Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Şehr-i Ramazan
Bülent Kuşoğlu
YAZARLAR
22 Temmuz 2012 Pazar

Şehr-i Ramazan

Efkarlı değil ama sıcaktan bunaldığımız günlerimize geldi çattı ramazan. Özellikle bu sarı sıcaklarda ramazan hayatın yavaşladığı intibaını veriyor ama ben bu ramazanlarda geceleri okumak, serin Ankara akşamlarını sahur sonrası da dahil değerlendirmek suretiyle hızlandırıyorum. Okuyamadığım kitapları okuma ve değerlendirme olanağı yakalıyorum. Tabi işe öğlen başlıyorum. Şimdiki ve bundan önceki işlerim bana az-çok bu imkanı verdi.

Ben kendime bir yöntem buldum ama bu havalarda oruç tutmak hakikaten zor. Biçim yapan çiftçiler için, çalışan işçiler için, kafası sürekli dinç olması gereken büro çalışanları için daha da zor. Dikkat ettiyseniz ramazanın ilk günlerinde trafik kazalarında önemli bir artış oldu. Geçen Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri anormal kazalar yaşandı. Trafik kazaları örneğinde olduğu gibi biz aslında toplum olarak ramazana hazır değiliz. Oruç bedeni olduğu kadar, belki ondan daha fazla düşünce ile ilgili bir ibadet. Daha doğrusu olması gerekiyor fakat biz maalesef bunu içselleştirmiş değiliz. Hala oruç ibadeti yememek ve içmemek olarak algılanıyor. Ya da iftarla sahur arasında bol bol hatta ifrat ölçüsünde yemek, içmek…

Bize orucun faydası olarak “Fakirlerin durumunu anlamak” diye anlatılmıştı. Hatta orucun bir anlamda bedeni dinlendirdiği için sağlıklı olduğu da söylenirdi. Oruç bu haliyle ne fakirlerin durumunu anlamakla ne de sağlıkla uzaktan yakından ilgili değil. Fakirlik aç olmaktan ziyade ihtiyaçlara veya ihtiyaç olduğu sanılanlara ulaşamama hali değil mi? 15-16 saat aç-susuz kalıp sonra 5-6 saat anormal yiyip içmenin neresi sağlıklı?

Bu konularda kitaplar yazılabilir ama benim gelmek istediğim nokta bizim İslam toplumları olarak hala çağdaş bir uygarlık oluşturma yolundan uzak olduğumuzdur. Milyon dolarlarla malikaneler yaptıran zenginlerimiz hala o malikanelerinde abdest almak için ayaklarını lavabolara çıkarmak zorundalar. Evlerimizde kendimize göre bir abdest bölümü, bir abdest düzeneği hala yapamadık. Uygarlık; teknoloji, kültür, yeni ve farklı bir hayat tarzı oluşturabilmek ise bu konuda çok gerideyiz, hatta yanlış yoldayız, taklitçiyiz diyebilirim…

Baksanıza Mimar Sinan’dan 500 yıl sonra yaptığımız cami dahi taklit. Ataşehir’de Başbakan Erdoğan’ın açtığı caminin büyük olmaktan başka ne özelliği var, Mimar Sinan’ı 500 yıl sonra aşamadığımızın ispatı ve utancını taşımaktan başka? Ayrıca Tayyip Bey açtığı camiye “Bu yakada selatin camimiz yoktu, iyi oldu ilk selatin camimizi açtık” gibi bir cümleyle selatin cami unvanı verdi. Açılan cami hangi sultana aitti?

Ha, unutmadan açılan caminin bir de VIP bölümü varmış. Bu islamı inkar değilse ben de boşuna okumuş, boşuna yaşamışım… Şimdi AKP ve Tayyip Beye yönelik bir-iki cümle yazsam alınanlar olur bu mübarek günde değerli dostları kızdırmayalım, ama neyi-neye tercih ettiklerini de bilsinler ve düşünsünler…

Ramazanınızı kutluyorum. İnşallah bu ayda amaca uygun yaşar, bazı konuları daha iyi düşünür (tefekkür eder) ve yaşarsınız. Müsaadenizle Dücane Cündioğlu’nun “Hz. İnsan’ın Urucu” makalesinden bir paragrafla yazımı balla bitireyim;

Şehr-i Ramazan’da oruç tutmak, muayyen bir süre içinde bedeni kuvvelerden bir kısmının hareketini durdurmak maksadına matuftur; zihnin kuvvelerinin harekete geçebilmesi için, bedenin kuvvelerini tatil etmektir. Düşünmenin hareketine alışmamış zihinler, bedeni faaliyetlerine bir süreliğine olsun ara verdiklerinde hemen güçten düşerler. Bu bir hakikat! Öyle ki onlara sanki zihinleri durmuş gibi gelir ve bunun nedenini yemek yememelerine veya bir şeyler içmemelerine bağlarlar. Oysa hareketi duran zihin değildir! Kendilerine oruç tutmalarını emreden, onlardan zihinlerinin hareketini durdurmalarını istememiş, bilakis düşünmeyi harekete geçirmeleri için onları sukunete davet etmiş, bedenin her daim faal olan azalarını hiç değilse bir aylığına sukuna erdirip bu fırsattan istifadeyle düşünmenin yolunu açmak murat edilmiştir.

