TURKTIME / Geçtiğimiz Şubat ayı yaklaşık 50 yıldır ölçülen en sıcak sekizinci Şubat ayıydı. Mart ayında da mevsim normallerinin üzerinde ölçülen sıcaklıkları göz önüne alırsak, bu durum, uzun vadeli küresel ısınma eğilimine çok uygun bir sonuç.
Bu aynı zamanda, gelecek nesilleri için yaşanılabilir bir gezegen bırakmak adına sınırlı bir çevrede değil doğanın yeniden inşaası için dünya genelinde kolektif eylemde bulunulması anlamına geliyor. Ama biliyoruz ki doğaya verdiğimiz tüm bu hasarı gidermek adına henüz dünya genelinde ana akım bir fikir birliği gelişmedi.
Doğal kaynaklar, doğanın insanoğluna sunduğu sınırlı bir hizmettir. Bu 'doğal sermayeyi' nasıl kullandığımızı yeniden düşünmek, ekoloji ve ekonomi arasında bir denge sağlamaya yardımcı olabilir. Ve ekolojimizi inşa edebilirsek, ekonomimizi de inşa edebiliriz.
Geçim kaynakları; toprak, su ve hava gibi doğal varlıklarla karşılıklı bağımlı bir ilişkiye sahiptirler ve çoğu durumda, bu varlıkların kullanılmasını gerektirirler; Öte yandan, bu varlıkları korumak ve geliştirmek, geçim kaynakları için kazanç potansiyelini artırır.
Pratik anlamda bu, gıda ve su ihtiyaçlarımızın toprak ve su kaynakları yönetimi yoluyla elde edilmesi, enerji ihtiyaçlarımızın fosil yakıtlar yerine hidrojen ve güneşe dayalı yakıtlarla karşılanması ve geri dönüşüm yoluyla sürekli artan tüketme iştahımızı tatmin etmek anlamına gelir.
HAYATTA KALMA SORUNUNA DÖNÜŞÜYOR
Küresel olarak, bozulmuş su ve karasal habitatları sürdürülebilir bir ekonomi için yeniden inşaasını sağlarsak, yenilenebilir enerji kullanımını tamamlamayarak hayatın her alanında yaygınlaştırabilirsek bu insanoğlunun geleceği için önemli bir adım olur.
Entegre bir ekoloji-ekonomi yaklaşımına geçmek, giderek belirsizleşen bir gelecekte hayatta kalma meselesidir. Yaşanan küresel iklim değişikliği yakın, orta uzun vadede gıda güvenliği sorununu insanoğlunun gündemine getirmiş durumda.
Kar ve zarar ekseni etrafında dönen ekonomik anlayışın dışına çıkmamız gerekiyorki, kaybettiğimiz şeyin insanoğlunun varlığını devam etirmek için kadar önemli olduğunu anlayalım.
Kısa vadede yapabileceğimiz en büyük ve en acil değişiklik, bir zihniyet değişikliğidir: Doğa, insanoğlunun gelişimine engel değildir. Akssine doğa, gelişmenin ve değişmenin güç merkezidir. Ekolojinin ekonomi olduğunu kabul eden entegre, birbirine bağımlı bir yaklaşımla yeniden canlandırılabilir.