TURKTIME / ANALİZ
Korona virüse karşı mücadele kapsamında 1 Haziran tarihinden itibaren önlemlerinin “Kontrollü olarak kaldırılmaya başlanması” akıllarda soru işareti yaratmıyor değil.
Kısaca hatırlatmak gerekirse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta kabine toplantısının ardından “normalleşme” sürecini açıklamıştı. Açıklamada, “Plajlar, milli parklar ve bahçeler, belirlenen kurallar dâhilinde 1 Haziran'dan itibaren faaliyete geçebilecek” denilmişti. Müze ve ören yerleri de 1 Haziran'da açılıyor. Kütüphaneler, millet kıraathaneleri, gençlik merkezleri, gençlik kampları da aynı şekilde… AVM’ler daha önceden açılmıştı zaten! Açıklanan normalleşme takviminde en çok dikkat çeken ise şehirlerarası seyahat sınırlamasının 1 Haziran'dan itibaren tamamıyla sona erecek olmasıydı.
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI YÖNTEMİ
Hatırlarsanız Mart ayında İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın uygulamaya çalıştığı bir sistemdi sürü bağışıklığı. Sürü bağışıklığı, daha önce geçirilmiş enfeksiyonlar veya uygulanan aşılarla bir popülasyonun büyük bir çoğunluğunun enfeksiyona karşı bağışık hale gelmesiyle meydana gelen ve böylece bağışıklık sistemi güçlü olmayan bireyler için de bir koruma sağlayan toplumsal bir yöntem olarak duyurulmuştu.
Bu uygulamayı savunanlara göre bireylerin büyük bir kısmının bulaşıcı hastalığa karşı bağışıklık kazanması sonucu hastalığın bulaşma sıklığı düşer; bu durum enfeksiyon zincirinin bozulmasına ve hastalığın yayılmasının yavaşlamasına ya da tamamen durmasına neden olurdu. Fakat öyle olmadı!
İngiltere ve Hollanda, milyonlarca vatandaşının hayatını riske atan ‘sürü bağışıklığı’ stratejisinden geri adım atmak zorunda kalmıştı. Çünkü korona salgınıyla boğuşan İngiltere ve Hollanda’nın 'sürü bağışıklığı' yöntemiyle salgını yaygın hale getirerek yok etme girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. İtalya, İspanya gibi ülkeler sert tecrit uygulamalarına başvururken, İngiltere ve Hollanda salgını ise 'normalleştirmeyi' hedefleyerek yanlış bir adım atmıştı. Bu iki ülkenin şimdi hâli ise ortada.
KONTROLLÜ SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
Tekrar Türkiye’ye dönelim… Ülkemizde, yukarıda bahsettiğimiz “normalleşme” süreci size neyi hatırlatıyor? Türkiye’nin de sürü bağışıklığı yöntemine geçmeye çalıştığı izlenimi edinmiyor musunuz? “Herkes korona olsun, bağışıklık kazanalım, kurtulalım” gibi bir anlayışın varlığından şüphe etmiyor musunuz?
Ancak hükümet bunu “kontrollü” bir şekilde yapmaya çalışıyor gibi. Çünkü birden herkes virüse yakalanırsa sağlık sistemi çöker, hastaneler felç olur.
Bu hesaba göre bir kere korona olduktan sonra vücut bağışıklık kazanacak ve o kişi bir daha korona olmayacak, kurtulacak!
İKİ KEZ KORONAYA YAKALANMAK!
Peki korona virüse yakalanan tekrar korona olur mu? Bu hastalığı atlatanlar için de tehlike devam ediyor mu? Geçtiğimiz haftalarda Sağlık Bakanlığı Korona Virüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara bu konuda herhangi bir bilimsel yayın olmadığını söyleyerek, “Hastalanan bir kişinin ikinci defa hastalanma olasılığı çok düşük ve o ihtimal şu anda biraz uzak görünüyor” açıklamasını yapmıştı.
Yine de bunun aksini gösteren vakalar da yok değil. Çin’de iki kez koronaya yakalanan insanlardan bahseden haberlere rastlamışsınızdır. Ancak şimdilik bu, genelleme yapılacak kadar çok değil. Umarız istisna olarak kalır bu vakalar.