Arşiv Belgelerinde Ermeni Vahşetleri...
Arşiv Belgelerinde Ermeni Vahşetleri... Ve unutulmaması Gereken Gerçekler...
İki haftadır bu sütunda, Ermenilerin iftiralarına çanak tutan Batılıların, kendi çıkar hesapları sebebiyle, olayları ters yüz ederek “Ermeni soykırımı” diye sundukları tehcirin gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalışmaktayım.
93 Harbinde ve I. Dünya Savaşı sırasında işgalci Rus’lara yardım ve yataklık yapan Ermenilerin, zorunlu olarak güney bölgelere göç ettirilmelerinden ibaret olan olayları, tarihi gerçeklerle ortaya koymaktayım. Bu zorunlu göç ettirmeler sırasında, ulaşım ve iklim güçlükleri, salgın hastalıklar yüzünden doğal olarak çok sayıda Ermeni de ölmüştü.. Ne var ki batılılar, Taşnak, Hınçak çetelerinin Türk Ordusu ile çatışmalarında ölen binlerce Ermeni’yi de tehcirde ölenlere dahil etme kurnazlığına başvurdular. Abarttıkça abartarak 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiğini bile öne sürdüler.
Başta İngilizler olmak üzere, galip Hristiyan Devletlerinin tehcir olayı dolayısı ile İttihatçı Hükümet üyelerinin cezalandırılmasını istemeleri, İttihatçı liderlerin ülkeden kaçışları, gıyaplarında yargılanmaları, ülkede kalan İttihatçıların Malta’ya sürgün edilmeleri aşamalarını da anlattım. Bu arada Ermeni tehciri olaylarını Ziya Gökalp‘in mukatele olarak değerlendirildiğini vurgulayarak, böylece Ermeni meselesini oldukça aydınlattım.
Artık Ermeni konusuna bugünkü yazımla son noktayı koymak istiyorum. Yazıma da, dönemin İttihatçı karşıtı olan İtilafçı yazarı, zamanın Posta müdürlüğünü yapan ünlü romancımız Refik Halit Karay’ın, İttihatçılar’ın Türkiye’den kaçışlarını “defolup gitme” diye adlandırdığını ve onlara “Hesap vermeden nereye beyler?..” diye sorduğunu hatırlatarak gireceğim.. Devamında da, Ermenilerin o zamanki insanlık dışı vahşetlerini anlatacağım..
Hepsi tarihsel belgelerle ispatlanan aşağıdaki olayları okuduktan sonra, tehcir’i "Ermeni soykırımı” sayan ve bunun inkarını ise suç kabul eden başta İsviçre olmak üzere Batılılara, şimdi utanç duyup duymadıklarını birlikte sorarız..
Bir kitabımda(*), Anadolu’daki insanlık dışı Ermeni vahşetlerini, Başbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğünce yayınlanmış şu sunacağım belgelere dayandırmıştım:
25 Mayıs 1916, Cilt 1- Belge: 3
“Ermeniler, öldürdükleri Türklerin cesetlerini köpeklere yedirdiler.. Bir bebeği kuzu gibi kızartarak direğe bağladılar.. Çocukları canlı canlı kuyuya attılar.. İnsanları ellerinden kapılara çivilediler.. İçinde Musevilerin de bulunduğu 300 kişiyi doğrayarak insan parçalarını duvar gibi yığarak istif ettiler.”
11 Temmuz 1916, Cilt 1 - Belge: 13
“Ermeniler, Eleşkirt’in Arap köyünde iki gün içinde 23 kıza tecavüz ettiler. Hınıs’ın Molla Kulaç köyünde 20’den fazla çocuğu kuzu keser gibi kestiler.
“Kafkasya’da… hamile iki Müslüman kadını getirip karınlarındaki çocukların kız mı oğlan mı olduğuna bahse girdiler. Kadınların karınlarını yardılar. Biri oğlandı, ötekinin henüz cinsiyeti belirmemişti. Bahsi hangisinin kazandığı anlaşılamayınca Ermeni askerleri kavgaya tutuştular.”
