Üniversiteler, herkesin değil mi?
“Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, son yerel seçimlerde CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için çaba gösterdi ama Mansur Yavaş’a karşı kaybetti.
Karatepe’nin ismi CHP Ankara İl Başkanlığı için de geçiyor ama Prof. Dr. Karatepe’nin, CHP’de siyaset yapmak için, üniversitedeki aşırı uçların yuvalanmasına müsaade ettiği yönünde, dikkate değer bilgiler geliyor…”
Kısa süre önce bu sütunda kaleme aldığım yazının ana başlığı böyle idi.
Rektörlük, yazımın ertesi günü Dekan Karatepe’den savunma isteyince, Karatepe ve sosyal medyadaki gazeteci yardakçıları akıllarınca beni hedef almaya çalıştılar.
İlk kez paylaşacağım bir bilgi var;
PKK ve diğer yasa dışı örgütler, Siyasal Bilgiler de, o kadar baskın karakter haline geldiler ki, sağ tandanslı ya da ülkücü öğrencilerin sınavları bile başka yerlerde yapılmak zorunda kalınıyor!
Bu ortama imkan hazırlayanlar, mevcut koltuklarını siyasete sıçrama tahtası gibi kullanmaya devam ederken, bunları yazan gazeteciler, hedef haline getiriliyor.
Şunu herkesin sindirmesini öneririm;
Üniversiteler, herkesindir.
Türkiye’nin her yerinden, devlete güvenerek Ankara Üniversitesi’ne gelen öğrencilerin, bir avuç azılı unsurlara kurban edilmesine göz yumulamaz.
Türkiye, hep beraber kardeşlik türküsünü söylemeye hazırken, bir siyasi partinin koltuğu için bu vatanın evlatlarını ötelemeye çalışmak, en hafif tabiri ile ayıp.
Umarım, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in bu mantık dışı gidişe dur diyecek bir iradesi vardır.
Ekran suçu!
Gerçek ‘bal’ın bir kilosu, 30 lira civarında.
3 kilo bal alırsak, ödeyeceğimiz miktar 100 lira ama ekranlarda, neredeyse her 10 dakikada bir şu anons çıkıyor karşımıza;
10 kilo bal, yanında altın kaplama yüzük, yetmedi, bir de pırlanta bilezik hediye.
Hepsi 100 lira…
Bırakın 5 kilo ‘bal’ı, 5 kilo toz şekeri ve yanındaki ürünleri verseniz bile, 100 lirayı geçiyor.
Ben hayatımda, 80 milyonun gözlerinin içine baka baka, bu kadar rahat yalan söylenilen bir vaka ile karşılaşmadım.
Yetkililer, bu kadar büyük bir yalana nasıl tepki verecekler merak ediyorum!
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...