Bir Ankara gazetesinde çıktı haberi Nazım’ın..
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ !"
Diye.
Bir Ankara gazetesinde..
O zaman da ‘vatan haini’ olmak zor değildi.
Ki, ölünce de..
Zira: ‘Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.’
‘Vatan, çiftliklerinizse / Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan. / Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan.. / Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan. / Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa / Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan. / Ben vatan hainiyim. / Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla. /
‘Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.’
İşte, zamanında bu manşeti atan yazar kasaların mutasyona uğramış bugünkü versiyonlarına seslendi kaçak bir mafya lideri.
Bugün hesabına gelmeyen herkesi vatan hainliğiyle suçlayan yazar kasalara..
Tespih, fotoğraf, doğum günü videosu isteyenlere;
Dün, iş adamı sıfatıyla madalya taktıkları, organizasyon düzenledikleri, methiyeler düzdükleri adamın iddiaları hakkında bir satır yazı yazamayan ‘indirimli ziyafet çeken gazetecilere’ seslendi.
Cüzdanında basın kartı taşıyan, o kartın her hakkını zerresine kadar, suyunu çıkarana kadar kullananlara:
‘Hani, ne oldu?’ dedi.
‘Namusu, maaşı kadar olanlar.’ dedi.
‘Düşkün.’ dedi.
Dün, tespih, fotoğraf, doğum günü videosu istemeyen, dün suç örgütü lideri diyen.. Bugün de diyen Ruşen Çakır’a (kızsa da) namuslu gazeteci dedi.
‘Sedat Peker işini namusuyla yapanları tenzih ederek, gazetecilerin şerefsiz olduğunu söyledi. Bu konuda kesinlikle haklı... Bunca somut iddia varken, bunları haber yapmayan, kenardan kenardan başka konuları yazan gazete ve gazeteciler süzme şerefsiz değildir de nedir?’
Dedi, Yılmaz Özdil.
‘Arena programını yaptığımız yıllarda 4,9 tonluk kokainin Kolombiya'dan Türkiye'ye gelecek bir gemide ele geçirildiği haberi patlamış olsa, şimdiye kadar çoktan bir muhabirimizi Kolombiya'daki yetkililerle röportaj yapmaya göndermiş ve iz sürmeye başlamış olurduk.’
Dedi, Uğur Dündar.
Sana ne ?
Yarım asır boyunca izlenme rekorları kıran işlere imza atmışsın; ilk uluslararası TV haberciliği ödülünü sen almışsın. Odana sığmayacak kadar gerçek ödül, plaket, taltif, madalya.. Herhalde sıradan, namuslu bir bürokratın yaptığı kadar dünyalık yapmışsındır.
Otur malını ye.
Gidip Almanya’da aşı olsan ya; yok mu paran, sana ne gelmeyen aşıdan ?
Yarım asır bu işleri yaptıysan, yaşın da hallicedir. Bu yaştan sonra Silivri duvarlarının ihtimali bile ağır gelir.
Satır payı ölüm listelerinden çıkmışsın, otur evinde. Sana mı kaldı mafya - devlet işleri ?
Şömineni harla, odun çıtırtısının sıcaklığında Rodrigo’nun gitar konçertosunu dinle.
‘Yarım yüzyılı aşkın bir süredir gazetecilik yapıyorum, çürümenin bu boyuta vardığına hiç tanık olmadım!..’
Diyorsun..
Parmağını şıklatsan, mavilerinden birinin kapağını hafifçe kıssan kapına dizilirler. Onların emrindekiler, ölmüş validene sövüyor. Niye müsaade ediyorsun?
Yatağına aç giren bebeden, sana ne?
Uykularından feragat edip de kitap yazıyorsun; niye, kime !
Neyse neyse..
Bir Ankara gazetesinde çıktı haberi Nazım’ın..
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ !"
Diye.
Bir Ankara gazetesinde..
58 yıl oldu öleli Nazım.
Nazım Hikmet vatan hainliğine; Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Uğur Dündar hep bir satırdan yaşamaya..
‘Namusu, maaşı kadar olan gazeteciler’ yalamaya;
Devam ediyor hâlâ.