Muhalefet ve koalisyon
Dünya’nın bütün demokrasilerinde yorulan iktidarlar yerini muhalefete bırakır.
Bu genellemeye Türkiye hariç yanıtını versek, sanırım yanılmış olmayız!
Peki, siyaset sosyolojisinin ana dinamiklerine taban tabana zıt bu fotoğrafı Türk siyaseti nasıl taşıyor?
Beraber düşünelim lütfen;
İktidarının 13. yılında yüzde 41 oy alan parti bir tarafta…
Belki de ilk kez tutarlı ekonomik vaatlerine rağmen son seçimde oyunu yüzde 25’e düşüren parti başka bir tarafta…
MHP açısından da tablonun parlak olduğunu söyleyemeyiz.
Oyunu arttırmasına rağmen, HDP ile eşit sayıda vekil çıkarmasını, parti tabanının sindirmesi kolay değil.
En trajik olanı; Seçimde, tabanlarını başka bir partiye oy vermeye örtülü olarak teşvik etmeleri oldu.
Muhalefetin iktidarsızlık problemi o kadar kronikleşmiş ki, koalisyon kurarak iktidara gelme seçeneğini bile işaretlemekten ürküyorlar.
Muhalefetin konforlu ve sorumsuz alanından, sorumlu ve hesap veren pozisyona geçme ihtimali dahi muhalefeti ürkütüyor.
Biraz da sıcak siyasete göz atalım;
CHP, tabanına izah edebileceği bir protokol ile hükümete girmeye oldukça gönüllü görünüyor.
Örneğin; Emekliye iki maaş gibi seçim vaatlerinin koalisyon protokolüne girmesinin, elini rahatlatacağını düşünüyor CHP.
Kulislerden aldığım bilgiye göre, CHP’nin koalisyona girme ihtimali şu aşamada sanılandan daha yüksek bir ihtimal ama siyaset bu, elbette her şey her an değişebilir.
MHP, koalisyon için ortaya koyduğu ağır şartlara rağmen aslında hiç de iştahsız değil ama kırmızı çizgilerini fazla aşındırmayacağı izlenimini veriyor.
Şunu söyleyebiliriz;
Her iki parti de, seçmenlerinin iktidar partisine yönelik kızgınlıklarının demlenmesini bekleyerek kendilerine alan açmaya çalışıyorlar.
Talat Atilla/Güneş