Büyük insandı!
Türk tarihinin yetiştirdiği en büyük tıp hocasıydı.
Kimilerine aykırı gelen siyasi görüşleri vardı.
Gizli eller tarafından sürekli köşelere itilmişti.
Son 300 yılda en genç profesör olma unvanı, 50 yıldır çözülemeyen matematik problemini çözme onuru ona aitti.
Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu, ABD’de kaldığı yoğun bakım odasından çıkamadı.
Kendisi ile bir resepsiyonda tanışmıştım.
O kadar mütevazi, o kadar içtendi ki; bir ara, “Acaba benzetiyor muyum?” şüphesine bile kapıldım.
Sıfır kompleks.
Abartısız ama içten…
Konuşurken araya İngilizce kelimeler serpme, insana tepeden bakma gibi ucuz entel huyları yoktu.
Sadeliği çok etkileyiciydi.
Birkaç yazımı okuduğunu, bir tanesini de çok beğendiğini söyleyince, “Hangisi?” dedim.
“Beni test ediyorsun ama söyleyeyim” diye başladı sözlerine.
Müstehzi bir tebessümle…
Benim dahi unuttuğum kelimelerimi bana hatırlattı.
Dünya ona, “Dahi Türk” dedi.
Bence dahilik bir çok kişi için söyleniyor.
Dahi’lerin Dahi’siydi.
Bu toprakların değerlerine sonuna kadar bağlıydı.
Müthiş bir cesareti vardı.
Kendisine, “Cesursunuz?” deyince, “Bu kelime çok istismar ediliyor bence. Fatih Sultan Mehmet’de cesurdu, bende. Fatih Sultan Mehmet’le beni aynı kelimeye sıkıştırmak, Fatih Sultan Mehmet’e hakaret” demişti.
Kendisi ile uzun sayılacak bir röportaj yapmıştık.
Bana, “Yayınlama istersen!” dedi.
Şaşırdığımı görünce, “Sen bilirsin ama nedenini bilmediğim şekilde çok düşmanım var. Özellikle Türk Doktorlardan. Kıskanıyorlar desem, kendimi büyük göstermiş olurum. Nedenini gerçekten bilmiyorum. Vardır bir bildikleri canları sağ olsun.” demişti.
Bazı çevrelerden adı konulmamış bir tecrit yaşıyordu.
Dünya kendisine, Sinanoğlu Türkiye’ye aşıktı.
Ödüllerini, başarılarını yazmaya kalkışsam, 10 köşe yetmez.
Diri iken Sinanoğlu’nu keşfedemeyenler, hiç değilse öldükten sonra onu anlamaya çalışsınlar.
Zor değil. Bir tık yeter.
Allah rahmetini esirgemesin…