Birilerinin sansür yasası dediği, başka birilerinin dezenformasyonla mücadele yasası diye yumuşattığı yasa geçeli az bir zaman oldu.
Tartışıldı ve sonra Türkiye’de en sıkı gündem bile birkaç gün dayanabildiği için tartışmalar son buldu.
Derken İstanbul’da bomba patladı, haber kanalları dahil televizyonlar uzun zamandır haber vermediği için herkes nedir ne değildir diye sosyal medyaya koştu ama o da ne?
Ne Twitter’a girilebiliyor ne Youtube’a ne de Instagram ya da Facebook’a.
Gerekçe; bilgi kirliliğini önlemek, halkı tahriklerden korumaktı. Devletlular öyle diyordu çünkü.
Ama komedi bu ya; o gerekçenin açıklandığı, patlama ile ilgili bilgilerin verildiği yer yine bu mecraydı. Vali, İletişim Başkanı, bakanlar açıklamalarını erişilmesi engellenen Twitter üzerinden yapıyordu.
Zaten kimse bu uygulama ile o sansür yasasını ilişkilendirmedi. Çünkü sansür yasasında öne çıkan vurgu, yalan bilgilere öngörülen cezalardı. Erişimi engellemek, ayrı bir şeydi.
Kanaat, bir provanın, fırsat bu fırsat seçim gecesine dair bir hazırlık yapıldığı yönündeydi. Tabii ki bu bakış açısı aşırı art niyetlilik içerdiği için, “bu kadar da olmaz” diyor ve onaylamıyoruz.
Ama diğer taraftan ortaya çıkan komediyi de devlet yönetmenin ciddiyeti ile bağdaştırmakta zorlanıyoruz.
İKTİDAR SOSYAL MEDYANIN YENİ İŞLEVİNİ GÖRMÜYOR MU?
Kapitalizm nasıl yıkılmaz armadaya dönüştü sorusunun yanıtı aslında basit. Birçok değişkeni var ama önemli başlıklardan biri; gerektiği zaman kendine karşı antitezin dile getirilmesine bizzat aracılık etmesi ve böylece gaz sıkışmasını engellemesi ile yoluna devam etmesidir.
Sistem, bilir ki o hava boşluklarını bırakmazsak sıkışan gaz patlar ve o patlama kurulu düzeni bozabilir. O yüzden çoğu zaman antitezi kendi kurgular ve o gazı alır.
İşte iktidarın anlamadığı bu.
Gösteri ve yürüyüş hakkı bu sistemin vatandaşa verdiği en önemli gaz alma yöntemlerinden biridir. O kadar ki anayasalara girmiş, o hak yasal teminat altına alınmıştır. Mala davara bir faydası olmasa da o hakkını kullanan “yurttaş” büyük bir rahatlamayla bir sonraki hak kullanımına kadar sisteme hizmet etmeye devam edebilir.
Ama epeydir, tüm sistemlerin izin verdiği bu hak bu topraklarda fiili olarak rafa kaldırılmış durumda. İşte sosyal medya tam da burada devreye giriyor, gösteri ve yürüyüş hakkı Twitter’daki, Facebook’taki paylaşımlara bırakılıyordu.
Kitleler; üç beş tweet atıp, bir iki paylaşım yapıp ve muhaliflik oynayarak eleştiri hakkını kullanmanın, “egemenlere” kafa tutmanın verdiği tatminle hayatlarına devam ediyordu.
YASA KOYUCU YASASINDAN PİŞMAN
Balonun havasını asla tamamen kaçıramayacak ama varlığının sorunsuz devamına imkân tanıyacak bu hava deliğini tıkamanın anlamı neydi?
Eğer o yasanın yaptırımları yetmeyecek, tümden yasakla iş çözülmeye çalışılacaksa o kadar gürültü neden kopartıldı?
Ankara kulislerinde dolaşan fısıltılara göre bunu neden yaptıklarını yapanlar da bilmiyor. İlgililer yapılmışı savunmak zorunda olsalar da; uygulamada işlevsizliğinin farkında oldukları için (Bakınız: Patlama anı önlemleri…) attıkları taşın ürküttükleri kurbağaya değmediğini daha yüksek sesle dile getirmeye başlamışlar.
Bundan sonra ne mi olacak? Bekleyin.