Dündar, Berberoğlu’nu ihbar ederek CHP’yi mahkum etti!
Mit Tırları davasında yargılanması devam eden Can Dündar, yeniden tutuklanacağını hissedince el yükselterek 2 sürpriz kart birden açtı.
Dündar, kendisine bu yönden en ufak bir, “Açıkla” baskısı olmadığı bir dönemde, “Bana Mit Tırları belgesini getiren bir Milletvekili” dedi.
Hatta, "Solcu bir Milletvekili" ifadesini kullandı.
Bu tam bir alan daraltmasıydı.
Dündar, yetkililere, “Haber kaynağımı bulun. İşinizi kolaylaştırdım!” mesajını bilinçli verdi.
Çünkü; MHP ve iktidar partisinden hiçbir Milletvekilinin bu eylemi yapmayacağı, HDP’nin ise böylesine stratejik bir belgeye ulaşamayacağı açıktı.
Geriye kalan tek seçenek CHP’li Milletvekilleriydi.
Yani bu öylesine büyük bir alan daraltmasıydı ki; 80 milyonluk seçenekten, 133 kişiye inen bir şüpheli ajandası…
Üstelik bu 133 CHP Milletvekilinden, Can Dündar’a çok yakın olan Milletvekili sayısı topu topu 3 kişidir.
Can Dündar’ın, ilgili yerlere, “Bu 3 Milletvekilinin birisidir bana belgeleri getiren. Bulun artık şu ismi!” diyerek gazetecilik namusunu tartışmaya açma pahasına ileri bir atak yaptı.
Ve bu kadar alan daralmasından sonra nihayet oklar şiddetle Enis Berberoğlu’nu gösterdi.
Haber kaynağını gizlemek, o gazetecinin şerefidir.
Kendimi örnek göstermek adetim değil ama affınıza sığınıyorum;
1,5 ay önce Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sunduğu teke tek programında, Altaylı’nın, “Talat Bey, Atatürk’ün fotoğrafını indiren vekili size söyleyen bir Milletvekili miydi?” sorusuna, “Alan daraltmayalım Fatih Bey” yanıtım, tam da bu tarz alan daraltmaların önüne geçmek içindir.
Fatih Altaylı bende hatırı olan bir gazetecidir ama bu işler hatır işi değil, gazetecilik kuralıdır.
Can Dündar’ın gazetecilik tecrübesi benden az değildir.
Öyleyse…
Öylesi şu;
Can Dündar, haber kaynağını açıklayarak, olası tutuklanma durumunda CHP’yi kurumsal olarak kendisini savunmaya zorluyor.
Bu hamle etik olarak yanlış ama Can Dündar’ı aşan bir zekanın işi.
Dündar, kendisine koruma zırhı oluşturacak ikinci hamleyi de harekete geçirirken, bir öncekinden daha fazla risk almayı tercih etti.
Terör unsurlarını destekleyen bir yayın organında şu sözleri kullandı;
“Sur'daki operasyonlara başladığında halk akın akın bölgeye gelmeliydi"
Özerklik talebi ile ilgili soruya verdiği yanıt da şöyle;
"AK Parti merkezi yönetimden vazgeçmez. En ufak toprağın yönetim alanı dışına çıkmasına tahammülü yok"
'Cepheyi bölmeyelim, ortak bir cephe açmak lazım. Topyekun direnmeliyiz. Kaybedecek vakit yok'
Kelimelerin içindeki diplomasinin bir önemi yok. Dündar’ın çıplak sözleri şu;
“CHP ile birlikte hareket ederseniz, Türkiye’den toprak alabilirsiniz…”
Can Dündar’ın bu son hamleleri ile gazetecilik elbisesinden iyice sıyrılarak, siyasi bir figür haline gelmesini de tartışmaya açmalıyız.
Özellikle Can Dündar’ı kayıtsız şartsız destekleyen unsurlar, bir de bu yönü ile tartışmayı zenginleştirmeli.
Her şey gözümüzün önünde oluyor çünkü…