Uykumuzu kendi istediğimiz şekilde organize edebilir miyiz? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye, yaştan yaşa değişir. Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi, Uyku Bozuklukları Merkezinden Uzm. Dr. Figen Hanağası daha sağlıklı bir hayat için kaliteli bir uykunun nefes almak ve beslenmek kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor.Ama bilmemiz gereken bir durum vardır ki o da uykumuzun doğuştan programlandığı ve isteğimize bağlı olarak çok fazla müdahale edemediğimizdir!
Uykuya yatış zamanımız ve uyku süremiz de daha önce bahsedildiği gibi doğuştan belirlenmiştir. Kişinin uyku ihtiyacı ve uykuya dalma zamanları bireysel olarak değişiklik gösterir. Türk toplumu üzerinde yapılan çalışmalarda büyük bir kesim 7-8 saat uyumaktadır. Ülkemizde 6 saatin altında uyuyanlar ancak %10 kadardır. Ayrıca kişiler uykuya yatış saatine göre de “gece erken yatanlar” ve “geç yatanlar” olmak üzere iki gruba ayrılır.
Çevrenize baktığınızda “Kendimi ne kadar zorlasam da gece yarısından önce uykum gelmiyor” ya da “Ne kadar dirensem de gece uzun süre oturamayıp uyumaya gidiyorum” diye söylemleri duyarsınız. Bu gruplar da aralarında “uzun uykucular” ve “kısa uykucular” olarak ikiye ayrılırlar. Erken uyuyup kısa uykucu olan bir kişi sabah erken kalkıp uykusunu almışsa ve gün içinde uykusu gelmiyorsa bu kişinin uyku yoksunluğundan bahsedilemez.
Uyku yetersizliği okul çağındaki çocuklarda ders başarısında düşme, problem çözme becerisinde azalma, derslere olan ilgide azalma, dikkat ve konsantrasyon eksikliği gibi birçok soruna neden olur.
Başka bir açıdan bakılınca uzun uykucu bir kişi günde 10 saat uyku ile kendisini iyi hissediyorsa 8 saat uyuduğunda uykusu yetersiz kalacaktır ve günü yorgun geçirecektir. Gece geç yatan ve uzun uyku süresi az olan kişiler yetersiz uyuduğu için iş hayatında sabah saatlerinde oldukça zorlanırlar, iş performansları düşüktür, çay kahve içerek kendisini uyarmaya çalışırlar ancak öğlene doğru performansları artar. Buradan da anlaşılacağı gibi kişi vücudunu uykusuzluğa alıştıramaz, az uyuyarak kendimi alıştırdım dese de kendisini kandırmış olur ve kronik uyku yoksunluğuna mahkum olur.
Rüya dönemi (REM uykusu) hafızamızın yapılandırılması ve psikolojik yenilenme için gereklidir. Bu dönemde uyanırsak gördüğümüz rüyaları hatırlayabiliriz. Çok sık rüya gördüğünü söyleyen bir kişi aslında sık sık gece içinde uyanmış kötü kalitede bir uyku uyumuştur. Gecenin ilk yarısındaki daha fazla olan derin uyku sırasında büyüme hormonu ve iştahı baskılayan hormonlar salgılanır. Bu nedenle uyku kalitesi çeşitli sebeplerden dolayı bozulmuş ve derin uyku evresine girmeyen kişiler iştahını baskılayamaz ve kilo almaya başlarlar.
Kalitesiz ve yetersiz uyku nedeniyle vücudumuzda birçok metabolik ve ruhsal bozukluklar ortaya çıkar.Birkaç örnek vermek gerekirse; bağışıklık sistemimiz bozulur, hastalıklara karşı direncimiz düşer, baş ağrısı, sersemlik hissi, iştah artışı olur, konsantrasyon azalır, olaylara karşı tolerans azalması ya da umursamazlık, durgunluk başlar. Uykusuzluk sonucu dikkatimiz azaldığı için iş ve trafik kazalarına neden olup çevremize de dolaylı olarak zarar veririz.
Yeniçağ