Ne var ki kapalı bir musluk uzun bir aradan sonra açılınca hemen öksürmeye başlar, ilk aktığında ise paslı paslı akar; tıpkı bunun gibi düşünme yetilerini hareketsiz bırakmış ve buna mukabil bedeni yetilerine dinlenme imkanı vermeyi akıl edememiş yığınlar şehr-i Ramazan’ın bereketinden yeterince istifade edemezler; yeterince düşünemezler çünkü.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 26 Temmuz 2012 Perşembe 02:40
Karga kilisenin çanına dadanmış, her gün pisliyormuş. Papaz çaresiz, sormuş bir imama,"çanın yanına bir parça peynir, bir de dolu rakı kadehi koy. Peyniri yiyen karga susayınca su sanıp rakıyı içer, sarhoş kargayı kolayca yakalarsın" demiş imam. Papaz denileni yapıp yakalamış kargayı. Yanına çömelmiş, kendi kendine söylenmiş. "a sefil karga hristiyan olsan çana mıçmazsın, müslüman olsan rakıyı içmezsin, NESİN SEN?" Karga yerde tek gözünü aralayıp yanıtlamış, "AKEPELİYİM".
 FRONTAL
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 18:18
17:47 zaten bunu başabılsek atıp tutup ahkam ksmeyız tabı önce ınsan olmayı ögremek lazım ve herşey kapte bıter ınsanın yuregı guzel olsun yeterki ne olursa olsun,ne guel demış mevlana ne olursan ol yne gel.....saygılar.
 Misafir
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 17:47
Neslimizle övünürüüz,soyumuzla övünürüz hatta dinimizle de övünürüz sira icraate geldimi FRONTAL tabanlari da yaglamayi da en iyi beceririz.Ne güzel söylediniz 21:27 yapilan yorum icin.Yorumcu ne güzel ifade etmis ÜMMETIN tarifini.Bence, Türklügün ve Müslümanin tarifi yeniden yapilmalidir.Bir keresinde "Ne Mutlu Insanim" diye bir söz söylemistim ortalik bir birine girmisti.Ögrenelim artik igneyi kendimize, cevaltizi da baskasina batirmayi.Sevgiylen kalin.
 FRONTAL
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 16:41
ben haddimi bilirim dıyen arkadaşım sen kimsin?ve sen neyı ima edıyorsun?
 Misafir
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 15:05
10:36, Türkçeyi bu kadar düzgün(!) yazıp kendisini bu kadar iyi ifade edebilen birisiyle elbette tartışamam. Haddime mi düşmüş(!). Ben haddimi bilirim.
 FRONTAL
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 10:36
21:27 deki yorum yapan arkadaşıma hhangı akılla eksı verdnız acaba!arkadaş dogruları yamış ama sızler basmışşınız eksiyi ya sizler kımsınız ?bu musliman duşmanlıgı neden?durust olun sizler kımlerın urunusunuz?böyle eksı verıp kaçaçagınıza adam gıbı tepkınızı yorumlarda belırtınde kım oldugunuzu anlıyalaım.saygılar.
 Misafir
 24 Temmuz 2012 Salı 21:27
Su UMMETCILIK ne anlama gelir ne anlam ihtiva eder bilmiyenler icin anlatayim.Bazen bazi kesimler tarafindan farkli farkli yorumlaniyor oysa durum cok farkli.UMMI;Arapca ANNE anlamina gelir.Yani bir anneden meydana gelen nesil anlamini tasir.Peygamber efendimiz bir cok kez Ümmetim ümmetim diye söyleyip ona inananlarin derdini cekmistir.Insanoglunun emrine her türlü nimet verilmis olsa dahi bir o kadar da sorumluluk vermistir.Siz siz olun Ümmet kavramini alayci bir ifadeyle kullanmayin olur mu
 Misafir
 24 Temmuz 2012 Salı 19:30
Burada ARAP düşmanlığı yapanlar,sıra Hiristiyan Araplara,Nusayri Araplara gelince,hatta ESEDE gelince tamamı DOST kesiliyor.Hernedense."Arap düşmanı olanların tamamı,aslında TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜNE düşmanlığı şiar edinmiş yapılardırlar.Bunu bilmeyen yoktur.Araplar bizim tarihi dostlarımızdırlar.İngilizin Lavrancesinin,Fransızın Mitterandının ağzı ile konuşmak,Türk Milletinin fertlerine yakışmaz.H.Tahsin.
 hulya
 24 Temmuz 2012 Salı 17:39
3-Tavsiye edilen yazara göre,Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer, medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu içlerine kadar gireceğine şüphe yoktu. Osmanlı Emperyalizmi şu ana fikir üstünde kurulmuş bir hayal idi. “ Türk milleti kendi başına devlet yapamaz! “
 hulya
 24 Temmuz 2012 Salı 17:38
2-tavsiye edilen yazara göre Osmanlı, ümmetçilik fikri sebebiyle neredeyse üç kıtada egemen olmuştu. Bu coğrafyanın büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı. Kudüs, Şam, Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti. Çünkü, bu kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve maddiyatlarına egemen olunamamıştı. Hatta Osmanlı, Arapları Türkleştireceğine oradaki Türkler Araplaşmıştı...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Turktime