Bir kaç gün önce BDP heyeti ile görüşen Abdullah Öcalan, Yüksekova'da 2 sivilin öldürülmesini, "Bu olayda paralel devletin parmağı var" şeklinde yorumladı.
Öcalan, "Paralel devlet" derken, Devlet unsurlarından ziyade, PKK'nın KCK yapılanmasını işaret ediyor ama, PKK-KCK tabanında yıpranmamak için, bu tespitini ucu açık bırakıyor.
Öcalan'ın, bu görüşmede söylediği, "Suikastlar olabilir" sözlerinin, altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kurucusu olduğu PKK'nın zihin paradigmasını iyi bilen Öcalan'ın, derin PKK'nın neler yapabileceğini tahmin etmesi çok da zor değil.
Öcalan, derin PKK'nın, görünen PKK'ya suikast yapabileceğini şimdiden haber veriyor.
Daha yalın anlatımla;
Derin PKK’nın, görünen PKK’nın şahsında, devlete suikast yapma ihtimalini seslendiriyor.
Elbette Devlet, Öcalan'la böyle bir bilgiyi de paylaşmış olabilir ama Öcalan'ın, satır arasına gizlediği, "Paralel devlet" ve "Suikast" sözleri, önümüzdeki sürecin ana replikleri olmaya aday görünüyor.
PKK'nın açık eylem yapamamasının önündeki en büyük engel, terörden yaka silken bölge halkı.
Şifrelenerek serpiştirilen bu sözlerden, PKK'nın, öncelikle mağdur duruma düşmek istediği sonucunu çıkarabiliriz.
Mağdur görünmeyi beceremeyen PKK'nın tabanında istediği hareketlenmeyi yapamayacağını artık biliyoruz.
Şu fotoğrafı unutmayalım;
Bir kaç sene önce, Güneydoğu’da araba kazası yapan Mehmetçiğe ilk yardıma koşan bölge halkıydı.
Elbette geri döndürülemez şekilde ırkçı ve şoven unsurlar da var ama, bölge halkı, barışın tadını aldıktan sonra, PKK'ya koyduğu psikolojik rezervini giderek arttırıyor.
PKK&BDP’nin bazı unsurları her ne kadar karatma yapmaya çalışsa da;
Kürtçe televizyon...
Yer isimlerinin Kürtçeleştirilmesi...
Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin açılması...
Kürtçe eğitim hakkının serbest bırakılması...
Kürtçe yayın hakkının 24 saat serbest bırakılması...
Kültür bakanlığının bizzat Kürtçe kitap basması...
Bir zamanlar hayal dahi edilemezdi!
İşte bu tablo, PKK'nın belini büküyor.
Beli bükülen PKK’nın en büyük korkusu, süreç içinde, belinin kırılması…
Yani, taban desteğini kaybetmek.
Dağdaki yakınlarını çatışmada ya da PKK iç infazlarıyla kaybeden bölge halkının, her şeyi bir anda sıfırlaması mümkün değil ama faili meçhullerin olmaması bile, devlete olan güveni önemli ölçüde arttırdı.
Meselenin elbette Mehmetçiğe bakan yüzü çok önemli.
Evladını teröre şehit vermiş Mehmetçik annelerinin olgunluğu için ne söylense az gelir.
Devlet, hükümet, şehit anneleri, velhasıl, Türk Milleti’nin; acılarının üzerine tuz basmasını, PKK unsurlarının iyi okuması gerekir.
“Türkiye Kürdistanı” gibi ifadelerin, üzerine tuz basılan yarayı kanattığını bilmemelerine imkan yok.
Öcalan’ın dahi telaffuz etmediği, ayrımcılığı tetikleyen bu tarz söylemleri, “Derin PKK” marifeti olarak gören geniş bir kitle var.
Temel soru şu;
Çözüm istenmiyorsa, istenilen ne?
Ankara
Ankara ve İzmir adaylarını bir türlü belirleyemeyen CHP, Ankara Büyükşehir adaylığı için Ankara Milletvekili ve PM üyesi Bülent Kuşoğlu’na ısrarlı teklif götürdü ama Kuşoğlu kabul etmedi.
Ak Parti ise, metropol ilçe Yenimahalle’nin içinden bir türlü çıkamıyor.
Aday yapılır mı bilmem; genel merkezin anketlerinde 1. Sırada çıkan Hilmi Yaman kadar interneti aktif kullanan, ev ev dolaşan ikinci bir adaya rastlamadım.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…