Ahmet Hakan’ın okuyucu/izleyicisine verdiği enerji oldukça ilginç.
Anlamsız bir şekilde güvenebildiğiniz gibi...
Eş zamanlı anlamlı bir çekince...
Derinlerden gelen bir rezerv de koyabiliyorsunuz...
Kendisine has, "seküler imam" diyebileceğimiz bir stili var.
Hayatının en çok tövbe döneminin, son 10 yıl olduğunu tahmin edebiliriz!
Kendisini çekinmeden tekzip etme huyunu biraz Ertuğrul Özkök’den almış görünse de...
Su gibi bir kalemi var.
Kelimeleri dürtüklemeyi iyi beceriyor.
Muhtemelen aklına gelen minik şeyleri not alıyor.
Üvey evlat olarak girdiği Hürriyet’te...
Esas aktör olmayı başarması az şey değil.
Konjonktür...
Zamanlama...
Falan filan bunların bir anlamı yok.
Zaten her şey bir vesile ile olmuyor mu?
Ahmet Hakan’ı okunulur, ciddiye alınır gazeteci yapan gizem aslında başka...
Hakan, empati yapmayı yaşam stili olarak benimsemiş.
Kaleminin gücü, şartları zorlayarak empati yapmasında...
Şartlar deyince...
Şartlar kelimesinin ne anlama geldiğini gazeteciliğin kenarına dahi yolculuk yapanlar bilir...
Bu yüzden uzun uzun yazmayı israf kabul ediyorum...
Tahminim şu;
Dengeyi korumaya özen gösterecektir ama...
Şartları zorlayan gazetecilik de yapmayı en azından deneyecektir.
Final de ne mi olur?
Göreceli bir başarının sahibi olur ama...
“Yahu, en iyisi sadece yazmakmış!” deyip, anne kucağı yazarlığına 1 ya da 2 sene içinde döner!