Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mesele şu; Başbakan kolladı ama yetkisini paylaşmıyor!
Talat Atilla
YAZARLAR
6 Aralık 2013 Cuma

Mesele şu; Başbakan kolladı ama yetkisini paylaşmıyor!

Dershanelerin dönüştürmesi sürecinde iktidar ve cemaat arasındaki gerilimin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağını düşündüğüm birkaç not aktarmak isterim;

Kimilerinin Cemaat, kimilerinin, hizmet olarak adlandırdığı hareketin çıkış noktası, bilinenin aksine, rejimi değiştirmek değil, rejimi, dini hassasiyeti olan kadrolara teslim etmek üzerine inşa edildi.

Daha doğrusu;

Ruhsal iklimi aynı olan insanların yönetime geldiği bir Türkiye’de, rejimi değiştirmeye gerek kalınmayacağı tezi üzerine hareket edildi.

Toplumsal hareketlerin, ihtiyaçtan doğduğunu sosyolojik bir gerçek olarak kabul edersek;

Kendi ruhsal varlığının ötekileştirildiğini düşünen dinamik bir kitle, “okuyarak” ayakta kalabileceğine inandı.

Üstelik, iki kez okudular.

Önce, Risale-i Nur…

Sonra, Üniversite…

Cemaatin, dershanelerin dönüştürülmesi ya da kapatılmasına verdiği orantısız tepkinin şuur altı yansımasının başka dinamiklere yaslandığını düşünüyorum.

Dershane kavramı; Cemaat için, insan ve finans kaynağı olduğu kadar, dünya ve ahret kavramını da kuşatan manevi bir sığınak olarak algılanıyor.

Tam da bu yüzden,  “Dershane” kelimesi, her cemaat üyesinin iliklerine işleyen derin anlamlar barındırıyor.

Çünkü, Cemaatin, dershane kavramıyla tanışması, müellifi Said-i Nursi olan, Risale-i Nur kitaplarının okutulduğu evlerle başladı.

Cemaat, bu evlere, “Dershane” ismini koydu.

Bu evlerden yetişen bir çok öğrenci, devlette önemli makamlara geldiler.

Bu evlerdeki ve dışarıdaki zeki çocuklar, üniversitelerde iyi yerlere gelebilmesi için, cemaatin kontrolündeki dershanelere gönderildi.

Cemaat büyüdü.

Her büyüyen obje gibi kontrolü zorlaştı.

Ve sonunda;

Cemaat, kendi müstakil otoritesini meydana getirdi.

İşte o müstakil otoritenin, siyaset suflörlüğü, siyaset erkinin otoritesi ile ters düşmesine neden oldu.

Tam bu noktada, gözden kaçabileceğini düşündüğüm psikolojik bir durum var;

Başbakan Erdoğan’ın, “Cemaati kollama” refleksinin, Cemaat tarafından, “yetki paylaşımı” olarak algılandığını düşünüyorum.

Başbakan Erdoğan’ın meşru yetkilerini; başta ordu olmak üzere, ne Gül, ne de Arınç ile paylaşmadığını en iyi Cemaatin bilmesine rağmen, bu yüksek hayal kırıklığını anlamakta zorlanıyorum.

İktidar unsurlarında, Cemaatin; Avrupalı devlet büyükleri ve din adamlarına karşı gösterdiği anlayışı, Başbakan’dan esirgediğine yönelik bir algı var.

Cemaatin, iktidar partisinin özellikle, bürokraside ete kemiğe bürünmesine büyük katkı verdiği doğru ama geçmişte destekledikleri, Demirel ve Ecevit dönemine kıyasla, 10 katı güce Erdoğan sayesinde eriştiklerini de kayıtlara geçirmeliyiz.

Cemaat, bu satırlara şu itiraz da bulunabilir;

Ama Erdoğan diğer siyasiler gibi stratejik değil, manevi ortağımızdı…”

Doğru ama Erdoğan aynı zamanda 73 milyonun da Başbakanı…

Öyle anlaşılıyor ki; Erdoğan cephesi, “Başka cemaatler, başka dinamikler de var” yaklaşımına, Cemaatten empati bekliyor.

Tersten bakalım;

Bu satırların yazarı dahil, herkes yanlış pencereden bakıyor ve Cemaat haklı;

Olabilir mi?

Olabilir.

Kusursuzluk ve gerçeği her boyutuyla kuşatmak Allah’a mahsus.

Peki, eyvallah…

İyi ama, iktidarla Cemaat arasındaki kavgadan sonra, ortalıkta dolaşan belden aşağı kasetler, neyin nesi?

Cemaatin hiç alakası olmasa bile, bu kasetlerin, cemaatin üzerine kalacağı ve bir şekilde yıllardır emek verilen yapının marka değerine dinamit koyduğu&koyacağı bilinmiyor mu?

Savaşın kazananı yoktur.

Tasavvuf literatürü ile söylersek;

Türkiye’nin iç ve dış problemlerinin yoğun olduğu bir dönemde bu savaş, mekruh değil, haramdır.

