yüreklerimizi bir kez daha sızlattı..
Bu yüzden, bugünkü yazımın son satırlarında Ülkücü gençliğe birkaç cümle ile seslenmek istiyorum:
“Benim çevremdeki CHP’lilerin büyük çoğunluğu diyor ki; Son günlerde olanlar, Atatürk resminin indirilmesi gibi olaylar yüzünden bizi partimiz CHP’den soğuttular.. Artık yıllardır bağlı olduğum partimle gönül bağım koptu, oy vermeyeceğim.. Eğer Meral Akşener MHP’de Başkan olursa oyum MHP’yedir..”
Ülkücüler, bunun gerçekleşmesini, MHP’nin oylarını katlamasını, partinin bugünkü durumdan kurtulup Başbuğlu günlerin geri gelmesini istiyorsanız, Merak Akşener’in arkasında birleşin!..
Meral hanımı ben, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in Gönül Seferberliği(**) kitabının 29. Sayfasında hikaye ettiği Kahraman Türk Kadını Tomris’e benzetiyorum.. Ona Tomris adını verdim.. Saka ve Peçenek Türklerini bütünleştiren Hükümdar hatunun adını yani.. Bu hatun da MHP’yi bütünleştirecektir, emin olun, diyorum..”
(*)
Okuduğum Kitaplardan Tayyip Beye Satırlar/Yalçın Toker- Toker Yayınları. Kitap: Tel: 0535 3199349 e-KİTAP:
[email protected]
(**)
Gönül Seferberliği/Alparslan Türkeş- Kutluğ Yayınları.