" İhtilal Satürn gibidir.., Kendi evlatlarını yer . " Fransız devriminin efsanevi karakterlerinden Danton'un bu sözü giyotinle idamı öncesinde söylediği anlatılır. Kendi mukadderatı üzerine değil , iltica edebilenler dışında hemen tüm devrim yandaşları ve jakobenlerin mukadderatları üzerine de kabul görülebilecek bir aforizmadır. Dünya tarihinde devrim niteliğinde tüm devinimlerin neticesi de aşağı yukarı aynı olmuştur. Çünkü , nerdeyse hiç bir devrim halkın tamamının katılımı ile olmamış ve kolektif vicdani onayı ile gerçekleşmemiştir.., Ek olarak hemen tüm devrimler , sonrasında uygulayıcılık yetkesini elinde tutan totaliter rejimlerin kapısını açmıştır. Rejimin barındırdığı askeri güç ve algı yönetimindeki başarısına göre karşı devrimlerin gelişme ömrü ertelenmiştir. Ve de dünya tarihindeki devrimlerin ve dünya savaşlarının hemen öncesinde ortaklaşan durumlar vardır ki , besin zincirinin anlaşılması için önemli hipotetik değerleri haizdir ..; " Milli gelir ve refah düzeyini bölüşen burjuvazinin, azınlık anksiyetesini yenmek için totaliter rejimlerin korunma gücüne yaslandığı dönemler.., Toplum geneline yayılan açlık dürtüsü ve ekonomik buhran durumunun genelleşen kaygısı .., Bilinçdışında baskıya neden olan çözümsüzlük dönemlerinde tedavüle sokulan etnik , dini , mezhepsel ya da ulusçu taraftarlık çağrılarına olağandışı meyiller ve aklın yadsınmasının kutsanması .., Sanat algısı ve sanatsal estetik kavramının rutin kabullenimlerle devam ettiği , sanatsal yaratıcılığın azalıp kendini tekrar üretiminin arttığı dönemler ..," Hipotezler çoğaltılıp birbirinden türetilebilir niteliktedir. Ancak devrim tarihinin yegane istisnası olan kapitalist devrimin tüm hipotezleri es geçen , nefislere ve toplumlara nüfuz ederken yıkıcı ya da kıyıcı sonuçlarını hissettirmeyen yönü irdelenmek zorundadır. Tüm mağdurlar ve aslında mağluplar için bu irdeleme kaçınılması mümkün gözükmeyen yadsımadır.
Çağrışım yelpazesi ile serinletme maksatlı girişten sonra gelmek istediğim konu kendi devrim ve karşı devrim tarihimizdir. Daha önce bazı yazılarımda temas etmeye çalıştığım üzere Türk devrim tarihi aslında tarih kitaplarında unutulmaya yüz tutması önemsenmemiş bir yadsıma ve kanıksama tarihidir. Kendi çocuklarını yemesi bakından ihtilal niteliği tanıtlanmış olsa da hareketini halkın genel temayüllerinden ve toplu direncinden almaması yönüyle devrim kategorisinde değerlendirilemez.., Sosyopolitik manada bir ideoloji olmadığı bilinen Kemalizm'e duyulan bağıllık da aslında bir çoğu askeri hiyerarşinin bünyesinden gelen insanların kutsamasının ve kurucu, kurtarıcı karakterin çabasına karşı toplumun bir kısmında oluşan vefa duygusunun sonucudur.. Monarşinin yerine oligarşinin geldiği yeni rejimle birlikte devrim kuramları adı altında hemen tüm dinamiklerin dünya örneklerinden uyarlandığı dönemin , dünya savaşları ve faşist oligarşiler dönemine tekabül etmesi hasebiyle karşı devrim adına tarihsel bir avantaj hasıl oldu.., Son askeri ihtilal neticesinde ise karşı devrimin yelkenine verilen okyanus rüzgarı ile ihtilalin çocukları karşı devrimin dişlileri arasında öğütülmeye yüz tutmuş oldu.., Ve gelinen son noktada da devrimin sahipliğinden duyduğu övünce bağıllığını yitirmiş siyasal partinin kendisi de bir devrime tabii tutuldu. Tarihsel açıdan ; Humeyni'nin başa getirdiği Bezirgan hükümetinde, ulusalcı ve laiklerin birer birer tasfiye edildiği dönemin benzerliğini anımsatan bu dönemde, artık karşı devrimin tüm çabaları da kutsanmış oldu.., Bahis konusu ettiğim mevzuda içerleyecek olanlara Bekaroğlu rozetini göstermek yeterli olacaktır sanırım.., Ve hangi iktidar adı altında şekillenirse şekillensin karşı devrimin zaferini izleyeceğimiz yakın dönemde bir çok sol seçmenin etnik milliyetçi siyasi unsurlara kayacağını öngörmek de kehanet sayılmaz.., Dünya siyasetinin modifiye Baas rejimini biçtiği Kürdistan coğrafyasının şekillenme yoluna gireceği ve Sunni - Şii savaşının cephelerinin derinleşeceği yakın gelecek tarihlerde, Satürn'ün hangi çocukları besin zincirine dahil edeceğini görmek için daha henüz zamanımız var gibi gözükmekte ..!