15 Temmuz 1919, Cilt 3-Belge: 1
“Nahcivan ve Şarol havalisinde 45 Müslüman köyünün Ermeni saldırılarına uğradığı, 4000 Müslüman vahşice katledildiği..”
15 Ağustos 1919, Cilt 3-Belge: 7
“Erzurum’a bağlı Sekman, Ardı, Kepenek, Harçlı, Penaduz ve Todaviran köylerinde süngü, bıçak ve baltalarla parçalanan yüzlerce kişinin katledildiği, iki yüzden fazla evin yakıldığı..”
28 Ekim 1919 Cilt 3-Belge:16
“Ermeni Hükümeti ve Taşnak cemiyetinin Revan ve Aras bölgeleri ile, Elviye-i Selase’de (Kars, Ardahan, Batum) bir tek Müslüman bırakmamak maksadıyla faaliyette bulunduğu, tarlada çalışan halkın üzerine Ermenilerce top ve makinalı tüfek ateşi açıldığı, ezan okuyanların taşlandığı, Ermenilerin Amerikan Generali tarafından desteklendikleri..”
29 Ocak 1920 Cilt 3-Belge: 25
“Fransızların Ermenilerle birlikte Maraş’ta Müslümanları topa tuttukları, Türklerin üzerine kiliselerden mitralyözlerle ateş açıldığı ve pek çok Türk’ün şehit edildiği, şehir merkezinin yakıldığı..”
16 Mart 1920, Cilt 3-Belge: 37
“Zaruşat kazasına ani baskın yapan Ermenilerin kadın ve çocuklar dahil 2000 Türk’ü katlettikleri, balta ve süngülerle parçaladıkları, 28 köyü talan ederek yaktıkları..”
6 Nisan 1920, Cilt 3-Belge: 39
“Revan’dan Gence’ye giden treni durduran Ermenilerin 500 Müslüman Türk’ü öldürdükleri.”
23 Ağustos 1920, Cilt 3-Belge: 50
“Kars-Gümrü yolu üzerinde Şahnalar ve Avnil köylerine mitralyözlerle saldıran Ermenilerin 500 Müslümanı öldürdükleri, Zaruşat ve bağlı köylere düzenlenen saldırılarda 2000 Türkün katledildiği, 45 kişinin yakıldığı..” anlatılır.
Belgelere ağlayan gözlerimizle, biraz da Arşiv Belgelerinin 4. Cildinden devam edelim:
14 Aralık 1920, Cilt 4-Belge: 16
“Sarıkamış’ın Karahamza nahiyesine bağlı 18 köyde yapılan katliamda 5000’den fazla Türk şehit edilmiştir..” İmza: Mevkii Müstahkem komutanı Albay Rüşdü.
19 Aralık 1920, Cilt 4-Belge: 17
“1920 yılı içinde Bardız ve Kosor nahiye ve köylerinde uygulanan mezalimde 500’den fazla
Türk’ün şehit edildiği, Bardız’a bağlı 16 köyde 1000’e yakın Türk’ün öldürüldüğü, Kürkçü ve Vartanut köylerinde bakılmakta olan 125 kimsesiz çocuğun da katledildiği..”
28 Ocak 1920, Cilt 4-Belge: 23
“Kars’ın İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine, isteyenlerin köylerine dönebilecekleri
duyurulunca, dönmek üzere yola çıkanların Ermenilerce Nahcivan ve Iğdır havalisinde çeşitli işkencelerle katledildikleri ve Aras nehrinin boğulan insan cesetleriyle dolup taştığı..”
3 Nisan 1921, Cilt 4-Belge: 27
“Erivan’ın Kızılkule ve Sabuncu köylerinde yüzlerce kişinin gözlerinin kızgın şişlerle çıkarıldığı, ağız ve burunlarının baltalarla kesildiği, genç kızlara tecavüz edilip çocuklu kadınların çocuklarıyla birlikte kazanlarda yakıldığı..”
