Tapınmanın Tarihi ve Tanrı'nın yere İnişi!
Günümüzden aşağı yukarı on beş bin yıl kadar önce insan topluluklarının kabileye , insanın ise konuşarak iletişim kuran varlıklara dönüştüğü dönemlerde tapınma ihtiyacı hissedir oldu yaratılmışlar. Günün neredeyse yarısında gökyüzünde bir uçtan diğerine sakince gezinen , tohumundan çıkan bitkiyi yeryüzüne çağıran , suyu ısıtıp balıklara ve böcekler can veren , insanı ısıtıp kemiklere kuvvet veren , kumları ısıtıp rüzgarın esintisine ilham veren ve gözlerin uzun süre bakamadığı güneşi gördü ve kutsal saydı insanlık .., Geceleri ayı yeryüzüne göz kılan ve dünyayı izlemeye devam eden güneşe Tanrılık atfedilip , uğruna kurbanlar kesildi.., Gördüğü en kudretli şeye tapınmaya başlayan insan topluluklarının yanında , gördüğü en kudretli korkuya da tapan toplumlar da peyda olmuştu. Evleri , ağaçları ve yaşamları yakarak eriten kızgın Tanrı oluverdi yanardağlar , yaşamları hiçe sayan ve kurban verilmediğinde sinirlenip saldırganlaşan vahşi yaratıklar da Tanrı olarak kabul gördü bazı dönemler.., Korkulana Tanrı derken Tanrıyı yeryüzüne indiren birbirinden habersiz toplulukların yanında , güneş tanrısını totemlerle yeryüzüne indiren eski inanmışların dönemi başlamıştı beş bin yıl kadar önce. Asur ve Babil medeniyetlerinde Şamaş , Sümerlerde Utu adıyla tapınılan Tanrı için haftanın bir günü ibadete ayrıldı ki o gün Sunday ( Güneşin günü ) olarak bilindi.., Tanrı sadece tapınma nesnelerinde simgelenerek değil , insanüstü hikayelerde insan algısında da yeryüzünde indi artık.., Tabii tüm dünyada iman aynı yönde ve aynı simgesellikle devam etmiyordu. Bir çok kuzey toplumu; " Batan bir şey Tanrı olamaz . Tanrı olsa olsa gökyüzünün kendisidir ve güneş ise Gök Tanrının dünyayı aydınlatan ışığıdır ve de gündüz güneşle yön bulan insanlığa gece de yıldızları işaret bırakan Gök Tanrıdan başkası olamaz " demiştir.., Gök Tanrı kızdırılırsa şimşek ve yıldırımlarla kullarına serzenişlerini bildirir diyerek iman ettikleri yaratıcıya ibadetlerini ona yakın olan yüksek dağların tepelerinde icra etmişlerdir bahse konu topluluklar .., Dileklerini tepelere diktikleri ağaçların dallarında kumaşa işleyip , ibadetlerini aynı tepede taşlarla çevirdikleri mabetlerinde icra etmişlerdir. İlginçtir ki bir çok kuzey toplumu putlara ihtiyaç duymamıştır ve sonraki bin yıllarda gelecek olan tüm kutsal kitaplar da güney yarım küreye inecektir.., Kuzey toplumu Gök Tanrıya iman ederken bir çok güney toplumu ağaç oymalarından , killi topraktan ve taş bloklardan Tanrı mimarisini kutsal mekanlarında sergileyip, şekil verdikleri Tanrılarını yanı başlarında bilmeyi seçmiştir.., Güneşe , Gök Tanrıya ve putlara tapınanların aynı tarih sayfalarında farklı yaşantılarda dünyayı pay ettiği dönemlerde kitap gönderilmiş peygamberler dünyada belirmeye başlamıştı.., Gelenek dinlerine ve imparator Tanrılara evrilen itikat çeşitlerine sahip tüm büyük toplumlar kitap gönderilmiş peygamberler yoluyla uyarılmış ve putlarına imanları konusunda kesin dille vaz geçmeye zorlanmışlardır.Yaşarken Firavunun karşısına dikilen Musa , yaşasaydı Caligula'nın karşısına dikilecek olan İsa gibi , gelenek ve ticaret dininin karşısına dikilen Muhammed'i tanıdı iman tarihi .., Sina dağı ve Hira mağarasının bulunduğu Nur dağı gibi İsa'nın çarmıha gerildiği Kudüs'ün en yüksek tepesinin de gökyüzüne yakın yerler olması tesadüfi konumlar değildir belki de .., Ve kitapların dünyaya dağılıp çoğaltıldığı dört bin yıl boyunca insanlık , kitaplarını silahları ile aynı heybede taşıyıp , şehvet ve ihtiraslarını vaazlarının arkasında perdeleyen sözde iman sahipleri ile tanışıverdi .., Ve ta ki son yüz yıl gelene dek Tanrı yeryüzünde ve kitaplar hayasızların elinde bir dünya şahitlerin yaşam dilimlerinde gösteri alanı bulabildi.., Ve sonrasında artık Tanrı yeryüzünden ceplere iniverdi .., Kağıtlar ve metaller kendi mahiyetlerini aşan değerlere yüceltildi ve tüm kitapların eder değeri matematiğin değerlerinde anlamı ile bütünleşiverdi.., Yaratıcıdan bahis açanların neden aç olmadıklarını , din daveti sunanların neden hep muhtaçlıktan azat olmuş kimseler olduklarını ve yola getirme hevesindekilerin neden yol kenarı hanlarının çitlerini çevirme derdinde olduklarını sorgulamaya başlamadınız mı halen ..? Tanrı'nın esasında nerde , imanın hakikatinin nasıl ve dünyanın var edilme hikmetinin maksadının ne olduğunu henüz sorgulamaya başlamamışsınız demektir .., Aklınızın halen sahibi siz iseniz ve o saat itibari ile kıyamet gelmemişse şayet .., halen vakit var demektir ..!