Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gül “Gezi”ye çıkınca…
Talat Atilla
YAZARLAR
15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gül “Gezi”ye çıkınca…

Başbakan için, “Olmak ya da olmamak” pozisyonuna gelen Gezi olaylarındaki duruşu siyasi geleceği için doğru ve tek seçeneğiydi.

Cumhurbaşkanı Gül’ün eli Erdoğan’ın aksine daha rahattı. Hatta, Gezi olayları, karşı mahalle ile barışmak için bir fırsattı. Gül, önüne gelen topu ağlarla buluşturdu.

Milyonlarca insan Gül’ün ılımlı mesajlarıyla mutlu oldu.

Bu durum, Gül’ü özellikle iktidar karşıtı medyada ön plana çıkardı.

2014 yaklaştıkça Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunun paylaşımıyla ilgili gerilimde hükümete muhalif medyanın takınacağı tavır kritikti.

İktidar karşıtı medyada Gül öne çekilince, sürecin de bu medya üzerinden yapıldığına ilişkin ilginç bilgiler Ankara kulislerinde dolaşmaya başladı.

Gül’ün Partisi Hazır” manşeti mesela...

Bu haberi iktidara karşı en sert muhalefeti yapan gazeteye iktidarın önemli bir kurmayının verdiğine yönelik üstelik de isimli bilgiler mevcut. Gül, açıklamalarıyla bu medya üzerinden sol seçmeni kazanırken, bu tip haberlerle de sağ seçmeni kaybetmesi hedefleniyor. Sağ cenahtaki yazarlarda ise Gül’e karşı eleştiriler ateşleniyor. Gül’ündemokrasi sadece sandıktan ibaret değildir” sözlerine yönelik eleştiriler önceleri isim vermeden yapılıyordu. Şimdi ise açıktan yapılmaya başlandı. Bu nokta da Gül’le köklü ilişkisi olmayan son dönemde ortaya çıkan yazarlar öne çıkıyor.

Başbakan Erdoğan’a gelince…

11 yıllık iktidarı içeride ve dışarıda en sancılı dönemini geçiren Erdoğan, Ortadoğu’daki sıradan vatandaşların gözünde efsane olarak görülürken, aynı ülkelerin liderleri tarafından ihtiyatla karşılanıyor.

Bu ihtiyatın iki ana parantezi var;

Ortadoğu liderleri, Erdoğan’ın kendi vatandaşları nezdinde oluşan popülerliliğini kıskandıkları gibi Türkiye’nin yeni Osmanlı ruhuna itiraz ediyorlar.

Gezi olaylarının yaralarını sarmaya çalışan Başbakan, birkaç puan düşen oylarını Gazze ziyaretiyle tırmanışa geçirebilir. Başbakan, Gazze’ye mutlaka gidecek. Ortadoğu’daki rolünü küçültmeye çalışan Avrupa’ya bu ziyaretle güç tazelemesi yaparken, aynı sinerjiyle iç siyasetteki düşme eğiliminde olan karizmasını yeniden arttırabilir.

 

 

Görüntülü taciz


Öcalan’ın psikolojik operasyonları iyi bildiğine bir kez daha şahit olduk. Hükümet, Gezi olayları sonrası değişen konseptte oylarda negatif yönelme olduğunu tespit edince, Çözüm Süreci’nde PKK’nın istediği yasal düzenlemeleri yapma konusunda frene bastı.

Milliyetçi oyları kaybetme korkusuydu bu.

Ama PKK, tek kişiyi öldürmeden Hükümeti sıkıştırma stratejisini anında devreye soktu. Medya önünde, sözde asayiş birimlerinin yemin törenleri ve gösterileri, karakol protestoları, eli silahlı PKK’lıların gazetecilerin olduğu ortamlarda resmigeçit yapmaları, Öcalan’ın cezaevinden örgütün yönetiminde görevden almalar vs…

Tüm bu rahatsız edici görüntüler, toplumda öfke birikmesini beraberinde getirdi.

PKK, sadece medyada görüntü vererek AKP’yi nasıl sıkıştırabileceğini gösterdi.

Hiçbiri spontane olmayan, tamamı planlı bir psikolojik operasyondu bunlar.

Bu “görüntülü tacizin“ işe yaramadığını söyleyemeyiz!

 

Kimsin sen?

 

Silikti. Hatta yoktu…

Silueti, bir vekile küfür, TBMM’nin bayan muhabirlerine hakaret edince görünür oldu.

Bu haliyle bile tanınmış olmak hoşuna gidiyor olabilir. Kendisine biçtiği Erol Taş rolünü, Kadir İnanır sanması sosyolojik bir felaket. Facianın farkında bile değil. Zeyid Aslan isimli Tokat vekili, disipline sevk edilmekle disiplin edilemeyecek kadar zıvanadan çıktı.

Erdoğan’ın kızına edepsiz mesaj çektiği için özür dileyen CHP Milletvekili Yıldıray Sapan kadar bile olamadı. Partisinin imajına ağır hasar vermesi umurunda bile değil.

Ne içtiyse söylesin de, o içtiğinden ağzımıza koymayalım!

 

Bizans’ta kayboldular!

 

Mesela Murat Yetkin… Radikal temsilciliğinden, Hürriyet Daily News yayın yönetmenliğine geldiğinden bu yana yok hükmünde. Oysa, Ankara’dayken gündem yapan sayılı gazetecilerden birisiydi. Doğrusu, Ankara’yı terk-i diyar edişi anlaşılır bir gerekçeye dayanıyordu. Yaşıtlarının tamamı yayın yönetmenliğinde büyürken,  Yetkin’e, gözlük derecesi ve kilosunu büyütmek düşüyordu. Hürriyet’in başına sıçramak için iki adım geriye çekildiği görülüyor. Olabilir mi? Bu siyasi iklimde imkânsız!

Mesela Eyüp Can… Şifreyi çözdüğü için rahat. Batırdıkça yükseldiğini biliyor. Hitabeti de kalemi de zayıf ama diplomasi ve kulis yeteneği emsalsiz. Kariyerindeki tek başarısı Aydın Doğan’a kendisini sevdirmesi. Direkten dönen Hürriyet yayın yönetmenliği rüyalarına giriyor. Eylül’de Radikal’e kilit vurulacağı için Hürriyet’e yazar olmak istiyor. Berberoğlu dirense de, Aydın Doğan’ın, “Bizim Eyüp’e köşeyi aç Enis!” demesi kuvvetle muhtemel. Ya, yayın yönetmenliği? Karamboldan belki!

Mesela Fatih Çekirge… Bizans dörtlüsünün en sessiz ve dipten gideni o… Çamurda, karda, buzda iz bırakmıyor. Diyelim bıraktı; Aydın Doğan’ın alnına Star’da yapıştırdığı sineği, Hürriyet’te kovalıyor! Sicilinden silemediği tek istisna; Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrunisa Gül’e yaptığı çirkin eğreti gelin benzetmesi…

Gül, Çekirge’yi affetmedi. Erdoğan’ın yanına yaklaştırmadığı Çekirge, Gül’den de kırmızı kart görünce sıcak siyasetin dışında kaldı. Künyede üstte olsa da, aslında kızakta. Çekirge’nin rüyası da Hürriyet’in kaptan köşküne sıçramak.

Olur mu? Darbe olursa kesin!

Mesela Enis Berberoğlu… En çalkantılı dönemin yayın yönetmeni olarak anılacağı kesin. İyi bir haberci ama iyi bir yayın yönetmeni olarak anılacak mı henüz belli değil. Özkök Şeyhliği alanını daraltsa da,  zaman zaman konjonktür sınırlarını zorlayan gazete yapabiliyor. Bir sabah aniden istifa da edebilir, Özkök’ün rekorunu da kırabilir.

Bu süreci; duygusal ve sinirli yapısını kontrol etmesinin yanında, Aydın Doğan’ın, şaraplarını seçen yayın yönetmeninden, dik duran yayın yönetmenine ne kadar alıştığı da belirleyecek!

Ve Ertuğrul Özkök… Ortadoğu’nun iktidardan gitmek bilmeyen liderlerine benzese de, bence Özkök tam bir Bizans Şeyhi… Sevenleri için fenomen, sevmeyenleri için Ebu Cehil. Tilkiyi, tilkilikten istifa ettirecek kadar zeki. Müritlerine, “Enis’in alanını daraltın.” talimatını verirken, diğer yandan, “Bırakın rahat çalışsın.” diyecek kadar oportünist bir deha. Kendisi için kalem oynatanlara kindar ve tahammülsüzken, bir başka kitleyi Mevlana pozuna inandıracak kadar da lümpen bir kişilik.

Yeryüzünde, “Hürriyet’i yeniden ister misin?” diye sorulmayacak tek kişi.

Peki, olur mu? Konu Özkök’se, zekâ çıkmaz sokağa girer. Bilemiyorum!

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 TOTEM
 19 Temmuz 2013 Cuma 14:08
Hulya sakin dilin surcmesin Hulya yoksa hemen hain ilan efilirsin. Erdogan hakkinda tekbir iyi sey yazmamalisin. Ben fanatik insanlari bu yuzden sevmiyorum. Ama ne yaparsin boyle insanlarda var.
 Misafir
 18 Temmuz 2013 Perşembe 18:25
Hayır,hakaret sayarım.Dememiş kabul ediyorum.O yazdıkların açıkca tayyibe methiyedir.Niye yazdın demiyorum,eskiden yazmazdın da.Adam zaten mağduru oynamak için fırsat kolluyor sen de ona yardım ediyorsun.Yüreğim parçalandı,ağlayacağım neredeyse.Şaka bir tarafa ben öyle algıladım.
 hulya
 17 Temmuz 2013 Çarşamba 16:38
11:51 "Sen yüreğinin götürdüğü yere gidemezsin çünkü senin kanadını kırmışlar" desem sana methiyemi düzmüş olacağım şimdi:)
 Misafir
 17 Temmuz 2013 Çarşamba 11:51
hulya 12.50 de yazdıkların faşist bir lidere methiyedir.Seni de kaybettik.Hayırlı olsun...
 TOTEM
 16 Temmuz 2013 Salı 18:08
Bu arada Editör kardeşim,editörlerin günlere göre değiştiğini biliyorum bazı arkadaşlarınız sadece seviye ve etik gözetirken malesef bazıları taraf gözetiyor beni rahatsız eden ikinci katagorideki editörler yoksa asla ayrıcalık talebim olmadı olamazda. İyi çalışmalar..
 TOTEM
 16 Temmuz 2013 Salı 17:56
Aynı gazetenin yazarları benim yıllardır takip ettiğim site bu değildi ben bu siteyi nispeten objektif olduğunu düşündüğüm için yıllarca takip ettim oysa şimdi yazmamın tek nedeni alışkanlık.Tarafsız ve objektif olmak bu kadar mı zor? zaten keskin taraflar var arada su kurnazlarıda var,birileri çıkıp neden objektif ve sağlam gazetecilik sevdasına düşmez?Bana göre bu sitede nalınada mıhına da vuran tek yazar sizsiniz peki neden bu tür yazar sayısı artmaz yada editörler neden objektif olmaz.
 TOTEM
 16 Temmuz 2013 Salı 17:52
Basın gördükleri kadar görmezden geldikleri ile de ölçülür!Şimdi sayın Atilla siz hergün haber bantlarına bakın,Yandaşlıktan yalakalıktasn bahseden siteniz acaba çok mu objektif? Şimdi bu yorumu yazarken yayınlanıp yayınlanmayacağını bile bilemiyorum,bumu fikir özgürlüğü anlayışınız?Birilerini taraf olmakla suçlamak için sen tarafsız ve objektif olmalısın? Türktime tarafsız mı?Siz taraflı iken birilerine yandaş basın demek çelişki değil mi?Haber bantlarınız Sözcü gazetesinden derleme,yazarlar-
 hulya
 16 Temmuz 2013 Salı 12:50
Sayın Gül ve Sayın Erdoğan birbirlerini tamamlayan iki arkadaş, hatta kendi deyimleriyle birbirlerine karşı kredileri hiç bitmeyecek kardeşler.10 yıl boyunca yaşanan iyi veya kötü herşey ikisinin eseridir.A.Gül'ün siyasi hırsı ve hedefi varken Erdoğan'ın hedefi filan yok neden olduğu bilinmeyen bitmek tükenmek bilmeyen bir isyanı var.Kanatları kırılmış ama uçmak isteyen bir kuşun uçamadığı gibi bir isyan bu.Özgür,hür,zirvede ama kanat yok uçamıyor(:
 TOTEM
 15 Temmuz 2013 Pazartesi 23:29
Sayın atilla son zamanlarda içim yorgun ve isteksiz olduğu için elimin varmadığı söylemeye erindiğim tespitleri siz yapıyorsunuz bu konuda size teşekkür ederim.Bende birçok şeye şahit oldum ve bildiğim çok şey var ancak şunu anladım,gerçeklerin beş kuruşluk değeri yok insanlar inanmak istediklerine inanıyorlar ve gerçeği gerçek olduğunu bildikleri halde duymak istemiyorlar.bu nasıl bir ruh halidir böyle?Gerçekten şaşkın,umutsuz ve yılgınım.İnsanlar layık oldukları şekilde yönetilirlermiş..
 TOTEM
 15 Temmuz 2013 Pazartesi 23:26
Hayatımın en yılgın ve yorgun dönemlerini yaşıyorum! hayır kişisel ve sosyal hayatımda değil Türkiye ve siyaset konusunda!Be3nim şahit olduğum yada araştırdığım hiçbir dönemde emperyalist devletler bu derece arsız ve küstah değillerdi ve benim ülkemin orta ve üst kesimi ise hiç bu kadar ihanetçi ve ahmak olmamıştı!Artık olayları yorumlamaya gerek yok doğru yanlış tartışmaya gerek yok zira doğrular kimsenin umurunda değil.Keyfiyet,tek yönlülük adaletsiz tavırlar ve ikiyüzlülük aleni hale geldi-
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime