HDP’ye barajı geçirme lobisi!
HDP, PKK'nın TBMM’deki temsilcisi.
Önceleri alttan alta seslendirilen bu aidiyet, HDP’li vekillerin Öcalan’ın fotoğrafını miting meydanına astırmak için polisle kavga etmesi ile iyice gün yüzüne çıktı.
Aynı HDP, ‘önderimiz’ dediği Öcalan’ın talimatlarını, Kandil’i de arkasına alarak sulandırmaya çalışmıyor mu?
Tüm bu ayak oyunlarını yaparken, eş zamanlı, “Biz herkesin partisiyiz” söylemine, PKK dışındaki unsurları da ikna etmeye çalışıyor.
Koyu ve katı bir ırkçılığın gölgesinde demokrasi yeşertmeye çalışan HDP bu gayretinde yalnız değil.
Kandil’in dışında bazı önemli gazeteciler ve siyasi partilerden lojistik destek aldığı açıkça görülüyor.
HDP Lideri Selahattin Demirtaş’ın sık sık bir araya geldiği sözde merkezde yazan gazetecilere baktığımız zaman fotoğraf biraz daha netleşiyor.
Bu gazetecilerin bir bölümü, HDP’nin izlediği siyaset anlayışını benimserken, diğer kısmı, mevcut iktidarın yıkılması için HDP’ye destek veriyor.
Bu stratejik ortaklığa katkı veren siyasi partiler de var.
CHP’nin bazı üst düzey yöneticilerinin, deşifre olmamış HDP’lileri aday göstermek için çalıştığı biliniyor.
Kılıçdaroğlu’nun basına kapalı bir toplantıda, HDP için, “Irkçı bir parti” dediğini biliyorum ama CHP Liderinin bazı yardımcılarının HDP’ye çalışmasının izahını nasıl yapacağız?
İktidar karşıtı çevreler açısından şunu anlamak mümkün;
Hükümet gitsin, biz ya da bizim gibi düşünenler gelsin.
Demokrasi içinde bu düşünce elbette saygıya değer ve makul bir karşı söylem ama, “iktidar ne pahasına olursa olsun gitsin” yaklaşımını realize edemiyorum.
HDP ne yazık ki henüz demokrasiyi içselleştirmeyi başarmış bir siyasi parti değil.
Kendisini demokrat olarak tanımlayan unsurların, demokrasiyi içine sindirmeyen bir siyasi partiyi, sırf beğenmediği bir iktidar gitsin diye desteklemesi demokrasinin intiharı değil mi?
Çıplak bir sorum var;
Bazı yerlerde CHP’ye vekillik için hiç başvuru olmadı?
Tesadüfe bakın ki, o bölgelerde HDP’nin ciddi oyu var!
Talat Atilla/Güneş