Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hani Solcular Irkçılığa, Faşizme Kızardı? Yalanmış Meğer...
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

Hani Solcular Irkçılığa, Faşizme Kızardı? Yalanmış Meğer...

Ucube bir siyasetçinin sözleri de olsa, “Türk bayrağının yanında, sarı/kırmızı/yeşil bayrak dalgalansa, kötü mü olur?” sözleri Türk milletinin tolerans gösterebileceği son eşiklerden birisidir.

PKK’nın insan öldürmesini, kan ve kardeşlik üzerine devlet kurma hayalini meşrulaştıracak her türlü argüman rahatça kullanılırken, meşru savunmasını dahi yapamayan Türkiye Cumhuriyeti, PKK karşısında görülmemiş bir acziyet içerisinde kıvranıyor.

Süpheyi aşan, elle tutulur bir resime doğru gidiyor Türkiye…

İlizyon var.

Milli olmayı tukaka ve ayıp, gayri milli olmayı modernizmin doğal sonucu olarak göstermek isteyen ve bunu beceren aktörlerin siluetleri giderek ortaya çıkıyor.

Dünya tarihinin insanlara ilk öğrettiği gerçek, milli olmayan devletlerin ayakta kalamayacağıdır.

Yanılgıya düşmeyin; PKK, silahın gücü değildir. Daha doğrusu salt silahla elde edilmiş bir mevzi değildir. PKK, özellikle Türkiye içerisinde siluetini gizlemeye becermiş gazeteciler ve PKK karşıtıymış gibi duran ve hatta demokrat olduğuna ikna olduğumuz bir ittifakın sonucudur…

Fazla yakın olduğumuza kör oluruz.

Şunu bile görmekte zorlananlar var;

Faşizmin gölgesine tepki veren Türkiye’nin sol damarının, PKK ırkçılığı karşısındaki tepkisizliği şüpheleri derinleştiriyor.

Sağ siyasetin faşizm söylemleri karşısında yeri göğü yıkan solcular, PKK unsurlarının koyu ırkçılığını bize özgürlük mücadelesi olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Türkiye özgürlük mücadelesini Yunanistan’a, Fransıza, Ruslara karşı vermemiş miydi?

Baydemir isimli zat bile sahte demokratlardan daha açık konuşuyor.

Neredeyse tüm medya gruplarında PKK’ya lojistik destek veren muhabir, yazar ve yöneticilerin olduğu bir Türkiye’yi tanımanın vakti geldi.

Böyle pespayelik olmaz.

Terör örgütü varlığının gereği olarak, “Ayrı bir devlet” talebinde bulunabilir.

Ayrı bir devlete, “Neden olmasın?” diyen gazeteciler PKK’nın PR’ını yapıyorlar. Bizi de Kanarya Sevenler Derneği’nin PR’ını yaptıklarına ikna etmeye çalışıyorlar.

Durum bu kadar trajikomik ve açık…

Demokratlık eskiden adam olmakla eşdeğer kabul edilirdi, şimdiki karşılığını söylemeye gerek yok…

Neredeyse tüm gazete ve televizyonlarda PKK’nın sözcüleri, özerklik taleplerini rahat rahat açıklıyorlar…

Çoğu da manşetten…

Devlete en yakın gazete olduğu varsayılan Hürriyet’te bile durum iç acıcı değil…

Hürriyet önemli bir ölçüdür. Devlet genlerine en yakın gazetenin dahi PKK karşısındaki duruşunda sağlıklı bir pozisyon yoksa, şüphelenme hakkımızı kullanmamızın vakti gelmiştir?

Ya milli-yet?

Manşetten Fikret Bila haberleriyle demokrat bir hava çizmeye çalışırken, bazı yazarları PKK sözcülerine söz vermekten başka bir konu yazamaz hale geldiler.

Güç sahipleri şunu bilmeli; Demokratlık ihaneti örtemez.

İhanet, yalnızca ihanettir.

Sigmund Freud der ki, “Bazen puro içen bir adam, sadece puro içen bir adamdır”.

İhanet de yalnızca ihanettir.

Hayır, bölünmeye karar verildiyse bunu bizde bilelim!

Bu millet her şeyi en son öğrenmekten bıktı!

Dünyanın hiçbir demokrasisinde vatana ihanet edecek kadar özgürlük yoktur…

Türkiye hariç!

Az kaldı

Sevgili okurlar; Turktime’ı revize etme ve güçlendirme çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.

Yeni ve ferah bir yere taşındık.

Turktime’ın yeni görselliği ile ilgili çalışmalarımızda sona doğru yaklaşıyoruz.

Yeni ve güçlü medya sitemizin çalışmalarına da en kısa zamanda başlıyoruz.

Az kaldı…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Osman Yüksel Serdengeçti
 1 Eylül 2010 Çarşamba 13:38
Kalemine yüregine sağlık Talat Atilla kardeşim..
 halk dili
 31 Ağustos 2010 Salı 19:16
lütfen yorumlarınızı halkın anlayabileceği dilden yazar mısınız?
 OWLEYE
 21 Ağustos 2010 Cumartesi 18:51
Cemaatin pozisyonu ise, zamanında protestanlara karşı sinsi oyunları tanrı katında günahdan azad eden makyavelli adlı kardinalin; amaç aracı meşrı kılar aforizmasındaki söylencesine uyma şeklindedir..Devletin parasını yemenin haram olmadığı,çünkü devletin islami esaslara göre yönetilmediği fetvasını şiar edinenlerin içinde bulunduğu gaflet durumunun sistematik bir profanlaşmaya hizmet ettiği de aşikardır..Yani kul hakkının,gıybet ve iftiranın ötesinde, gençleri dinden soğutmanın vebali ödenmez..
 OWLEYE
 21 Ağustos 2010 Cumartesi 18:40
Gustav je bon un kitleler psikolojisi ve hayatında ender alıntı yapmış freud un toplum psikolojisi kitaplarını inceleyiniz..Cemaat ve ordu yapılamalarında akli gelişimin sekteye uğrama dinamiklerini algılayınız..İlginç olan son 10 yılımızda muktedir olma mücadelesinde rekabet, akli maluliyetleri olan iki toplumsal örgütlenme arasında olmuştur..Ordu özellile 80 sonrasında görüleceği üzere beynelmilel devinimleri özümseyememiştir..
 md
 20 Ağustos 2010 Cuma 16:56
Yüreğine ve kalemine sağlık... Özgürlük ve demokrasi adına bölücülük yapanları ve çanak tutanları da Allah ıslah etsin...
 RTE
 20 Ağustos 2010 Cuma 01:59
En büyük Tayyip , başka büyük yok. Sonuna kadar evvveeeettt.
 OWLEYE
 17 Ağustos 2010 Salı 01:01
Entelijensiya retoriğinde sayrılama olarak adlandırılan belagat tarzı laf-ı güzaf dır..Daha çok siyaset mesleğinin icabı olan bu anlatım dizgesinde mantıksal tutarlılık ve vargı yoktur..Bizim gibi uygarlık çarpmasından düçar olmuş memleketlerde yalanla başlayıp talanla devam eden siyasi hayatların sahibi kişiler son deyimiyle çalan olarak nitelenebilirler..Bu silsilenin aşağı ahlaki değerleri haiz bizim tür toplumlarda tersine dönmesi için demoklesin kılıcının işlevselleşmesi elzemdir..
 TOTEM-3
 15 Ağustos 2010 Pazar 15:22
Yeni işgalciyi dikta olmakla suçluyor.Bakmayın siz iki tarafında attığı yalandan sloganlara!Biri demokrasi diyor din diyorözgürlükdiyor,diğeri Atatürkdiyor,laiklik diyor çağdaşlık diyor ama ikiside devleti kendi düşünce tarzlarının egemenliğine ve tahakkümünde tutmak istiyor.Haa bizlerde hangisini kendimize yakın görüyorsak ondan yana saf tutup bu işgal eylemine destek çıkıyoruz.O yüzden hiçbirimizin hak,hukuk,adalet vedemokrasi umurumuzda değil.Önce bizler kendimizer dürüst olmalıyız değilmi?
 TOTEM-2
 15 Ağustos 2010 Pazar 15:18
Siyasal bir yapı değilmiydi ve kime yandaştı?İçinizden Yargının bağımsız ve her düşünceden oluşan bir yapı olduğunu söyleyebilecek olanınız varmı?Vesselam bu cenah Akp nin Tüm kurum ve yapılara sızarak devleti ele geçirmeyeçalıştığını iddia ediyorlar.Haklılarmı?Büyük ihtimalle!Peki bu tehlikeyi nasıl böylesi iyi sezebiliyorlar dersiniz?Çünkü Akp yılar önce bu cenahın devleti ve kurumları ele geçirirken uyguladığı yöntemlerin aynısını kullanıyor.İşin özeti devleti işgal altında tutan yapı-
 TOTEM-1
 15 Ağustos 2010 Pazar 15:12
Tütrkiye ikiye bölündü diyorlar.Biryanda akp taraftarları diğer yanda ise Chp Birkısım Mhp li ve İp,Tkp gibi marjinalgurupların oluşturduğu kitleler.Şimdi bu kitleler Akp yi ne ile suçluyorlar.Diyorlarki,Akp orduya kedi yandaşlarını yerleştirip kendisine bağlı bir yapı haline getirmek istiyor!Peki onyıllardır orduya kimler yarleştirirlip kimlere bağlı birkurum olarak çalıştı?Birde Akp Yargıyı Siyasallaştırıyor ve yargıyı kendisine yandaş yapmak istiyort diyorlar.Peki Yüksek yargı bugüne kadar-
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime