100 yılda bir olan felaket içimize kor gibi oturdu. Bu 'kor'u kalbimizde saklarken, eksikliklerimizden de ders çıkaracağız.
"Geçmiş bir felakete üzülmekle yetinmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur." der Shakespeare.
Doğru söyler.
Biz "Felaket anında karar verebilmek yarı kurtuluştur." diyen Pestalozzi soğukkanlılığında, sadece öleni enkazdan çıkarmaya değil, o çürük binaları acımasızca yıkmaya karar vererek başlayacağız bu makus talihi yenmeye.
Devlet, başta afad olmak üzere tüm gücüyle seferber ama 130 atom bombası gücünde bir düşmana karşı savaş veriliyor.
Hata ve eksiklikler de az değil. Allah bir daha böyle bir acıyı düşmanımıza dahi yaşatmasın ama yaralarımızı sararak önümüze de bakmak zorundayız.
Önümüzde önce muhalefetin aday belirlemesi, sonra da seçimler var.
Daha doğrusu vardı!
Bu şartlarda her ikisi de zora girdi.
Depremden saatler önce yazdığım (bir önceki yazı için > tıklayınız...) bir çok gelişme olağanüstü şartlar nedeniyle bambaşka bir şekile bürünecek gibi.
Kılıçdaroğlu bu atmosferde adaylığını ilan etse, "Kasap et, koyun can derdinde! " tepkisiyle karşılanır.
Bu açıklamayı geciktirse, başka bir komplikasyon çıkabilir.
Zor günler.
Zor kararlar...
Şu açık ki, siyasette kartlar yeniden dağıtılacak!
Muhalefetin aday takvimi dahil, seçim günü ve seçim sonuçları depremden önce ve sonra diye üç ayrı paranteze sahip artık.
Tüm anket ve varsayımları çöp kutusuna değilse de, çöp kutusunun yanına koyabiliriz.
Kronometrenin sıfırlanacağını düşünüyorum.
Ortada büyük bir kriz var.
Tamam, Paul Auster "Kriz anlarında insanın içindeki canlılık iki katına çıkar." iddiasındadır ama bir kriz meydana gelip maskeler düştüğünde, gerçekler de çoğu zaman korkunçtur!
Hayat, çoğu zaman "Maskenin altından lolita beklerken, Manukyan çıkarma" potansiyeline sahiptir!
Hatta hayat isimli tuhaf organizma, Manukyan karekterine daha yatkındır.
Şu görülüyor ki...
Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinin tanımlarını reddeden kaybedecek!
Kriz kavrama ve yönetme kabiliyeti olan kazanacak!
Siz, "Olağanüstü hal ilan edilmesi seçim takvimini etkiler mi" sorusuna Prof. Dr. Yüzbaşıoğlu ve Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in "Savaş hali dışında söz konusu olamaz " demesine takılmayın.
Konusunda yetkin iki kişinin sözünü küçümsemek haddim değil ama neye, kime göre dersem, siz anlarsınız!
Daha ötesini yazayım.
Krizler fırsatlar da çıkarır.
(Fırsat kelimesi biraz kaba oldu, çözüm diyeyim hadi! )
Savaşta bile olsanız!
II. Dünya Savaşı’nın başladığı yılın hemen ertesinde 1940 yılında ABD’de Richard ve Maurice McDonald tarafından küçük bir kafe de kuruldu McDonald’s...
O küçük kafe bugün bir dev!
Pepsi'nin hikayesi de öyle...
İlk içeceğini 1898’de piyasaya sürdü ama şeker fiyatları ve I. Dünya Savaşı sonrasındaki olumsuzluklarla mücadele edemedi ve şirket iflas etti.
Pepsi’nin iflası sonrasında şirketin ticari unvanını satın alan Roy Megargel isimli kişi de 8 yıl sonra iflas etti. Ve son iflasın ardından tekrar kurulan Pepsi, sil baştan içeceği tekrar formüle etti.
Rakibi Coca-Cola’nın 6 onzluk şişelerde 5 cente sattığı içeceklerinin karşısına aynı fiyata 12 onzluk şişeleri çıkardı!
Pepsi, ekonomik kriz döneminde yaptığı kampanyalarla aradaki fiyat farkına sürekli göndermeler yaparak şiddetli bir PR yaptı. Ve iki kez iflas eden Pepsi dünya çapında bir marka haline geldi.
Sadece ticaret mi?
Mesela 1. Dünya savaşında İtalya'nın saf değiştirmekten beli kırıldı ama kaybedeceği bir savaşı sonunda İtalya kazandı!
Bilirsiniz;
Dönemin büyük güçleri bu savaşta iki farklı bloğa ayrıldılar.
İtilaf Devletleri İngiltere,
Fransa, Rus İmparatorluğu'ndan oluşurken...
İttifak Devletleri; Avusturya, Macaristan, Almanya ve
İtalya'dan oluşuyordu.
4 yıl süren Birinci Dünya Savaşı'nda, İtilaf ve İttifak Devletleri arasındaki dengeler oldukça fazla değişti.
İtalya ilk başlarda İttifak devletleri ile beraberken, daha sonra itilaf devletlerinin safına geçti.
Bir ara İtalya'nın kafası yine karıştı ama sonunda itilaf devletleri safında kalma kararını perçinledi.
Birinci Dünya Savaşını itilaf devletleri, dolayısı ile de İtalya kazandı!
Nietzsche, delirerek öldü!
Bu dahiyi delirten aşağıdaki sözü olabilir!
"İnsan ağaca benzer.
Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse,
o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere ve kötülüğe..."