Galatasaray camiasında, idaresinin İnan Kıraç’ta olduğu düşünülen, “Derin Galatasaray” tanımlamasını futbolla asgari düzeyde ilgilenen herkes bilir. Bu, doğru bir tanımlama mıdır, doğruysa neleri ihtiva eder, bu konular tartışmalı. Bu tartışmaya yeni perspektif katmak için yeni ve doğru bilgilere ihtiyaç olduğu açık. Tam da bu yüzden çoğunu yeni duyacağınız bir minik belgesel hazırladım.
Buyurun…
· Şenkal Atasagun, şu anda Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal’ın şirketlerinden birisinde danışman olarak çalışıyor.
· Atasagun, Ünal Aysal döneminde Galatasaray Divan Kurulu üyesi olmuştur.
· Eski MİT Müsteşarı Atasagun ve Ünal Aysal, Galatasaray Lisesi’nden okul arkadaşıdır.
· Ünal Aysal’ı Galatasaray Kulübü Başkanlığı’na getiren “Derin Galatasaray” olarak da bilinen İnan Kıraç’tır.
· MİT eski müsteşarlarından Şenkal Atasagun’un amcasının oğlu Hakkı Atasagun’un eşi Nihan Atasagun’dur.
· Nihan Atasagun’un amcası eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir.
· Şenkal Atasagun, Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde MİT Müsteşarı olmuştur.
· İnan Kıraç’la Süleyman Demirel yakın dostturlar.
· Galatasaray Üniversitesi kurulurken iki kişi öncü konumundadır. Bu isimler İnan Kıraç ve Coşkun Kırca’dır.
· Coşkun Kırca, 20 Ekim 1991 seçimlerinde Demirel’in liderliğinde birinci parti olan DYP’nin milletvekili idi.
· Kırca, Tansu Çiller döneminde bakanlık yapmış bir isimdir.
İlginç bir tesadüfler zinciri değil mi? Bence de…
Hüsamettin Özkan’ın VİP toplantıları!
Ecevit döneminin kudretli ismi eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın son zamanlarda izlediği yol haritası oldukça ilginç. Hükümete mesafesi bilinen Özkan, içinde büyük medya patronlarının da olduğu, İstanbul’un tanınmış holding patronlarıyla siyaset toplantıları yapıyor. Özkan’ın toplantı ve görüşmelerinin ilginç bir zemini var.
Bu görüşmelere katılan iş adamları, neredeyse tek kelime paradan söz etmiyorlar.
Ortak konuları siyaset! Başka ortak paydaları da iktidar partisi!
Tahmin edeceğiniz gibi, “İktidar partisini nasıl daha fazla büyütebiliriz?” toplantıları değil bu aktiviteler. Bir araya gelen iş adamları, iktidardan rahatsız olan, ya da iktidarın kendisinden rahatsız olduğu büyük patronlardan oluşuyor.
Vaziyet henüz, “İş adamlarının kalkışma hazırlığı.” düzeyinde değil ama eylem stratejilerinde kopukluk olmaması için network ağı oluşturduklarını söyleyebilirim. Hüsamettin Özkan, büyük medya patronu ve iş adamları için önemli bir isim.
Teşkilatçı bir siyasetçi olması, Ankara siyasetinin dehlizlerine yabancı olmaması ve sır saklaması, Özkan’ı İstanbul sermayesinin patronları nezdinde özel kılıyor.
Hüsamettin Özkan toplantılarının gözde konusu yerel seçimler… Özellikle CHP’li bazı aday tespitlerinde, adayların iktidar partisine karşı nasıl başarı kazanacağı konularından, yerel seçimler sonrası merkez bir parti kurulma olasılığına kadar geniş bir menüsü var bu VİP görüşmelerin. Bir araya gelen iş adamlarının ortak ruh dünyası da oldukça ilginç!
İş adamları, “Nasıl olsa iktidar partisi bizi bir şekilde bitirecek. Ya hükümeti düşürecek bir siyaset geliştirelim, ya da ölüm şeklimizi biz seçelim!” şeklinde özetlenebilecek bir ruh haline sahipler. İlginç ittifaklar var!
Gökçek, Nazlıaka’yı ekmek arası yapar! Gökçek’e karşı Kılıçdaroğlu aday olsun!
Son zamanlarda CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın ismi Ankara Büyükşehir adaylığı için geçiyor. Gezi protestolarında ön plana çıkan Nazlıaka, neredeyse her gün Ankara Kuğulupark’a giderek protestoculara destek vererek gezicilerin gözdesi olmuştu. Munis yapısı, bayan olmasının avantajı ve güven veren görünüşünü değerlendirmeye alsak da, polemik ustası Melih Gökçek’in karşısında şansı çok zayıf görünüyor. Bence, Ankaralı için artık kült bir marka olan Gökçek’in karşısında şansı olan tek isim Kemal Kılıçdaroğlu.
CHP Lideri, genel başkanlığının yanında şayet kazanırsa Ankara Belediye Başkanlığını da yürütebilir. Dünyada bunun geçmiş örnekleri var. Kılıçdaroğlu, kısa süre önce verdiği bir röportajda, “Karşımızda Melih Gökçek aday olsun isteriz.” demişti.
Doğrusu ilginç bir düello olur!
İzmir’de elenen ilk “yedek aday” oldu
İzmir’de yapılacak yerel seçimlerle ilgili her yazımdan sonra iyi veya kötü niyetle o kadar çok arayan oluyor ki, bu yüzden İzmir seçimlerine ilgim arttı. Pazar günkü Milliyet’te de adını ilk defa duyduğum Seferihisar belediye başkanı Tunç Soyer’in söyleşisini okudum. “İzmir’e iade-i itibar” sağlayacağını söylemiş. Yani, o olursa aday olmam dediği Kocaoğlu için İzmir’i itibarsızlaştırdı, demek istiyor. Yalan sayılmaz ama, Kılıçdaroğlu “birbirinin aleyhinde konuşan adayları” çizerim dediğine göre Tunç Soyer yerini korumaya baksın.
Ne cesaret ama!
Son dönemde Ankara’dan çok Bodrum’dan havadis akmaya başladı. Havasından suyundan mıdır; yoksa, güneş, sahil, deniz, kum insanı başka türlü relax hale mi getiriyor, bilmiyorum ama Bodrum’un havası insanı bülbül yapıyor.
Gazeteci Nazlı Ilıcak’la görüşen bir arkadaşım ilginç bilgiler getirdi Bodrum Güvercinlikten…
Nazlı Ilıcak, görüştüğü yakın dostlarına, isim de vererek, “Hükümete karşı direnmeye çalışan tek medya patronu o… Neden etrafında birleşmiyorsunuz?” diye yönlendirici sorular soruyormuş.
Hükümeti destekleyen bir gazetede yazarak, hükümetten haz etmediği bilinen başka bir medya patronunun etrafında toplanılmasını istemek büyük cesaret.
Doğrusu, cesaretine hayran kaldım!
Milliyet’e muhtar olmak istiyor!
Vatan yazarı Reha Muhtar’ın son dönem yazdığı yazılar oldukça ilginç. Muhtar’ın yazıları bazı çevrelere göre makas değişikliği, bazı çevrelere göre de inandığı değerleri kaleme almak olarak değerlendiriyor. Herkes, her zaman olduğu gibi olayları durduğu siyasi zemine göre anlamlandırıyor. Muhtar’ın yazılarını makas değişikliği olarak yorumlayan bir haber kaynağım, “Muhtar, Milliyet’e yazar, Show TV’ye de program yapmak için insan üstü bir çaba gösteriyor.” dedi. Doğrusu, bir gazetecinin etik olduğu sürece daha iyi yerlere talip olması anlaşılır bir durum. Muhtar’ın seyir defteri konusunda şimdilik kararsızım. Zaman gösterecek!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…