Kendini imha eden parti
Emine Ülker Tarhan’ın partiden koparılması, Prof.Dr. Süheyl Batum’un ihracı ile CHP bambaşka bir sürece girdi.
Aslında Kılıçdaroğlu’nun kısa süre önce bir TV kanalında söylediği, “Atatürk’ün CHP’si değiliz” sözü tüm bu süreci yeterince özetleyen bir replik.
Gerçekten CHP’de neler oluyor?
CHP, çağın değişim ruhuna uygun bir yenilenme mi yaşıyor;
Yoksa, nedeni henüz belirlenemeyen şiddetli bir savrulma mı içinde?
Bence, CHP’nin tabanına henüz yeterince yansımasa da, CHP bilinçli bir şekilde HDP çizgisine yaklaşıyor.
Tabanı Atatürkçü, ulusalcı ve milliyetçi olan Cumhuriyetin kurucu iradesinin rotası gerçekten çok şaşırtıcı.
CHP’nin intiharı haline gelebilecek bu süreç öngörülemiyor mu, yoksa, yapılması çeşitli nedenlerden dolayı zorunlu mu?
Bu sorunun yanıtını henüz bilmesek de, izlenilen yolun ağır bir makas değişikliği olduğu ve CHP’nin ana damarlarını tıkamaya aday olduğu ortada.
Ana muhalefetin ortak aklında tuhaf bir tutulma var.
Gündeme geldikleri eylemlerin çoğu kendi iç sorunları.
Örneğin Şişli Belediyesi…
CHP’nin tarihsel olarak Atatürk’ten sonra en büyük ismi İsmet İnönü’nün torununu, Sarıgül’e teslim eden bir siyasi duruştan söz ediyorum.
Üstelik, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, satır aralarında bile olsa, Sarıgül cephesinin kendisini tehdit ettiğini ve Sarıgül döneminde problemli işler yaşandığını söylediği halde.
Tüm yazdıklarımızı daha da basitleştirelim;
Şişli’yi yönetemeyen, Türkiye’yi nasıl yönetecek?
Osmanlı düşmanlığı mı?
Osmanlıca, şekil olarak benzese bile Arapça değil.
Eski Türkçe dediğimiz bir dil.
İngilizcenin zorunlu dil olarak okutulduğu bir ülkede, Osmanlıcanın seçmeli ders olması son derece normal.
Sırf, Osmanlı arşivlerini bile sağlıklı okumak için seçmeli ders yapılmasını onaylarım.
Ne yani?
Kendi tarihimizi okumak için İngilizlerden yardım mı isteyelim?
Talat Atilla/Güneş