Bizimkiler dizisinde Türk sanat musikisi eşliğinde parlatırdı kadehini Hüsnü bey.. Aydın Boysan, karaciğer de nasibini alsın diye ‘ilk yudumu dişlerinin arasından çekeceksin’ derdi. Gazi Paşa, kırmızı gülün âli var türküsü eşliğinde beyaz leblebiyle severdi.
Zeki Müren : ‘şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu’ derdi..
Bir reklamda denk gelmiştim, meyhanede gençliğine bakıyordu Halil bey.. ‘ne halin varsa gör’ dediği için pişmandı, elinde valizi, bi’ ayağı eşikteki karısına.
‘o lafı etme Halil’ dedi, kendi gençliğine sonra.
Psikolog koltuğudur rakı, geçmişe götürür..
Bahçeli Yedi Kapı’da; masanda çınlayan kanun, klarnet, keman eşliğinde ömründe ilk defa gördüğün emekli müsteşar Kemal bey’le masanı birleştiren neydi?
Orhan Veli..
Bizi bu karlı Ankara havaları mahvetti.
Anıtkabir’in az altında, şiir okutur, masaları birleştirir rakı.
Kadehi belinden kavrayan kadının siyah ojelerini, gamzelerini görürsün o yudumlarken.. Anıtkabir’in az altında, Yedi Kapı’da..
Gizli gamzesi varmış kadının. Deva bulmak için yuva kurasın gelir yanağının oyuğuna. Fani işlerin telaşına girmişsin hep;
Çıkasın gelir Yedi Kapı’da..
Aşktır rakı, gösterir gizli gamzeyi, kirpiğinin dibine konuşlanmış hüznün yedi rengini.
Gönül yarasıdır rakı, otobüse binerken kırmızı gonca gülü bıraktırır gidenin avucuna. /karlı dağlar geçit vermez olunca /
Türküsünü şakaklarında çağlatır.
Gırtlağına kadar sazıyla sözüyle Neşet Ertaş’ı duyarsın divan sazında: /mah cemale telli duvak örtmüşler / ak ellere al kınalar yakmışlar / duydum sevdiğimi gelin etmişler /
Derken gövdesine kadar iner sol parmakları sazın; ciğer, parça parça..
Duvara karşı da içilir, denize karşı da.. Deniz dediğin şey de zaten ikinci dublenin son yudumunda.. Yağmur sonrası taze toprak kokusu, yanık türkü, gidenin bıraktığı iz, yapraklar arasından sızan akşam güneşi, saçak altına sığınmış kırlangıç yavrusunun kanadını çırpışı;
Ne olacak bu memleketin hâli ?
Hepsi ikinci dublenin son yudumunda..
İçki tüketen birinin ikinci dublenin son yudumunu ayda birkaç kere görebilmesi için, insan gibi gelirinin olması lazım.
Son 10 yılda rakıya yüzde 443 ÖTV uygulanması, fiyatının yüzde 70’inin vergi olması, milli gelire göre dünyada en pahalı içkiyi içiyor olman; ekmeğin KDV’sinin yüzde 1-8, bebek bezinin 18, özelleştirilen piyangonunsa 0 (sıfır) olması;
Ve insan gibi geliri olmadığı için sahte rakı içip ölenlerin sayısı, yalnızca rakamsal bir istatistik değil..
Memleketin halinin özetidir.
‘Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer / Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin.. Demeğe de dilim varmıyor ama /
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.’