Hep aynı kalleşlik!
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu salt terör başlığı ile incelemek, konuya sığ bakmaktır.
Türkiye, dış güçlerin içerideki uzantıları aracılığı ile işgal edilmek isteniyor.
Her Kürt PKK’lı olmadığı gibi, her Türk’te vatansever değildir.
Yaklaşık 400 Amerikalı PKK saflarında Mehmet’e kurşun sıkıyor.
Kürt kardeşlerimizi; Kandil, Nişantaşı ve Cihangir bermuda şeytan üçgenine hapsetmeye kimsenin gücü yetmeyecek.
Erivan’da ermeni marşı okunurken ayağa kalkan bölücüler, Türkiye’de istiklal marşı okunduğunda ayağa kalkmayacak kadar, durdukları ana mevziiyi belli etmişlerdir.
Şu soruya artık yanıt bulmalıyız;
Acıyı omuzlamak, hep garibana mı düşecek?
Hep Boğazlıyan gürden, Çorum Sungurlu, Mardin Midyat’ın henüz bıyığı terlememiş, bir kızın elinden dahi tutmamış fakir çocukları mı şehit düşecek?
Koç’un, Sabancı’nın, ya da önemli bir siyasetçinin çocuğu, torunu niye şehit düşmüyor?
Nereye, hangi konuya baksak, aklımız dumura uğruyor.
Cumhurbaşkanlığı sarayı hazırlanırken, fizibilitesinin iyi yapılmadığını ve pahalıya mal olduğunu defalarca söyledik.
Bu noktada yapılan eleştirilere katılıyorum.
İyi de, gezi kalkışmasının maliyeti Türkiye’ye tam 100 milyara mal oldu. Yani Bir gezi, 100 Beştepe ediyor.
Buna söyleyecek sözümüz yok mu?
Bazılarının maalesef yok.
Her şeyleri, put gibi tapındıkları ideolojileri.
İdeolojilerini kutsamaktan, gerçeği aramaya vakitleri kalmıyor.
Ortalığı en çok karıştıran, bu vatanın evlatlarını mayın tarlalarına sürenlere hiç mi itirazınız yok arkadaşlar?
Yalıda, yatta keyif yaparak vatanın altından; İsrail’e, İngiltere’ye tünel kazanlara bu devlet dur diyemiyorsa, o devlete artık saygı duymam.
Devlet deyince;
Aynı devletin, vatandaşın cebinden yaptığı hovardalığı da dibine kadar kınıyorum
Fransa’da 9 bin, Japonya’da 10, Almanya’da 11 bin makam aracı varken, bu sayı Türkiye’de 125 bin.
Ne bu şimdi?
ABD uzayda marul yetiştirirken, uğraştığımız şeyleri görüyor musunuz?