Beni öldürdüler
Elimi en sıkı tutan attı ilk tokadı
Saçımı öperek okşayan, kızınca kopardı saç tellerimi
Bacaklarımın arasında, hissettikçe sızıyı
Vurdular belime kazmayı,
Beni öldürdüler dostlarım.
Saydıklarım, sevdiklerim hatta doğurduklarım.
Kimisi adıma sevgili dedi,
Kimisi sevgili kızım,
Ve elbette anacığım.
Oysa ben bir kadındım.
Kadınlar gününün canı cehenneme,
canım, cehennemde oldukça…
Sizler bana isimler taktınız
Oysa ben bir kadındım.
Ben bir kul idim,
Sizler benim tanrım!
‘’ Ben de sığarken iki cihan, ben bu cihana sığmazam’’ diyor Nesimi,
Biz de sığmıyoruz Nesimi,
Doğunca sevinmiyor mesela babalarımız, kucaklara sığmıyoruz, öyle ya her baba bir oğlu olsun istiyor, oğlu olan kadın bile başka türlü yürüyor.
Biraz çıkmaya başlayınca göğüs uçlarımız, tacize uğramaya başlıyoruz, sokaklara sığmıyoruz. Yollarda, parklarda ve illa ki karanlıkta korkuyoruz!
Aşk çalınca kapıyı evimizi alıyoruz sırtımıza, kocamızın yurduna taşınıyoruz. Yuva kuruyoruz, evlere sığamıyoruz. Evcilik oynadığımız günler gibi olacak zannederken başlıyor film. Yapayalnız odalarda, boş yataklarda sabahlıyoruz.
Nesiller doğuruyor, nesiller yetiştiriyor ancak kendimizi anne olur olmaz diri diri gömüyoruz. Dünyaya sığamıyoruz. Kimliğimizi, herkesten önce biz yok ediyoruz.
Ve en sonunda da mutlak son.
Yaşlılık geldi bedene, bu dünya da kim kala, sahi neden yaşıyoruz?
8 Mart Dünya kadınlar gününü kutlu bir direnişle selamlamak isterdim ancak, ülkemizde günden güne karanlığa hapsedilen kadın olgusunun 8 Mart tebriğine değil, yepyeni devrimlere ihtiyacı vardır.