Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Peres Üzgün, Türk Medyası Üzgün! Kemal Kılıçdaroğlu… Ah Demirel!
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

Peres Üzgün, Türk Medyası Üzgün! Kemal Kılıçdaroğlu… Ah Demirel!

Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Erdoğan; omzuna dokunan, ellerini tutan, sözünü kesen bir moderatör ve parmaklarını kaldırarak sesini yükselten İsrail Cumhurbaşkanı’na haddini bildirdiği dakikadan itibaren ortaya çıkan gelişmeler çok ilginç.

Başbakan’ı doğru ya da yanlış parametresi olmadan eleştirenler, konu Türkiye’nin onuru olduğunda da bu inatlarından vazgeçmediler.

Ama bu sefer o kadar çıplak yakalandılar ki, Erciyes Dağı’nın arkasına saklansalar kendilerini gizleyemezler.

Mesele şuymuş meğer;

Kendi görüşlerine meftun güruh, Başbakan’ı şimdiye kadar yanlış ya da eksiklikleri için değil, kendilerini tatmin etmek ve kendi kişisel yol haritalarını beslemek için eleştirmişler…

En masum saptama bu olabilir.

Bu fena halde suçüstüdür…

Örtülemez, gizlenemez, yok sayılamaz…

İsrail uşağı olmakla suçladıkları Başbakan İsrail’e “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” dediği için kızıyorlar.

Bu saatten sonra birileri bu güruha, “Siz İsrail’in Truva atlarısınız” derse, cevap vermeleri çok da kolay olmayacak…

Bu grubun içinde elbette Türkiye’nin geleceği için endişelenen samimi gazeteci ve siyasetçilerin varlığını da biliyorum ama, bu duruşun izahı kolay değil.

Başbakan Davos’ta sessiz kalsa “Kasımpaşa’lı süklüm püklüm” diyecekleri aşikar olan güruh, sanki Başbakan’ın bu tür durumlardaki refleksini bilmiyorlarmış gibi “Bu kadar da olmaz ki kardeşim” diyebildiler.

Arşivlere bakmak kafi. Başbakan’ı en sert eleştirenlerden birisiyim.

Başbakan hata yapma potansiyeli yüksek bir lider, bundan sonra da eleştirilerim olması kaçınılmaz ama Davos’ta ortaya koyduğu performans şahanedir.

Erdoğan Yahudileri değil, Yahudi yönetimini eleştirmiştir.

Üstelik bu eleştiriye zemin hazırlayan da İsrail olmuştur.

Gazze’de katlettikleri çocukların kanı kurumadan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına hem sözlü hem fili saldırının cevabı olmayacak mıydı yani?

Ah Demirel!

Başbakan’ın Davos’daki konuşmasından dolayı Demirel’de Erdoğan’ı eleştirmiş.

Hem de çok gizemli ifadelerle;

Şöyle diyor Sayın Demirel, “İsrail bunun acısını çıkarır, farkına bile varmazsınız!”

Demirel’den daha bilimsel bir eleştiri beklerdim doğrusu…

İsrail’in kimseden gizlediği bir şey yok ki?

Katliamları bile Dünya’nın gözü önünde yapan bir devlet bu!

Demirel ironileri bunlarla sınırlı değil…

Demirel gazetecilerin “367 konusunda Ağar’a baskı yaptınız mı?” sorularına acayip bir cevap veriyor;

Şöyle diyor Demirel, “Herkesin kendi aklı yok mu?”

Bu sözün meali şu;

Dediysem dedim, tutmasaydı sözümü?”

Peki.

Kendi içinde sığ bile olsa bir mantığı var bu sözün bu yüzden üzerinde durmayacağım ama Demirel klasikleri bitmiyor ki, benim sözüm bitsin.

Bir başka gazeteci de şöyle bir soru soruyor Sayın Demirel’e, “Yalçın Küçük Öcalan’ı “Dönemin Cumhurbaşkanı’ndan aldığım bilgi ile uyardım’ diyor. Bu konuda ne dersiniz?”

İşte burada tıkanıyor Demirel.

Yalçın Küçük’ün sözlerini yalanlayamıyor.

Cevabı o kadar basit ki, “Önümüze bakalım kardeşim!”

Bakalım bakmasına da Sayın Demirel; Önümüz, arkamız, sağımız solumuz SOBE!

Kılıçdaroğlu ve Topbaş

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’ın danışmanın evine hırsız girmiş.

Eve giren hırsız 10 kişinin hayatını kurtaracak parayı çalmış ama, sayın danışman evinden çalınan parayı hem eksik göstermiş, hem de hırsızdan şikayetçi olmamış.

Yoruma bile muhtaç olmayacak kadar açık bir dolap var ortada.

Bu durum Topbaş’a olan mesafemi daha da çoğalttı.

Topbaş’dan oldum olası hiç haz etmedim.

İnsanla konuşurken bile nereye baktığı belli değil.

Soğuk ve aristokrat olmasına rağmen ikbal için çok da ait olmadığı bir havuzda yüzen bir siyasetçi izlenimi veriyor bana.

Kılıçdaroğlu “Yollar çamurlu” diyor “Böyle eleştiri olmaz “ deniyor.

Yolsuzluk dosyası açacağım” diyor, “Savcı mısın?” deniyor.

Ne yani?

Kılıçdaroğlu ağzını hiç mi açmasın?

TV’de bir görüntüye çok güldüm.

Kılıçdaroğlu’nun “Yollar çamurlu” diyerek Gürsel Tekin’le poz verdiği gün Topbaş’da çamur olmadığını ispat etmek için ayakkabısını boyatıyordu!

Belli ki Kılıçdaroğlu Topbaş’ın kimyasını bozmuş.

Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’nin dengesini bozduğu Başbakan’ın Kılıçdaroğlu’nu muhatap almasından da belli.

Başbakan kendi elleriyle Kılıçdaroğlu fotoğrafını biraz daha büyüttü.

Gelelim sadede…

Başbakan’ın Davos görüntüsü CHP’nin özellikle İstanbul ve Ankara’da işini daha da zorlaştırdı.

Kılıçdaroğlu’nun işi eskisinden daha da zor.

Gerçi Kılıçdaroğlu CHP’nin önceki yerel seçimlerde aldığı oydan bir puan bile fazla alırsa efsanesini yine devam ettirir ama mevcut durumu halen kotarma ihtimali de bitmiş değil.

Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiden gelen bir alışkanlığı var.

Dosyaların tasnifi dahil her işi kendisi yapar.

Bu alışkanlığını derhal bitirmeli.

Rol dağılımı yapmalı ve danışman kadrosunu yükünü hafifletecek kişilerden seçmeli.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 deniz
 4 Şubat 2009 Çarşamba 15:53
en baba yazarların ahkam kesip ben bilirim tavırları yıllardır bıktırdı..çok isabetli öngörüleriniz ve dogru haberlerinizi yıllardır takip ediyorum işte haber böyle yazılır yorum böyle yazılır diyorum ön yargısız tarafsız dürüst umarım hep böyle kalırsınız....kör gözler sagır kulaklar illede yalan söyleyen diller birşeyler anlar diye umuyor başarılar diliyorum.
 geçmişe ne demeli
 3 Şubat 2009 Salı 08:52
aşağıdaki yorumda ağlamak ve keyifle gülmek sözleri amacımı aşmıştır. bu kelimeleri "tepki veren" "tepki vermeyen" başbakan olarak düzeltiyor amacımı aştığım için özür diliyorum.
 Kuyular ???????????
 2 Şubat 2009 Pazartesi 22:23
O kadar cesursa kuyuları açtırsın... Belli bir dönemde Kürtlere de yapıldı bunlar. İnkar politikasıyla asimilasyonla kürtleri soykırıma uğratmaya çalıştılar... Cesursa dik durabiliyorsa bunlara karşı dik dursun bunda iyi malzeme yok... seçime yönelik kullanamaz ama ...
 TOTEM-2
 2 Şubat 2009 Pazartesi 20:07
ın,düşüncelerini sıklıkla buralarda birçok kişi tarafından aynı kalıp ve uslupla yorum diye yazıldığını görünce,cidden üzülüyorum.zira kendi beyni ile düşünüp yorum yazan birinin bu çelişkilere ve bu çiftestandartlara yakalanmayacağını biliyorum.militanlıktan hep nefret ettim.zira militan kendi beynini iptal edip hocalarının söylemlerini kabullenir.buda bir insanın inebileceği en aşşağı mertebedir.
 TOTEM-1
 2 Şubat 2009 Pazartesi 20:01
Yorum yazmak!!kulağa nekadar basit geliyor değilmi?yorum ne demek,olayları kendi muhakeme süzgecinden geçirip sonucunda vardığınız kanaati ifade etmektir.ama asla ve asla,birilerinin ağzından çıkanları,birilerinin düşüncelerini aynen biryerlerde satmak değildir.bu hem kendi beyninize ihanettir,hemde toplumda sizi değersiz kılar.lugatımızda elin bilimum organı ile yapılan eylemler şiddetle eleştirilmiştir!! bence el ağzı ile konuşmakta böyledir.bir basın organında dinlediğim yada bir köşe yazarın
 Bülent TOMBAK
 2 Şubat 2009 Pazartesi 17:51
Bende sayın başbakanı nekadar tasvip etmesemde davostaki çıkışı şapka ayakta alkışlanacak bir olaydı.Sayın başbakanımız bu sevelim yada sevmiyelim kimseye ey vallahı yok.
 ali veli deli
 2 Şubat 2009 Pazartesi 16:47
Ama bu sefer o kadar çıplak yakalandılar ki, Erciyes Dağı’nın arkasına saklansalar kendilerini gizleyemezler. aytun çıay da dahil mi bu saklanan kişilere? ne olur başkalarının yazılarınıda okuyun arasıra.
 geçmişe ne demeli
 2 Şubat 2009 Pazartesi 16:30
medidatörün eli omuza dokundu diye ağlayan başbakan ; yazık ki barlas efendi yanaklarından makas alırken keyifle gülümsüyordu. şimdi biz bu başbakanın tavrının samimi olduğuna nasıl inanalım. onun için bırakalım şu başbakan ve akp yalakalığını da gerçekleri yazalım, bizi alkışlayacak avuç olmasa da.
 Asuman
 2 Şubat 2009 Pazartesi 15:13
Bu olayın ülkemize getirisi ne oldu? Makus talihimiz U dönüşümü mü yaptı? Tabi bir de AKP'ye getirisi.AKP'nin iktidarında Türkiye'nin başına geçirilen çuvallar,etkisiz ve tepkisiz dış siyaset ve AKP'nin bu olaylardaki tutumu! Medya her zaman Kİ gibi olayı fazla abarttı.Türkiye'nin uğradığı haksızlıklara ve saygısızlıklara karşı olması gereken duruşu, yani NORMAL'i,bir kahramanlık destanı gibi yansıtıldı.Oysa,biz alış-tı-rıl-mış-tık bu tür aşağılanmalara.Ve tepkisiz siyasetimize.
 TOTEM
 2 Şubat 2009 Pazartesi 14:50
Bazı gazetecilerin belli bir duruşları olmasına rağmen bazen bu duruşlarından,hısım,akraba yada ahbap çavuş ilişkileri nedeniyle taviz verirler.bunun en net örneği sayın hıncal uluçtur.gözlediğim ikinci gazeteci ise SAYIN,ATİLLA elinde olmadan belkide farkında olmadan,kişisel ilişki kurduğu insanlara bir yakınlık duyuyor.buda genel objektifliğine balta vuruyor.örnekmi? süleyman soylu,erhan göksel,emin çölaşan ve son olarask kılıçtaroğlu.enbüyük korkum baykalın birgün türktime yi ziyaret etmesi!!
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime