Vatan Gazetesi’nin yönetimi “bir ihanet”le yola çıkmışlardı.
“Biz gidersek burası biter” zannedip Sabah Gazetesi’nin içini boşaltmışlar, kalite muhabirlerini astronomik paralarla transfer etmişlerdi. Bu kaynağı onlara kimin sağladığı konusu malum olduğu için girmeyeceğim.
Benim konum, “seviye”…
Bir gün Türk medya tarihi yazılırsa, kitapta bir “ihanet” bir de “vefa” bölümü açılacaktır. Vatan’ın ekibinin yaptıkları da bu bölümleri dolduracaktır. Peki tüm bunlara değdi mi?
Sabah’ı yıkmak bir tarafa, gün be gün eridiler. Hem tiraj hem içerik bakımından. Tirajda artık ilk 10 gazete arasına bile giremezken, içerikte seviyeyi iyice yerlere serdiler.
Gazetenin internet sayfasına girince yazar sıralamasında en başta, haftada 5 gün yazan Dilek Önder’i görüyorsunuz… Modern dünya gazetelerinde önde gelen ve hafta içi yazabilen yazarlar dış politika yazarlarıdır. Ama Dilek Önder, ne dış, ne iç politika yazar. Ne de yaşam… Peki Dilek Önder ne yazar?
Cinsellik, seks, sevişme, bekaret, penis boyu gibi belden aşağı ne kadar konu varsa hepsini. Üstelik haftanın 5 günü.
Önce Dilek Önder’in birkaç yazısından birkaç alıntı vereyim, sonra onun kimliği ve mesleki geçmişi üzerinde duracağız:
İşte birkaç satır:
“Asıl ayıp 25 yaşında bakire olmak”
“Anlaşılan akım derken b... demiş. Ne dediğini anladım aslında da...”
“Yani o kitabı al, kapağını açmana gerek bile yok! Adı yeter... Hatta açmamanızı tavsiye ederim zira içinde bir b.. yok.”
“Sen gel bakayım buraya, dur. Kımıldamadan dur, ölçeceğim. Hıh. İyiymiş, sen kal.”
“Dün gece, hiç tanımadığım bir erkeğe.... Sırf sana benziyor diye... Usulca sokulup...
Hıı? Ne yaptın? Usulca sokulup... “
“Orada, geyşaları unutup, liseli kız fantezisine geçmeniz lazım.”
“Yemekten sonra çay-kahve... Spordan sonra duş... Duştan sonra seviş... Eee? Seviştikten sonra?”
Bir yazısını ya da tüm yazılarını okumanız bir şey fark ettirmiyor. Hep aynı konu “cinsellik”… Türkiye’de kadının kendine özgü bir ahlak anlayışı var ya, hani Türk kadını “cinsellik” konuşulunca mahçuptur ya ve o mahçuplukla da güzeldir ya, işte bunu yıkmak için var bu yazılar…
Medyada Ayşe Arman’la başlayan “yırtık kadın” tipi için Vatan Gazetesi de Dilek Önder’i öne sürmüş. Lakin tercih çok yanlış. Birincisi bu tip için sarışın kadın gerekir, ikincisi cinsel konuları belli bir derinlikte yazabilmeli, üçüncüsü röportajlar yapıp o röportajlarda dekolte kıyafetler sergileyebilmeli…
Ertuğrul Özkök’ün bu tarz için bulduğu aday “beklenileni” veriyor. Yazıların içiyle yazarın dışı birbiriyle uyumlu. Vatan’ın Dilek Önder’i ise sarışın değil, kara kaşı kara gözüyle bu kulvarda at koşturuyor.
Yazılarının içeriğine gelince. İki arada kalmış durumda. Ne Ayşe Arman gibi kendi cinsel hayatını, erkek arkadaşıyla yaşadıklarını anlatacak kadar ileri gidebiliyor, ne de bir Türk kadını gibi davranabiliyor. Mesleki eğitimi de olmadığı için yazıları ortaokul çocuğu seviyesinde kaleme alınıyor. Ciddi bir redaksiyondan geçmesine rağmen; imla, diziliş, cümle yapısı, ifade biçimi ve mantık örgüsü hatalarıyla dolu.
Röportaj yapıp dekolte kıyafetler de giyemiyor. Çünkü hem yaşı geçkin hem de Devrim Sevimay ve Elif Ergu’nun yanında çok sığ kalıyor.
Erimesini durduramayan Vatan’ın sarıldığı birisi Dilek Önder. Cinsellikten başka bir şey yazamayan birinin bu kadar öne çıkarılması, Kanal 1’in haber bültenlerinde baştan aşağı yol kenarlarındaki fuhuş görüntülerini yayınlaması gibi bir şey. Ne Kanal 1’de tuttu ne burada tutar.
Peki suçlu Dilek Önder mi?
Haftada 5 gün size köşe açılırsa ve “akım b.kum” gibi kelimeler kullanmanıza rağmen ses çıkarılmıyorsa, maaşınız da yatıyorsa kaç kişi, “ben bu köşeyi hak etmiyorum” der ki?
Üstelik hak etmek için çok çalışmışsanız. Ertuğrul Özkök’ün sekreterliğiyle başlayan medya dünyasına girişini, bugün bir köşe yazarı olarak sürdürüyor Dilek Önder. Yazdığı konulara bakıp, aklınıza “uzmanlık alanı” hakkında tahminler gelmesin.
Ertuğrul Özkök’ün nice sekreterleri oldu. Hiçbiri köşe yazarı olamadı. Bu da kapasite işi neticesinde.