Yaklaşık 6 aydır hepimiz gereksiz bir sancıyla kıvrandık.
Sancı gereksizdi, çünkü;
Tarihten biliyoruz ki Türkiye demokrasisinin en yumuşak karnı laiklik eksenli tartışmalardır. Söz konusu laiklik oldu mu, pek çok şey rafa kalkar ve sistem her türlü dış etkene karşı içe kapanarak kendini korumaya alır. Bu, her ne kadar Avrupa’ya entegre olacak yasalar çıkarılsa da hala böyledir. Ve yine yakın tarihimize baktığımızda siyasi çöplük büyüklüklerine bakılmadan bu ilkeye ters düşen partilerin son ikameti olmuştur. Ama bu gerçek Ak Parti’nin düşünmesine ve aynı hataya düşmesine, “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu iddiasını engellemesine yetmedi. Tasavvurundan öte büyüyen bünyesini kontrol edemedi, genlerindeki “sisteme kılçık atmak” huyunu dizginleyemedi, anakronik çıkışlarının başlarına nasıl bela açacağını tarihi unutarak yok saydı.
Sancı gereksizdi, çünkü;
Demokratikleşme yönünde birçok adım atılmıştı. Artık parti kapatmak eskiye göre daha zordu. Birçok yasa yenilenmiş, siyasetin ifade sınırı daha esnek, daha toleranslı bir yapıya bürünmüştü. Ama söz konusu laiklik oldu mu diğer tüm değişkenleri görmezden gelebilecek bir refleksle hareket eden sistem aklı bu sefer de Yargıtay Savcısı Abdurrahman Yalçınkaya eliyle harekete geçti.
Ve şimdi;
Aklı selim kazandı ve Anayasa Mahkemesi orta yolu bularak hem çok güçlü bir uyarıyla Ak Parti şahsında sistemin bu refleksinin hala ne kadar güçlü olduğunu gösterdi, hem de artık Türkiye’de bazı şeylerin eskiye göre aynı olmadığını sistem bekçiliği yapıp durumdan görev çıkaranlara “kendilerini güncellemeleri için” mesaj gönderdi.
Şimdi kaybı kazanca dönüştürme, kapatma ekseninde unutulan ve unutturulan gerçek sorunlara dönme, ziyan olan altı ayı kör dövüşler etrafında oluşan gündemleri geride bırakarak telafi etme zamanı.
Çünkü çok zaman kaybettik.
Ak Parti’nin “özgürlük” türküsünün sadece bir tarafını söyleyip diğer taraflarını kasıtlı unutmasından, CHP’nin “sistem ve laiklik” türküsünü tek gerçek olarak görme ve tüm karşı çıkışlarını bu mantık üzerinden dile getirmesinden, bürokratların kara kaplı kitabın sadece bir bölümünü okumasından…
Oysa açlık türküsü, kulak yırtıyor…
Oysa işsizlik türküsünün tüm dizeleri o kadar tekrarlandı ki, kendisi nakarat halini aldı...
Oysa adalet ve insanca yaşamak türküsü günlük konuşmaların yerine geçti...
Ve oysa, bu ülkede özgürlük türküsünü sadece türbanlılar söylemiyor. Türbanlılar dışında bu türküyü dile getirenlerin hepsi Ak Parti’nin özgürlüğe bakışı ve önceliğinin çifte standardını tekrar imliyor.
Onun için Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını başta Ak Parti olmak üzere herkes tekrar düşünmeli ve bir muhasebe yapmalı.
Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil. bu yeni Türkiye’ye eski alışkanlıklarla mukabele ettikçe, siyasetin aklından tarihten ders almayı uzaklaştırıp toplumsal hikayeyi okuyamama hastalığını tedavi etmedikçe, gereksiz sancılar devam edecek…
Yeni Türkiye’de yeni siyasetçiler, yeni siyasi duruşlar, duyum eşiğini söylenen gerçek türkülere göre ayarlamış yeni “gerçek kulaklar” olmak zorunda.
Zorunda!
SABRİYE.KATRE 31 Temmuz 2008 Perşembe
|
ali aydin 31 Temmuz 2008 Perşembe
|
ali aydin 31 Temmuz 2008 Perşembe
|
süleyman karaca 31 Temmuz 2008 Perşembe
|