İyi bilinmelidir ki bu belgeler, Ermenilerin soykırım iddialarını öne sürerken yaptıkları gibi şayialara ve kulaktan dolma iddialara dayanmamaktadır. Tutanakların altındaki imzalar bölgede görevli 9. Tümen komutanı Halit Bey (Halit Karsıalan) ve diğer yüksek rütbeli Türk subaylarına aittir. Gönderildiği makam ise, başında Kazım Karabekir Paşa’nın bulunduğu Şark Cephesi Kumandanlığı’dır.
UNUTULMAMASI GEREKEN GERÇEKLER..
Ermenilerle ilgili bu yazıma son verirken, bir gerçeğin vurgulanmasında yarar görmekteyim. Bu tür insanlık dışı vahşilikleri yalnız Ermeniler mi yapmıştır? Asla..
Hemen her millette terör, vahşet, bölücülük hedefleyen sayısız örgütler kurulmuş, bunların vahşilikleri tarihsel belgelerde sayfaları doldurmuştur. Yukarıdaki Ermeni vahşilikleri Taşnak; Hınçak gibi örgütlerin eseridir. Sonraki dönemlerdeki Asala ise pek çok Avrupa şehrinde Türk diplomatlarını katletmiştir.. Ancak bu örgütleri yüzünden Ermeni milletinin tümünü suçlamamalıyız. Bu durum, Ermeni için de, Yunan için de, Arap, Kürt v.b. için de geçerli olan bir gerçektir. Kıbrıs’ta EOKA’nın Türklere karşı yaptıkları yüzünden oradaki tüm Rumları, bebek katili PKK’nın insanlık dışı katliamları yüzünden tüm Kürtler’i, IŞİD’in vahşilikleri yüzünden tüm Arapları suçlamaya kalkışmak da yanlış olur.
Mesela ben, 60 yıl önce Toker Yayınevimi açıp, matbaamı kurduğunda baskı makinalarımı, Tercüman’ın o zamanki sahibi Kemal Ilıcak’ın tavsiyesi ile gazetenin başmakinisti Osef Usta isimli Ermeni ustaya kurdurmuştum. Kitaplarımın klişelerini Ermeni Vartan usta yapardı. Bugün bile bitişik komşum Hayk usta kendi tamirhanesini yıkarken elindeki hortumla daima benim Yayınevimin vitrinlerini de yıkar.. Ben Taşnakçılar, Hınçaklar şunları şunları yapmıştı diyerek bu saydığım Ermeni kardeşlerimin iyiliklerini unutabilir miyim?
Spor yazarlığına başladığım yıllarda, Milli futbol takımımızın İsviçre’yi 2-1 yendiği maçtaki Ermeni asıllı santrforumuz Garbis’in 2 golünün bana yaşattığı sevinci unutabilir miyim? Ay-yıldızlı formaya zaferler yaşatan Lefter Rumdur diye ona olan sevgimi kaybeder miyim?
Keza Atatürk’ün arabasında yanına oturttuğu Kürt mebusu Diyap Ağa’yı tanırsınız.. Milli Mücadelede, Yunan Ordularının Ankara kapılarına dayandığı günlerde, Millet Meclisinin Kayseri’ye taşınması telaşlı talepler vardı.. Diyap Ağa öne fırlayıp “biz buraya kaçmağa mı geldik? Savaşmaya mı?” diyerek direnmese belki de bugünleri göremeyecektik…
Bugün Kandil dağında bölücülük, düşmanlık ve vahşet kusan PKK’lı bir Kürt elebaşı Karayılan var.. Ama bir de Milli Mücadele döneminde aynı ismi taşıyan bir başka Karayılan isimli kahraman Kürt var.. O Karayılan olmasa belki de Fransızlar’ı Gaziantep’ten atamayacaktık..
Milletlerle ilgili hükümlerimizi verirken bu ayırımlara çok dikkat etmeliyiz, diyerek yazıma da son noktayı koyuyorum.
(*) Milli Mücadelede İç İsyanlar ve Son Ermeni Olayları /Yalçın Toker, Toker Yayınları, sa: 179., Tel: 0535 3199349 e-KİTAP: kitap@dr.com.tr www.ttnetkitap.com/yayinevi/detay/yayinevi/447