Lafı gediğine koymayanın canı çıksın!
Çaba bu.
Enteresan değil mi?
Z kuşağı ' boş konuşma' diyor.
Yani aslında nafile...
Ama yine de konuşmayı seviyoruz ülkece.
Ezber bozulur, cümleler biter oysa.
Aslolan icraattır.
Takıyor insan bazen bütün bunlara.
Yaşananlara.
'Ya neler oluyor?'diye.
Hayatı sürdürmek için bunca çabalarken.
Barınma, yeme, içme, giyim, kuşam, eğitim...
Öyle kolay değil hayata tutunma işi.
Bir de bu çabalara her şeye rağmen iyi olmaya, umut etmeye
de sıkı sıkı sarılma eklenince.
Of ki ne off...
İnsan biraz da garip huyları olan bir varlık;
Çevresinde olanı biteni
gürültüyü, patırtıyı köşesinden sakince izleyeni de var.
Canlı yayınlar, ropörtajlar, kafaları karıştıran akıl almaz haberler...
Sanki bunlar bitince daha iyi şeyler olacakmış gibi.
Ama öyle olmuyor işte. Hep aynı terane sürüp gidiyor.
Bazı bazı " laf ebeleri" alıyor sahneyi.
O kargaşa ortamında sesler yankılanıyor.
Kulaklar çınlıyor.
Ama hiç bir şey anlaşılmıyor.
Sonuçta laf, söz hükmünde olmayınca, ebe( çok yaşlı nine) nin de ne söylediği havada kalıyor.
Ülke insanı bulmaca çözebilecek durumda mı?
Sokağa çıkın.
Rastgele karşılaştığınız insanlara sorun.
"En önemli sorununuz nedir? "diye.
Ekonomi , geçim sıkıntısı diyecekler.
E o zaman, bunca oyuna, oyuncuya ne gerek var.
Havanda su dövmelere.
Boşu boşuna uğraşılara...
Ne gerek var.
Köşenden izlemeyi sürdürürken bütün bunları.
Aniden bir şey gelmedi mi aklına.
Sen oturduğun yeri versen onlara.
Ne kadar dayanabilirler böyle yaşamaya.
1gün!..
1 saat!..
Sen olarak yaşamanın ne olduğunu nerden bilecekler.
Oysa senin gibi olanlar belki de bir savaşın ortasındalar şimdi.
İçine kaçmış sesleri, çaresizlikleriyle...
İnsan Hakları Beyannamesi'ne konulmamış haklarıyla!
" Barış" bekliyorlar.
İnsanlık tarihine geçecek.
Nereden bilsinler?
Korkuları olmasa.
Onlar da lafı gediğine koysalar.
Söyleyecek sözleri içlerine kaçmamış olsa...
Her şey ne kadar da kolay.
Ne kadar da güzel olacak!!!...