Ben bir Atatürkçüyüm.. Atatürk sevgisi ile doluyum..Nesillerimizin, çocuklarımızın Atatürkçü yetiştirilmelerine kendimi adamış bulunmaktayım..
Yazdığım 65 kitabımın hemen her satırı, bu idealimin gerçekleşmesi hizmetine yöneliktir diyebilirim..
Kitaplarımdan(*) birkaç örnek vererek hatırlatma yapayım..
“Çocuklarımız, okuma yazmayı öğrenmeye Atatürk sevgisi ile başlasınlar” diyerek 12 kitaplı bir dizi hazırladım ve yayınladım. Atatürk ilke ve bilgileri dizimizdeki sekiz kitabın da yazarı benim..
Atamızın başlattığı Milli Mücadelemiz sırasında işgalci İngilizlere yandaşlık yapan Kürt, Ermeni, Pontus ve Arap yanlılarını Milli Mücadelede İç İsyanlar kitabımda anlatır, yorumlarım.. İşgalci İngilizler’e karşı çıkan Atatürkçü Milliyetçilerimizi Malta Sürgünlerinden Portreler kitabımda dile getiririm..
Cumhuriyet Kavgaları, Yeşil Ordu, 150’liklerden Portreler, Milliyetçiliğin Yasal Kaynakları gibi kitaplarım da hep Atatürk sevgisinin yaygınlaştırılıp yerleştirilmesi amacıma yönelik çalışmalarımdır.
Tabii sadeleştirerek yayınladığım tam metin Nutuk kitabım da en başta gelir..
Ayrıca ben, her devirde, her türlü siyasal ve sosyal olayı da Atatürkçü zihniyetle yorumlarım.. Her tarihte olduğu gibi günümüzde de, siyasal iktidarların faaliyetlerini, Atatürk dönemindeki benzeri olaylarla kıyaslayarak değerlendirmekteyim.
Bu işte en çok, sadeleştirerek yayınladığım, Hürriyet gazetesinin, Sabah gazetesinin de bir zamanlar benden alıp yayınlamış olduğu 4 ciltlik Atatürk’ün Açık ve Gizli Celse Meclis Konuşmaları kitabıma başvururum.
Günümüzde, Tayyip Bey tarafından yönetilmekteyiz.. Hemen hemen her olay, O’nun tarafından başlatıp yürütülmektedir. Mesela şu günlerde Ordularımız, Barış Pınarı harekatını başlatmış ve Suriye topraklarına, Fırat’ın doğusuna girmiş durumdalar..
Milletimiz, Ordumuzun bu hava ve kara harekatıyla ilgili olarak, oradan gelen haberleri coşkuyla izliyor, zaman zaman da şehit haberleri üzerine göz yaşı döküyor..
Bu harekatla ilgili haberler üzerine tabii ben de aynı duygularla doluyorum. Sık sık“Atamız hayatta olsaydı ne derdi bu işe acaba?” diyerek düşüncelere dalıyorum.. İşte zaman gözlerimin önüne Atatürk’ün Meclis Konuşmaları ve Atatürk’ün Kürt Politikası isimli kitaplarım geliyor..
Şimdi önce Atatürk’ün Kürt Politikası isimli kitabımı açayım ve oradan bazı satırlar nakledeyim..
Sa. 7: “I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkmışız.. Osmanlı İmparatorluğu son nefesini vermek üzere.. 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile silah bırakmak zorunda kalmış ve ardından toprakları dört yandan düşman işgaline uğramıştır..Mustafa Kemal Paşa, topraklarımızdan düşmanı atmak üzere Anadolu’ya geçerek Samsunda karaya ayak basar..Ve milletin başında Milli Mücadele ateşini tutuşturur..
Fakat karşısındaki düşmanlar sadece İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan işgalcileri değildir.. Milletin içinde yer almakta olan hainlerdir..Gerici yobazlar..Ermeniler, Pontusçu Rumlar, bölücü hâin Kürtler, bazı Arap örgütleridir.. Hepsi Devlet’e ve millete karşı isyan bayraklarını açmış durumdadırlar. Teâlici, Teâvüncü, Muhibbancı, Azadici, Hoybuncu gibi yaftalarla örgütlenen bu hainler Milli Mücadelemizi baltalamaya çalışmaktadırlar.”
Sa.77: “Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresinden sonra Sivas Kongresi hazırlıklarını yapmak üzere Sivas’a gidecekti.. Yola çıkmadan önce gerekli tertibatı aldırdı ve gizlice hareket etti. Fakat yine karşısına ilk engel olarak Kürtler’in çıktığı görüldü.”
Bu olayı Atamız şöyle anlatır:
“Erzurum’dan ayrıldığımız tarih 29 Ağustos 1919’dur.. Erzincan Boğazı’nın girişine geldiğimizde, bazı Jandarma erleri ve subayların, heyecanlı ve telaşlı bir şekilde otomobilimizi durdurduklarını gördük. “Dersim Kürtleri Boğazı tutmuşlar. Tehlike var. Geçilemez!,” diye sızlandılar..”
Kitapta bu tür olayların devamında, bütün Kürt isyanlarından ve Atatürk’ün konuşmalarından söz ederim. Şeyh Sait isyanı ile ilişkilendirilen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasını anlatırım. Şeyh Sait isyanın bastırılması ve idam cezalarının infazından sonraki günlerde Meclisin tatilde olduğunu ilave ederim.
Şimdi kendi kendime soruyorum; ben bu tarihi bilgileri niye tekrar ettim?..
Şunun için; isterim ki, bugün Kürtler’e karşı yaptığımız Barış Pınarı Harekatı bu bilgilerin ışığında devam etsin.. Kürtler kimmiş, tarihimizde neler yapmışlar?
Dost saydığımız İngiliz, Fransız, İtalyan yani dün vatan topraklarımızı işgal eden hainlerden bugün de elbette dostluk, Barış harekatımıza destek mi bekleyebiliriz. Dün bizi de savaşa sokan Almanlar, bugün harekata karşı çıkanlar arasında... O dönemin hainlerinden olan Araplar’ın, geçen hafta Kahire’de Arap Birliği toplantısı yaparak, “Türkiyeyi Suriye işgalcisi” olarak damgalamalarını da kitaplarımın ışığında değerledirmekteyim..
İşid Devleti kurulmasını planlayan Amerikan Başkanı Trump’un, Suriye harekatımızla ilgili olarak “Türkiyeyi ekonomik açıdan mahvedeceğiz!” sözlerine şaşıracak mıyız?
O öyle konuşursa elbette teröristler de, o istikamette, sivillere havan mermileri yağdırırlar.
Bütün bunlara rağmen Tayyip Bey ikide bir Trump’la telefon görüşmesi yapmayı sürdürüyor.. İşte Tayyip Beyden beklediğimiz, bu tarihi gerçekleri bilerek, hatırlayarak yani Atatürk dönemi olaylarının ışığında, bugünkü faaliyetlerini düzenlemesidir.
Konuyu biraz dağıttım.. Kusuruma bakmayın..
Son sözüm Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı hakkında. O’nun skandal açıklamasıyla ilgili.. “Harekatın adına Barış Pınarı harekatı desek de, akan su değil kandır. Şehitlerimizin kemikleri sızlatıldı.. 1974’te de Kıbrıs harekatına da barış harekatı demiştik. O bir savaştı. Ve kan akmıştı..” diyor..
Artık bu sözlere cevabı sizler veriniz...