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 10 Aralık 2013 Salı 23:19
nasıl yazı yazıyon sen ya, hangi yazını okusam hepsi okuyanları kandırma üstüne kurulmuş. boşversene, asıl bu haram. gözü açık, allahla aldatılmamayı bilenlerde var. ayıp,ve günah yaptığın. birdahada okumam seni.
 Misafir
 8 Aralık 2013 Pazar 22:27
KCKya verilen tavizler 4asker kaçırıldı.Başbakan 3.döneminde Hırsla yola girdi ve aşırı süratle kontrolü kaybediyor.7,5 süren BAKANLAR kurulunda Bakanları dershane konusunda ikna edemedi.İktidarı demokrasilerde stkLARLA paylaşacaksın ki demokrasi olsun.Öyle baskı İlanlarıyla Nankör demekle olmaz.Çok nickli AKP taraftarı görünen Ergenekoncular gibi sitelerde bir çok böyle "DOĞAN" model eski yaşlı araba var...Erdoğan PKKnın,KCKnın sözüne inanmanın yanlışlığını görecek.Allah ülkeyi KORUSUN...
 Misafir
 8 Aralık 2013 Pazar 21:59
Sn:Atilla.Erdoğanın 3 dönemi var.B.Başkanlığı,ılımlı olduğu 1.ve2.hükümet dönemi ve PH kimyasılı içirilmiş gibi olduğu 3.dönem.Cemaat KCK tavizini istemiyordu.Kürdistan tabirini istemiyordu,PKK ya güvenmiyordu.4 Asker kaçırıldı.Başbakan cemaatin vefasızlığından söz ediyor sanki herkes ona köle.3. Erdoğan çok değişik öfkeli.Bir de sitelerde bazıları var Erdoğanı hatırlatan vefa isteyen çok hakaret edip vefa bekleyen:))hem İpli hem AKPli çok değişken nickli bunlar da Tayyip bey gibi öfkeli.
 Misafir
 7 Aralık 2013 Cumartesi 18:31
Sayın Atilla yazının sonunda tasavvuftan bahsetmişsiniz.Mesela halkına hitaben % 50 yi zor tutuyorum demek tasavvufi bir ifadede midir? Selefi bir ifade midir? Yine insanlara çapulcu demeyin ifadesiyle evleri rasat bunlardan hangisi dervişanedir.Bunları çoğaltabiliriz.Anadoluda İslam dervişlikle yürümüş kök salmış boy atmış gelişmiştir...Dervişleri bu millet sever....Dünya böyle dervişane bir bakışa muhtaç.Canlı bombalara radikallere toplumu gerenlere her gemiye binenlere değil...SELAMLA..
 Misafir
 7 Aralık 2013 Cumartesi 13:58
Başbakan neyi kolladı ??? O da 28 şubatta kendisine küfreden generallerle iyi anlaştığını söyleyen merhumun geleneğinden değil mi??? Birilerin gayreti olmazsa ERDOĞANI ülkeyi boğacak dediği DALGALARDA 2002'de 2006'da 2007'de çoktan götüreceklerdi...Bunlar 1980'de Konya'da yere oturan zekadan? TC,TC dertleri bu ve ayırma...Şimdi sıra muhalif muhafazakârlarda...Haramdır evet seçime 4 ay kala 63 yıldır olan dershaneleri kapatmaya çalışmak 126 bin öğretmen açığına rağmen...Ülkeyi germek haramdır...
 Misafir
 7 Aralık 2013 Cumartesi 13:44
Sayın Atilla siz bu işin eğitim işi olduğuna inanıyor musunuz? Hani acildi 15 günde bitecekti? 126BİN öğretmen açığınız var.Kapatmayla 50 bin daha açık olacak.N.AVCI 2105'e iş uzayınca benim ilimdeki-Eskişehirdeki- hiçbir dershane dönüşüme müsait değildi,dedi.Ne zaman iş bitince...Bizde siyaset bu evet efendim sepet efendim..Eğitimmi mi düşünüyorlar..Konu Başkan olma ve kaybolan oyları toparlama operasyonu.Ülke gerilmiş,ÇAPulcu, İKİ ayyaş,dershane, atanamayan 34 öğretmen intihar etmiş.Dert değil
 Misafir
 7 Aralık 2013 Cumartesi 12:50
Sayın Atilla, Vesayeti şartlardan dolayı kamu ve cemaat baskısıyla kaldırmış gibi yapanlar.Çünkü bu dalgalar ülkeyi boğacak diyordu..Şimdi Vesayetin ipliğini pazara çıkaranlardan BARANSUyu içeri alma gayretindeler...Cemaat Toplumu germe uzmanı Erdoğanın hırsları önünde ciddi bir engel.Onun buradaki sözde destekçisi de onun gibi öfkeli, okura encek-köpek- deyip kula kul olmamayı ders veriyor kendi olma demokrasi Rantçılık Felan fistan....
 hulya
 7 Aralık 2013 Cumartesi 11:13
Sn.Atilla'nın sözleri ufak bir değişiklikle bakın nasıl oluyor devam:Kimilerinin Laiklik, kimilerinin, Kemalizm olarak adlandırdığı hareketin çıkış noktası,bilinenin aksine, dinsizlik değil,yönetimi laik hassasiyeti olan kadrolara teslim etmek üzerine inşa edildi. Daha doğrusu; Ruhsal iklimi türk kültüründen gelen insanların yönetime geldiği bir Türkiye’de, din ile uğraşmaya gerek kalınmayacağı tezi üzerine hareket edildi...
 hulya
 7 Aralık 2013 Cumartesi 11:08
17:55 Frontal ve ben aynı kişi değiliz.Beni Frontal'a benzetmen Frontal'ı güldürmüş olabilir ama beni üzdü(: (yanlış anlama Frontal,dikkatsiz bir okuyucu olduğu için demek istedim...)
 Misafir
 7 Aralık 2013 Cumartesi 10:26
Erdoğan tek ses olma hevesinde. Perdede bir seslendirmenin ama çok karakterin olduğu KARAGÖZ oyununda olduğu gibi....Eskiden biri(leri) geceleri de bu oyunu oynarmış..Ramazanlarda Ramazanda da değiliz ama:)
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime